Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Boşalt Kalbini

Boşalt Kalbini

Günün yoğunluğu insanların zihinlerini ve kalplerini de yoğun kılmakta. Dünyanın bitip tükenmeyen meşguliyetleri insanların beyinlerini, ruhlarını sarıp sarmalamalarken bedenlerde bu yoğunluğa alabildiğince tahammül göstermekte! Herkese göre günlük koşturmalar farklı yüklemeler getirmekte. Günün her zamanında ayrı bir performans gösteren insanlar kadınından erkeğine, çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına tüm bireyler gün sonunda bitkin ve yorgun düşürmekte. Gün içindeki yoğun koşuşturma her insanı bedensel olarak yorduğu için stres, gerginlik, çabuk kızıp öfkelenme büyüğünden küçüğüne herkeste ayrı seyretmekte. Beden yorgunluğu istirahat ile teskin bulabiliyor. Ancak bedensel yorgunlukların yanında ya zihinleri kirlenen, ruhları bozulan, kalpleri kanayan insanları şöyle bir düşünelim! Onlar nasıl huzura kavuşacak?
Fiziksel yorgunluklar gecenin istirahat kılınmasıyla rahatlığa, sükûna kavuşurken ertesi güne zinde bir vücut ile yeni bir güne başlayabilirken dolu kalpler, kirli zihinler nasıl sükûna erişebilir? Günün dağdağasından yorulan dimağ, havatırla meşgul olan kalp ruhu olumsuz etkilemektedir. İnsan, ancak ruhuyla insan olduğunun kıymetini hissedebilir. Ruh yoksa bedenin ne değeri olabilir? Cismi gözde kılan onun aslına, ruhuna yüklediğiniz değerlerdir. Bugünün insanı bedenindeki en ince teferruata kadar hassas düşünürken daha doğrusu bedenine gösterdiği cömertliği ruhuna göstermezken hatta yok mesabesinde davranırken pek tâbidir ki gerçek mutluluğu tadamıyor.
İnsanlar maddiyata gösterdiği ilgi ve alâkayı mâneviyâta göstermediği sürece iflah olamazlar. İnsanın yaşadığı hayattaki aksaklıkları rayına oturtacak, karşılaştığı problemleri doğru çözebilecek kabiliyetlere ulaştıracak yetiye kavuştuğu an ruhî dinginliğe erişebilir. Ruhu doğru motive eden ibadetler ve İslam ahlâkının cihanşümul prensiplerini hayatına koymayan insanlar bunun faturasını bugün ağırca ödemekteler. Bu sebeple, ihya edeceğimiz ruh dünyamız bize hayatı daha doğru yudumlatacak ve yorumlatacaktır diye düşünüyoruz.
Ruhun doğru beslenmesinde beyindeki zihin kirliliğinden arındırılması şartı geliyor. Zihinler bugün farkında olmadan müthiş bir kirlilik yaşıyor. Gün boyu durmadan zihni birçok şeyle dolduruyoruz. Bunların kimi lüzumluyken çoğunluğu lüzumsuz da olabiliyor. Meselâ; sabah işe veya herhangi bir yere diyelim ki hastaneye gidiyorsunuz otobüs veya minibüsten dışarıyı seyrederek giderken okuduğunuz sayısız tabelaları bir düşünün ne lüzumsuz bir bilgi yığını, akşam TV’lerin karşısında seyredilen reklamlarda her gün her gün ayni şeyleri güm güm beyninize vura vura kazıyan havatır zihninizi nasıl işgal etmekte, işinizde-evinizde-kapıda yaptığınız gereksiz lakırdılar zihninizi boşa meşgul etmekte, can sıkıntısından göz gezdirdiğiniz vitrinlerdeki teferruatlar zihninizi yormakta, evinize giderken yollarda avaz avaz bağıran satıcılar zihninizi tahammülün dışına fırlatmakta, gazetelerde her baktığınız gereksiz bilgi kırıntıları… vs Düşünün şu an bunları okurken bile zihniniz yoruldu!
Oysa o zihni gereksiz bilgilerle yormak yerine onu dinlendirecek yegâne iksir olan Cenâb-ı Hak zikri ile meşgul edilse… Neler olmaz! Zihinler aşkı hakikiye doğru yol alsa, Ne güzel olur!
Yine kalpler de ayni dolulukta. Zihinden kalbe her daim bir manevi akıntı vardır. Kirli ve yorgun zihinler kalbi de meşgul eder, yorar. Aralarındaki sıkı ilişki kaygan bir zemin olan kalbi olumlu veya olumsuz etkiler. Bugün kalpler dolu hem de öyle bir dolu ki hayırlı şeyleri almayacak kadar dolu. Kalplerimizi akşama kadar hep bir şeylerle dolduruyoruz. Bir bardağa su, süt, yağ, meyve suyu, cola, pekmez koysak karıştırsak her halde zevkli bir içecek olmaz değil mi?. İşte kalpler de aynen böyle. Günahlarla doldur, şüphelilerle doldur, haramlarla kirlet, yanına biraz da hayır kat. Oldu mu şimdi? Elbette ki, hayır! O iyilik onca kirin yanında bir köşede kalbin kıyısında kalır ve o kalbin sahibine de bir şey katmaz. Halbuki Rabbimiz bizden kalbi selim istiyor. Yani arı, duru bir kalp istiyor. Tozlu, kirli, paslı bir kalp değil. Temiz olanı kim sevmez ki? Bunun için kalbi lüzumsuz kalabalıklardan arındırıp tertemiz hâle getirmek gerektir. Peki bu nasıl olacak? Cenâb-ı Hak; “Kalpler ancak Allah(c.c)’ı anmakla tatmin olur.” Buyurarak kendisi cevabı veriyor.
Hayırlara, iyiliklere, güzelliklere açınıp kazandırabileceğimiz kalplere sahip olmamız dilek ve niyazıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi