Başörtüsü Tartışması
Başörtüsü tartışması halen sürmektedir. Bu konu bir türlü çözülemedi. Şimdi de başörtüsü mü türban mı tartışması başladı. CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, başörtüsü ile türbanı birbirinden ayırmaktadır. Başörtüsü bağlama modeli olarak Pakistan eski başbakanlarından ve öldürülen Benazir Butto’nun ve bir kısım İranlı kadınların örtünme şeklini göstermektedir. “Onlar müslüman değiller mi, Pakistan ve İran İslam ülkesi değil mi?” demektedir.
Benazir Butto ve İranlı bir kısım kadınlar başörtülerini perçemlerini ve yakalarını gösterecek şekilde bağlamaktadırlar. Türban ise perçemin ve yakanın gösterilmeyecek şekilde bağlanmasıdır. CHP türbana bu nedenle karşıdır. Anadolu’da bir kısım kadınlar da perçemini ve yakasını gösterecek şekilde bağlamaktadır. Bir kısmı halaylık yapmaktadır. Yani yakası görülecek şekilde boynuna bağlamaktadır.
İslam literatüründe “türban” diye bir kavram yoktur; başörtüsü vardır. Türban kavramını otuz yıl önce başörtüsüne karşı olan zihniyet ortaya atmıştır. Bu zihniyet, o günden beri başörtülü öğrencileri öğrenim hakkından mahrum etmektedir. Kamusal alanlarda çalıştırmamaktadır. Başörtülü hanımların kışla ve Çankaya gibi kamusal alanlara girmesine engel olmaktadır.
Öğrenim kurumlarını ve kamusal alanları inşa eden halktır. Bu halk vergisini vermekte ve çocukları askerlik yapmaktadır. Buna rağmen iktidarı elinde bulunduran batılı elit, başörtülü öğrencileri yüksek öğrenimden mahrum etmektedir, kamusal alanda çalışmasına engel olmaktadır. Başörtülü kadınların kışla ve Çankaya gibi kamusal alanlara girmesine engel olmaktadır!
28 Şubat döneminde başörtülü öğrencilere ve başörtülü çalışan kadınlara yapılan zulüm ve psikolojik baskılar hat safhada idi. Onlara insanlık dışı muameleler yapılmıştır. Bir gün ikna odaları, yerler ve duvarlar dile gelir, konuşurlarsa insan insanlığından utanır. O günler yakındır. Bakalım zalimler ne cevap verecektir.
Cahiliye döneminde de kadınlar başörtüsü kullanırdı. Perçemlerini, yakalarını ve boyunlarını gösterecek şekilde bağlarlardı. İslam dini, bunun doğru olmadığını, perçemin, yakanın ve boynun da kapatılacak şekilde bağlanmasını istedi.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısım müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…”(1).
Diğer ayeti kerimede şöyle buyrulur: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır ve esirgeyendir”(2).
Bu ayeti kerimelere dayanarak bütün İslam âlimleri, başörtüsünün farz ve dini bir vecibe olduğunu söylemiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu şekilde görüş beyan etmiştir.
Tedavülde olan anayasada başörtüsünü yasaklayan bir madde yoktur. Batılı elitler YÖK kanununa bir madde ekleyerek yasaklamıştır. Bu keyfi bir davranıştır. Anaysa Mahkemesi de bu yönde aldığı karar da anayasaya aykırıdır ve keyfi bir karardır. Bir an önce bundan vazgeçilmeli, ilgililer hukuk önünde hesap vermelidir.
Kaynaklar
Nur:31
Ahzap: 59
Benazir Butto ve İranlı bir kısım kadınlar başörtülerini perçemlerini ve yakalarını gösterecek şekilde bağlamaktadırlar. Türban ise perçemin ve yakanın gösterilmeyecek şekilde bağlanmasıdır. CHP türbana bu nedenle karşıdır. Anadolu’da bir kısım kadınlar da perçemini ve yakasını gösterecek şekilde bağlamaktadır. Bir kısmı halaylık yapmaktadır. Yani yakası görülecek şekilde boynuna bağlamaktadır.
İslam literatüründe “türban” diye bir kavram yoktur; başörtüsü vardır. Türban kavramını otuz yıl önce başörtüsüne karşı olan zihniyet ortaya atmıştır. Bu zihniyet, o günden beri başörtülü öğrencileri öğrenim hakkından mahrum etmektedir. Kamusal alanlarda çalıştırmamaktadır. Başörtülü hanımların kışla ve Çankaya gibi kamusal alanlara girmesine engel olmaktadır.
Öğrenim kurumlarını ve kamusal alanları inşa eden halktır. Bu halk vergisini vermekte ve çocukları askerlik yapmaktadır. Buna rağmen iktidarı elinde bulunduran batılı elit, başörtülü öğrencileri yüksek öğrenimden mahrum etmektedir, kamusal alanda çalışmasına engel olmaktadır. Başörtülü kadınların kışla ve Çankaya gibi kamusal alanlara girmesine engel olmaktadır!
28 Şubat döneminde başörtülü öğrencilere ve başörtülü çalışan kadınlara yapılan zulüm ve psikolojik baskılar hat safhada idi. Onlara insanlık dışı muameleler yapılmıştır. Bir gün ikna odaları, yerler ve duvarlar dile gelir, konuşurlarsa insan insanlığından utanır. O günler yakındır. Bakalım zalimler ne cevap verecektir.
Cahiliye döneminde de kadınlar başörtüsü kullanırdı. Perçemlerini, yakalarını ve boyunlarını gösterecek şekilde bağlarlardı. İslam dini, bunun doğru olmadığını, perçemin, yakanın ve boynun da kapatılacak şekilde bağlanmasını istedi.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısım müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…”(1).
Diğer ayeti kerimede şöyle buyrulur: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır ve esirgeyendir”(2).
Bu ayeti kerimelere dayanarak bütün İslam âlimleri, başörtüsünün farz ve dini bir vecibe olduğunu söylemiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu şekilde görüş beyan etmiştir.
Tedavülde olan anayasada başörtüsünü yasaklayan bir madde yoktur. Batılı elitler YÖK kanununa bir madde ekleyerek yasaklamıştır. Bu keyfi bir davranıştır. Anaysa Mahkemesi de bu yönde aldığı karar da anayasaya aykırıdır ve keyfi bir karardır. Bir an önce bundan vazgeçilmeli, ilgililer hukuk önünde hesap vermelidir.
Kaynaklar
Nur:31
Ahzap: 59
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.