Birbirinden ayrılmaz ikili; İnsan ve Hayat…
Evet; İnsan ve Hayat!
İnsan olmazsa hayatın anlamı, hayat olmazsa insanın anlamı olmaz…
O halde insan hayatla, hayat da insanla kıymet kazanır. Bunun için insan, hayatının kıymetini bilmeli ve onu değerli kılmak için gayret etmelidir. Yoksa yaşamanın ne anlamı olabilir ki! Zira hayat insana bir defa verilmektedir. Tekrarı yoktur. Bu bize, vaktin önemini hatırlatıyor. Sûfiler bunun için insana “ibnü’l vakt” derler. Bir sûfi vaktini heba etmemeli, o anda ne gerekiyorsa onu yapmalıdır anlamında kullanırlar ki gerçekten de doğrudur. Aksi halde insan pişman olur.
Yüce Rabbimiz beş vakit namazla da vaktin yani hayatın önemini ortaya koymuştur. İnsan günün belirli vakitlerinde bu ibadeti yaparken, vaktinde yapmadığı takdirde kendisine zulmettiğini anlayacaktır. O vakitleri geri getirerek kılmadığı namazları “vaktinde” kılma gibi bir imkânı asla olmayacaktır. Bunun gibi pek çok ibadetimizin de kendine mahsus vakitleri vardır. Bu sebeplerden dolayıdır ki Cenab-ı Hakk (c.c.) bir sûreye zaman, vakit anlamlarına gelen “Asr’a yemin olsun ki” diye başlamıştır. Alimlerden bir zat bunun hikmetini düşünürken Pazar yerinde bir pazarcının malını pazarlarken “sermayesi eriyen adama acıyın” cümleleriyle meseleyi kavramıştır. Bu büyük zatın rengi atar, şekli değişir. Sebebi sorulunca da şöyle der:
-Görüyorsunuz ki Pazarcı erimemesi için satmakta olduğu buzu sarıp sarmalamış ve bir yandan da “sermayesi eriyen adama acıyın” feryâdıyla bir an evvel onu paraya çevirmek istiyor. Ya bizim eriyen sermayemiz olan ömrümüz, vakitlerimiz ne olacak? Ne yapıyoruz acaba bizler, o eriyip dururken?
Evet, insanın düşünmesi gereken önemli şeyler bunlar.
Bir düşünsek ya; nice vakitlerimiz heba olup gitti. Onlarda yapmamız gerekirken yapmadığımız, yapmamamız gerekirken yaptığımız nice şeylerimiz var. Elimizden giden gençliğimiz var. Nasıl telâfi olur bütün bunlar? Bunun içindir ki Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyururlar: “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” (Buhari, Rikak, 1).
İşini, ibadetini hep “yarın”a atanlar kesinlikle pişman olacaktır. Kimi insan da işini önemserken ibadetini “yarın”lara atar. Örneğin en önemli kulluk işareti olan namaz konusunda hep yarınları dile getirir ve ona bir türlü yaklaşmaz. Ama ya o “yarın” ulaşmadan “yarın” ona ulaşırsa. Böyleleri için Şair bakın ne demiş:
“Ey kul! Etme dünya nazı, sen de kıl namazını,
Yarın kılarım diyenin, dün kıldık namazını!”
Gerçekten de ne ibretli bir söz değil mi? O kendi namazlarını kılacakken, başkaları onun namazını kılmış ve uğurlamış. Rabbimiz böylesine bir gafletten cümlemizi muhafaza eylesin.
O halde insan kendine ve bitmesi kesin olan hayatına sık sık bakmalı ve bir nefis muhasebesi mutlaka yapmalıdır. Bu âlemin geçici hayatı ahiretin kalıcı hayatına ancak böylelikle dönüşecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.