Halim Selvi

Halim Selvi

Başkalaşan, baltalanan kültürel kimlik

Başkalaşan, baltalanan kültürel kimlik

Bir toplumun kültürel kimliği ‘eğitim’dir. Eğitimi, milli ve öz değerlerine uygun cemiyetlerin kültürel kimlik gelişimi tamdır. Anlaşılması gereken şudur: Kimliği ile eğitimi uyuşmayan toplumlar sancılıdır. Eğitim kurumlarında kendi kültür değerlerini önemsemeyen, küçümseyen, hele hele ihmal eden milletler ‘kültürel kimlik’ sorunu yaşamaktadırlar. kimliği olmayan, uymayan toplumun eğitim bilinci düşük,sığ ve yetersizdir. Efendim köklerinden koparılmış, sökülmüş bir bitki gibi boşlukta kalmaktır kültürel kimlik yoksunluğu…

Bir millet eğitiminde milli ve dini geleneklerine düşman olan bütün taraflarla mücadele etmelidir. Bu mücadele öğretilmelidir. Kişilik ve kimlik kazanımı için bu şarttır. Bir millet mağlup edilmek isteniyorsa kültürel ögeleri başkalaştırılıyor, değişik kültürlere özendiriliyor. Dış mihraklar bu eğitimi bir saldırı, bir savaş unsuru olarak kullanabiliyor. Masumane yeşermiş, toplumla bütünleşmiş örf ve adetler, gelenek ve görenekler akıl almaz özentilerle baltalanıyor. Sinemanın, tiyatronun, televizyonun, oynatılan dizilerin, reklamların vb büyüsüyle zehirli mesajlarını yollayabiliyor. 

Pervaneler adlı kitap okumuştum. Eğitim kolejini soran dadısına okulun ismini söylediğinde dadıya açıklamak zorunda hissediyor ve diyordu ki: “İnsan yapan mektep.” Bu ehli salibi tanımlarken onun yolu karanlık ve dikenlerle doludur diyordu. Yetenekli/istidatlı bir öğrenci gördü mü, onu Haçın şaşaası içine almaktan çekinmez, çocuğun saadeti adı altında yavaş yavaş kendine himaye eder, iş bulur, eş bulur onu Avrupalılığa, Amerikalılığa nasıl bağladıklarını anlatan bir romandı. Pervaneleri çeken fanus benzetmesi anlatılıyordu. Gençleri Akılsız pervaneleri ölüme çeken meşale gibi Amerika hayatı/aşkı sevinçle ateşin alevine götürüyordu. İşte o genç! Vatanına hizmet edecek o genç, artık silikon gibi kültürünü gördüğü memleketlere bağlanıyor, yapışıyor: Yazık ki beyin göçü olmaya can atıyor. Tabi misyoner sponsorlar (burs babaları) da bu durumu cazibeli hale getiriyorlar. Tabi doğal olarak, ‘saz kimdeyse söz ondadır’. Önce ders çalışmak, disiplinli hayat; sonra kendisine hizmet, esaret. ‘Mühür kimdeyse Süleyman odur.’ Kitapta geçen bir cümle çok düşündürücü: Hakikatte “buraya Türk giremez” demek doğru değildi. Türk girer fakat “Türk çıkmaz”…
Farklı iki kültür arasında kalmak çatışmayı, bocalamayı, kültür tercihi sürecinde çekinceler, kuşkular oluşturur. Bu çocukların durumunu ve bunlardan olacakların da durumunu düşünerek kalıcı ve fıtri çözümlere yönelelim. İki mizaçlı, iki milliyetli, iki dinli olmak ne tuhaf ve karışık değil mi? Unutmayalım ki, farklı kültürden etkilenmemek, tabiliğini kaybetmemek çok zor. Güçlü bir irade baskın bir kültür gerektirir. Bu farklı kültürlerle iletişim durumu, evlilik, eğitim işbirliği vb adı altında gerçekleşedursun, ‘kültürel kimlik’ dinimize, milliyetimize, maarif davamıza ait olmaktan çıkadurur. İnsan tabiatta, kâinatta var olan intizamı böylece bozmuş oluyor. Bu ahengi kaçırdığı zaman yem olmaktan kurtulamıyor. Burada babalara annelere evlatlarına yabancı olmamak adına çok iş düşüyor. Hıyanetçe davranan ve vatanına hain yetiştiren yabancı kültürler dikkatlice sezilmeli. Maddi beklentiler, cazip diplomalar yerine kendi eğitim sistemimizi tecdid/yenileme etmeliyiz.

Kimden şikâyet etmeye hakkımız vardır ki? Yapılması gereken akil bir örgütlenme. Din, tarih, edebiyat, sanat vb alanlarda. Alanında güçlü siyaset üstü dava bilincine sahip, gönül yapmaya kendini adamış eğitimcilerle. Yeniden dini, tarihi, bu uğurdaki rol modelleri canlandırmalarla eğitime aktaracak alanında uzman kimselerle. Gezici tiyatro, müfredata girmiş filim/sinema gösterimleri, deneyim ve yaşantısıyla örnek şahsiyetlerin kendi ağızlarından kayıtlanmış anlatılarla güçlendirilmelidir. Kimseden şikâyet etmeye hakkımız yok. Önlemimizi alalım ki desteksiz kalmış bir bitki gibi topyekûn devrilmeyelim, benliğini yitirmiş pervaneler gibi sevine sevine ateşe gitmeyelim. Kendi celladımıza âşık olmayalım! Stockholm Sendromu yaşamayalım. Büyük balık artık küçük balığı hazımsız yutuyor. Kimi seveceğimizi bilelim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halim Selvi Arşivi
SON YAZILAR