Bitse de kurtulsak!
Siyaset dün kirliydi, bugün çok daha kirli…
Gazetecisiniz ve doğal olarak kamu görevi yapıyorsunuz…
Şu da bir gerçek ki, her istediğini haber yapamıyor, kafana göre yazamıyorsun…
Çünkü, ekonomik olarak özgür değilsin!
Kısacası; midenle bağımlısın, yüreğinle bağımlısın, duygularınla bağımlısın…
Hal böyle olunca, yazarken de, konuşurken de yutkunuyorsun…
Ne siyaset, ne de gazetecilik eskisi gibi değil…
Daha doğrusu, bu ülkede hiçbir şey eskisi gibi değil.
xxx
Dedim ya, siyaset çok kirli bir alan olduğu için, “şu partinin şu adayının gözünün üstünde kaşı var” desen bir türlü, başka birşey desen öteki türlü…
En yakınlarınız bile, en küçük yorumunuza inanılmaz sert tepkiler verebiliyor, dahası sizi “satılmış”lıkla suçluyor!
Varın siz düşünün hangi noktaya geldimizi...
İnsanız…
Etten kemikteniz...
Etkileniyoruz…
Bu tepkiler, başkasını bilmem ama, beni hasta ediyor…
Birinin “ak” dediğine, diğeri “kara” diyor…
Birinin “doğru”su, diğerine “eğri” geliyor…
Birinin “proje”sine diğeri “hikaye” diyor…
İki tarafta da “hoşgörü” denilen şey yok…
Kavgadan ve gürültüden besleniyorlar…
Meydanlar resmen savaş alanı gibi…
Dolayısıyla da, kirlenmiş, bozulmuş bu siyasi yapı içerisinde, doğal olarak , 31 Mart’ı iple çekiyoruz…
“Bitse de kurtulsak” dediğimiz bundandır…
En azından beş sene kafamızı dinleniriz…
Biraz da olsa “huzur”lu yaşarız…
“Huzur” demişken aklıma bir fıkra geldi.
HUZUR
Bir gün halkı tarafından sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder.
Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar birbirinden güzel resimler yaparlar.
Sonunda eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral salt ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir.
Resimlerden birisinde sükûnetli bir göl vardır. Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır.
Resme kim baktı ise onun mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşünüyordu.
Diğer resimde de dağlar vardı. Ama engebeli ve çıplak dağlar…
Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yağmurlar boşanıyor ve şimşek çakıyordu.
Dağın eteklerinde ise köpüklü bir şelale çağıldıyordu. Kısaca resim hiç de huzurlu gözükmüyordu.
Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık gördü. Çalılığın üstünde ise anne bir kuşun örttüğü bir kuş yuvası görünüyordu.
Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuş yuvasını kuruyordu.
Harika bir huzur ve sükûn örneği…
Ödülü kim kazandı dersiniz.
Tabii ki ikinci resim…
Kralın açıklaması şöyle idi;
Huzur hiçbir gürültünün sıkıntının ya da zorluğun bulunmaması ve sıkıntının olmadığı yer demek değildir.
xxx
Açıkçası bu milletin “huzur”a ihtiyacı var...
Dolayısıyla, 31 Mart’ı dört gözle bekliyoruz...
Başka bir deyişle “huzur”u, “huzur”u muzu.
xxx
Atiker Konyaspor’un yarın saat 13.30’da çok önemli bir maçı var...
Rakip son haftaların büyük çıkış yapan takımı Çaykur Rizespor...
Önemli maçtan kastım, rakibin gücünden değil, bizim mutlaka kazanmamız gerektiğinden...
Ama, şu da bir gerçek ki, kolay maç değil...
Dolayısıyla, bu maçı sadece futbolcuların, teknik adamların ve yöneticilerin omuzlarına yüklemek yanlış olur...
Bu maç şehrin maçı...
Bu maç birlik ve beraberlik maçı...
Bu maç sorumluluk maçı...
Ve bu maçı biz kazanmalıyız...
Onun için de, 42 bin kişilik stadın dolmasını beklemiyoruz, ama en azından 30 bin seyirciyi tribünlerde görmek istiyor gönlümüz...
İstersek olur...
Dediğim gibi, bizim bu maçı kazanmamız lazım, bunun için de herkes elini taşın altına koysun istiyorum.