Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Boşa giden canlar

Boşa giden canlar

7 Haziran seçimlerinin yapılmasından hatta kesin neticelerin açıklanmasından bu yana 1.5 ayı aşkın bir zaman geçti.

Seçimler bu ülkede bazı kişiler için bir korku tünelidir.

Bu korku tüneli bazen iktidar partisi için, bazen de muhalefet partileri için kurulur.

Son seçimler de tek taraflı bir korku tüneli yerine, iki taraflı yani iki cepheli bir korku tüneli oluşturuldu.

Hem iktidar, hem de muhalefet partileri elleriyle birlikte oluşturdular bu korku tünelini.

Hatta hepsinin üstünde Cumhurbaşkanının parti liderlerini sollayacak şekilde meydan meydan dolaşması, bu tüneli daha da görünür kıldı.

İktidar partisi tek parti iktidarını korumak için girdiği tünelden, korkularına yenik olarak ve tek parti iktidarını kaybederek çıktı.

PKK’nın siyasi kanadı olarak görülen parti ise, seçim sırasındaki korku tünelinden söylenildiğinin aksine parlamentoya girememek bir yana, parlamentoda grup kuracak sayının çok üstünde bir milletvekili sayısıyla güya korkmadan çıktı.

Ancak seçim sonuçlarından sonra korkanlar ile korkmayanlar tabir caiz ise yer değiştirdi görüntüsü verildi millete.

Yüzde on barajını aşan PKK destekli parti, aldığı oydan korktu gibi gösterilmeye çalışıldı bazı çevrelerce.

Tek parti iktidarını kaybeden iktidar partisi ise, kendisi olmadan koalisyon kurulamayacağı tezini diğer partilere kabul ettirdiği için, olduğundan daha güçlü gözükme yolunu seçti.

Bu arada seçimden bu yana yurt içinde ve dışında gerçekleşen gelişmeler, özellikle de Ortadoğu’da kendini hissettiren İŞİD zulmü nedeniyle yeniden yapılandırılan devletlerarası ortaklıklar nedeniyle, PKK’nın terörden medet umar hale gelmesi, korku tünelinin bazıları için seçimle bitmediğini bir kez daha göstermiştir.

Seçim öncesi meydanlarda uluorta konuşup mangalda kül bırakmamacasına demokrasi ve sandık her şeydir diyenler ise, şimdilerde militarist söylemlerde bulunmaktan çekinmemektedirler.

İşin aslına esasına gelecek olursak, bu millet asla kürt açılımını veya diğer adıyla çözüm sürecini içine sindirmiş değildir.

Diğer taraftan PKK ve siyasi uzantıları da tam anlamı ile çözüm sürecini kabullenmiş değillerdir.

Esasen çözüm sürecinde Türkiye hiçbir zaman PKK ile teke tek bir masada karşı karşıya da gelmiş değildir.

Terör örgütünü bu milletin başına bela edenler ve sonradan terör örgütü üzerinden parsa toplamaya çalışan komşu ülkelerin faaliyetleri ve emelleri devam ettiği sürece de, hiçbir zaman terör örgütü masada tek başına hareket edemeyecektir.

Diğer taraftan masada karşılıklı oturan her iki tarafta, içinde bulunduğu ikircikli haliyle karşıdan daha ne elde edebilirim düşüncesini bırakmadıkları sürece, bu sürecin başarıya ulaşması da mümkün olmayacaktır.

30 yıllık bir periyotta askeri çabalarla durdurulamayan PKK terörü eğer bu haliyle yani masa başında da çözülemeyecek imajı verilmek isteniyorsa, durum bizim gördüklerimizden daha farklı demektir.

Son saldırılardan sonra askeri seçenekler tekrar kullanılır hale geldiğine göre, her gelen polis ve asker cenazesiyle birlikte iktidar partisinin nerede durduğu veya durması gerektiği tekrar sorgulanacak, hatta kan ve gözyaşı üzerinden iktidar devşirmek isteyenlere gün doğacaktır.

Bu arada iktidar partisi Amerika’nın, Avrupa’nın veya içteki ya da dıştaki dostları ile akil adamlarının tesiriyle tekrar bir çözüm süreci benzeri faaliyet başlatacak olur ise, o zaman da olan milletçe kaybettiğimiz evlatlarımıza olacaktır.

Kısacası masa başı siyasileri deniz kenarlarındaki tatillerinden vazgeçmeyeceklerine göre, olan bizden boşa giden canlara olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi