Bu gemi batarsa!
Bu şehir de, bu şehrin takımı da “Kraldan çok kralcılar”dan çekti ne çektiyse… Özellikle de futbolu bildiğini sanan zır cahillerden!.. Allah’ın yarattığı kendini inkar edip, başkaları gibi olmaya çalışan, ikiyüzlü bukalemun mendeburlardan…
Ve diplomalı cahillerden…
Ve kitap yüklü eşeklerden…
Meseleyi uzatmayacağım…
Ben kendim gibi yaşıyorum… Nereden geldiğimi de, aslımı da, neslimi de bilen ve bununla da gurur duyan bir insanım… Ayrıca bulunduğum yeri de hazmeden bir insanım… İçten pazarlılık, bozuk niyet, şom ağızlılık, kurt görünümlü “çakal”lık, güvercin görünümlü “baykuş”lukla işim olmaz…
Neysem oyum…
Atın önüne et, itin önüne ot atanlardan olmadım…
Bir eliyle leğen tutup, diğer eliyle kan kusturanlardan da…
Benim bağla bostanla da meselem yok… Ancak, bağa bostana dadanan “karga”larla benim meselem…
Bu şehre ve şehrin takımına zarar verenlerle…
İşin “Aslı”nı bilmeden, “Kerem”e dil uzatanlarla…
Kısacası benim meselem “bakar-kör” insanlarla… Benim meselem, ne anlatırsan anlat, ne yazarsan yaz, anlamayan “nato kafa nato mermer”lerle…
Umarım, gün gelir beni anlarlar…
Sonuçta aynı geminin yolcusuyuz…
Gemi batarsa hep beraber batacağız…
İnşallah bu gemi batmayacak ve kıyıya yanaşacaktır…
BAHATTİN KARAPINAR
Bundan bir önceki yazımda, yani Perşembe günü “Bahattin Karapınar doğruları söylemiyor” diye yazmıştım… Aynı gün Başkan Karapınar aradı… Uzun uzun konuştuk… Ne konuştuklarımızı detayıyla yazacak değilim…
Ancak, konuşmalardan ve ses tonundan çıkardığım şu; Başkan Bahattin Karapınar sıkıntılı… Hem de öyle böyle değil, iyi sıkıntılı… Konuşmalarının bazı bölümlerini “samimi” buldum, bazı bölümlerini ise yemedim…
Yemediğimi kendisine de izah ettim…
Detaya girmem…
Yakışık almaz…
Sadece şunu söyleyebilirim; Konyaspor’un içinde bulunduğu durum, Bahattin Karapınar’ın hem ruh hem de beden sağlığında derin yaralar açmış… Tabi ki, bu durumlara gelmesinde kendisinin de azımsanmayacak kadar payı var…
Mesele uzun ve derin…
Başkan Bahattin Karapınar, hangi affedilmez hatasının bedelini ödüyor? Cevabını önce yüce yaradan, sonra kendisi bilir… Şüphe götürmez, hata büyük ki, bedeli de böyle büyük oluyor… Çektiklerini bir Allah biliyor, bir de kendisi…
Kefaret ağır…
“Kendi düşen ağlamaz” diyerek geçiştirilemez bunlar… Var elbet hatası… Ama hataya sürükleyen nedenlere de bakması lazım… “Aynaya baktım, bir şey göremedim” demesi, köre renkleri anlatmak gibi bir şey…
Şimdi…
Bahattin Karapınar’ı seversiniz sevmezsiniz, o ayrı bir konu… Ama, şehrin kulübünü seviyorsanız, bu şehirde doğan, bu şehirde doyan herkes elini taşın altına koymalı… Hasta yatağında solunum cihazına bağlı bir hasta var ve bu hasta şefaat bekliyor…
Yine söylüyorum; Bahattin Karapınar derdim o değil, ama Konyaspor derdim…
Bu lige tutunabilmek için cayır cayır takviye yapıyor rakiplerimiz… Konyaspor yaklaşık 12-13 futbolcuyu postaladı… Bu oyuncular iyidir kötüdür de de değilim… Ama, 12-13 oyuncuya karşılık alınan bir oyuncu var…
Adı Barbaros… Altı aydır futbola Fransız kaldığı söyleniyor… Ben bilmiyorum, söyleyenlerin yalancısıyım… İnatçı bir oyuncu olduğu da söyleniyor… Onu da bilmiyorum…
Öyle yazılıyor çiziliyor…
Umarım öyledir…
Alınması düşünülen yabancılar mı?
Hele bir alınsınlar…
Hele bir gelsinler…
İyiler mi, kötüler mi?
Göreceğiz…
Şimdiden doğmamış çocuğa don biçmek olmaz...
Ama şu bir gerçek, Konya’yı, Konyaspor’u ve camiayı çok zor bir ikinci yarı bekliyor…
Bu kesin.
Ve diplomalı cahillerden…
Ve kitap yüklü eşeklerden…
Meseleyi uzatmayacağım…
Ben kendim gibi yaşıyorum… Nereden geldiğimi de, aslımı da, neslimi de bilen ve bununla da gurur duyan bir insanım… Ayrıca bulunduğum yeri de hazmeden bir insanım… İçten pazarlılık, bozuk niyet, şom ağızlılık, kurt görünümlü “çakal”lık, güvercin görünümlü “baykuş”lukla işim olmaz…
Neysem oyum…
Atın önüne et, itin önüne ot atanlardan olmadım…
Bir eliyle leğen tutup, diğer eliyle kan kusturanlardan da…
Benim bağla bostanla da meselem yok… Ancak, bağa bostana dadanan “karga”larla benim meselem…
Bu şehre ve şehrin takımına zarar verenlerle…
İşin “Aslı”nı bilmeden, “Kerem”e dil uzatanlarla…
Kısacası benim meselem “bakar-kör” insanlarla… Benim meselem, ne anlatırsan anlat, ne yazarsan yaz, anlamayan “nato kafa nato mermer”lerle…
Umarım, gün gelir beni anlarlar…
Sonuçta aynı geminin yolcusuyuz…
Gemi batarsa hep beraber batacağız…
İnşallah bu gemi batmayacak ve kıyıya yanaşacaktır…
BAHATTİN KARAPINAR
Bundan bir önceki yazımda, yani Perşembe günü “Bahattin Karapınar doğruları söylemiyor” diye yazmıştım… Aynı gün Başkan Karapınar aradı… Uzun uzun konuştuk… Ne konuştuklarımızı detayıyla yazacak değilim…
Ancak, konuşmalardan ve ses tonundan çıkardığım şu; Başkan Bahattin Karapınar sıkıntılı… Hem de öyle böyle değil, iyi sıkıntılı… Konuşmalarının bazı bölümlerini “samimi” buldum, bazı bölümlerini ise yemedim…
Yemediğimi kendisine de izah ettim…
Detaya girmem…
Yakışık almaz…
Sadece şunu söyleyebilirim; Konyaspor’un içinde bulunduğu durum, Bahattin Karapınar’ın hem ruh hem de beden sağlığında derin yaralar açmış… Tabi ki, bu durumlara gelmesinde kendisinin de azımsanmayacak kadar payı var…
Mesele uzun ve derin…
Başkan Bahattin Karapınar, hangi affedilmez hatasının bedelini ödüyor? Cevabını önce yüce yaradan, sonra kendisi bilir… Şüphe götürmez, hata büyük ki, bedeli de böyle büyük oluyor… Çektiklerini bir Allah biliyor, bir de kendisi…
Kefaret ağır…
“Kendi düşen ağlamaz” diyerek geçiştirilemez bunlar… Var elbet hatası… Ama hataya sürükleyen nedenlere de bakması lazım… “Aynaya baktım, bir şey göremedim” demesi, köre renkleri anlatmak gibi bir şey…
Şimdi…
Bahattin Karapınar’ı seversiniz sevmezsiniz, o ayrı bir konu… Ama, şehrin kulübünü seviyorsanız, bu şehirde doğan, bu şehirde doyan herkes elini taşın altına koymalı… Hasta yatağında solunum cihazına bağlı bir hasta var ve bu hasta şefaat bekliyor…
Yine söylüyorum; Bahattin Karapınar derdim o değil, ama Konyaspor derdim…
Bu lige tutunabilmek için cayır cayır takviye yapıyor rakiplerimiz… Konyaspor yaklaşık 12-13 futbolcuyu postaladı… Bu oyuncular iyidir kötüdür de de değilim… Ama, 12-13 oyuncuya karşılık alınan bir oyuncu var…
Adı Barbaros… Altı aydır futbola Fransız kaldığı söyleniyor… Ben bilmiyorum, söyleyenlerin yalancısıyım… İnatçı bir oyuncu olduğu da söyleniyor… Onu da bilmiyorum…
Öyle yazılıyor çiziliyor…
Umarım öyledir…
Alınması düşünülen yabancılar mı?
Hele bir alınsınlar…
Hele bir gelsinler…
İyiler mi, kötüler mi?
Göreceğiz…
Şimdiden doğmamış çocuğa don biçmek olmaz...
Ama şu bir gerçek, Konya’yı, Konyaspor’u ve camiayı çok zor bir ikinci yarı bekliyor…
Bu kesin.