Bugün Şeb-i Arus
Asıl ismi “Muhammed Cemaleddin” olan bu ünlü felsefeci, 1207 yılında günümüzde Afganistan ülkesi sınırları içinde kalan Horasan eyaletinin Belh şehrinde doğdu. Babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden ve “Bilginlerin Sultanı” ünvanı bulunan Bahaeddin Veled’tir.
Muhammed Cemaleddin: çok küçük yaşta, babasından felsefe, din ve filoloji dersleri almaya başladı. 1213 yılında, yaşadıkları bölgedeki siyasi olaylar ve Moğol istilası nedeniyle aile ve bazı dostları hep birlikte Belh şehrinden ayrıldı ve 1214 yılında Bağdat ve ardından 1218 yılında Karaman iline geldiler.
Bu yıllarda, Anadolu’nun büyük kısmı “Selçuklu Devleti” hakimiyetindeydi ve Konya, bu devletin başkentiydi. Bu yüzden: şehir sanatkarlar ve bilim adamlarıyla doluydu ve sanat eserleriyle donatılmıştı.
Bahaeddin Veled ve yakınları, Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubat’ın daveti üzerine, 1228 yılında Konya şehrine gelip yerleştiler. Bahaeddin Veled, 1231 yılında vefat etti ve Selçuklu Sarayı gül bahçesine gömüldü.
Muhammed Cemaleddin, buradaki medresede dersler vermeye başladı. Öğrencileri ve sevenleri tarafından, kendisine “Mevlana” yani “Efendi” lakabı takıldı. Batıda bulunan Anadolu Selçuklu topraklarına Rum diyarı denildiğinden, isminin sonuna “Rum-i” yani “Rum diyarında yaşayan” eki konuldu.
Mevlana, öldüğü güne kadar aşktan başka hiçbir şey konuşmamıştır. Sevgiyi, hoşgörüyü, yaratılanı yaratandan ötürü sevmeyi, hiç kimseyi ayırmadan insanlara sevgi, saygı duyan, yaratılan her şeyi Allah’tan dolayı seven bir kişidir.
Bu yüzden ölümü bir son değil, gerçek alemde bir başlangıç olarak görür. Ölüm gününü; dünya gurbetinin son bulduğu gece, insanın aslına rücu ettiği, nihayet evine kavuştuğu gece olarak kabul eder.
Hayatını “Hamdım, piştim, yandım” sözleriyle özetleyen Mevlana, 17 Aralık 1273 tarihinde vefat eder. Bu yüzden: Şeb-i Arus törenleri her yıl 17 Aralık tarihinde düzenlenmektedir.
Şeb-i Arus, kelime anlamı “Düğün Gecesi” demektir. Mevlana bu geceyi Rabb’ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğünden “Düğün gecesi” olarak kabul etmiştir.
Yani ölüm günü: Mevlana için “Hakk’a vuslat” yani “Yaratana kavuşma” günüdür. Ölümü cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçması olarak kabul eder. Zaten Müslümanlık öncesinde, Türkler de ölüm bu şekilde tasvir edilirdi.
Onun güzel sözlerinden bir kaçını hatırlayalım;
- Edep sahibi tokadın sahibini aramaz, sebebini arar.
- Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerek.
- Sıkıntı yok efendiler… Dert, insana yol gösterir.
- Kar gibi yağıp yeryüzünü kaplasan da, güneşin varlığıyla yok olup gidersin…
- Kimi sabrından susar, kimi saygısından, kimi de sevgisinden.
- Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez.
- Gönül hissetmezse kulak duymuş neylesin, kalp sevmedikçe el dokunmuş neylesin.
- Aradığın seni arayandır.
- Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden kopar.
- İyiyi ara, doğruyu ara, güzeli ara fakat kusuru arama.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.