Babalar Caddesi
Belediyenin millete çektirdiği zulüm derecesine varan eziyetler bir tarafa, eline yüzüne bulaştırdığı rezalet işlerden birisi toplu ulaşım altyapı çalışmalarıdır.
Toplu ulaşımın otobüsleri derseniz bir başka âlem.
Gideceğiniz yere otobüsle zamanında ulaşamama sıkıntısı bir tarafa, otobüslerdeki fiziki yapı ve şoför sorunu bir türlü sona erdirilemedi yıllardır.
Tramvay derseniz hepten başka bir dert.
Eski tramvaylar bir başka dert iken, yenileri ile dertler iki oluverdi.
Okulların açılmasına beş kala denebilecek bir sürede ulaşım hatlarının yenilenmesini tamamla(yama)yan ve yarım yamalak haliyle tramvay çalışmalarını başlatan belediye, belki en büyük zulmü Alâeddin Caddesi’nde yaptı.
Hem vatandaşa, hem esnafa.
Reklam filmlerindeki repliklere taş çıkarırcasına, caddeyi güya düzenleme işlemleri için sayısını unuttuğumuz miktarda aç-kapa işlemi yapan belediye, nihayet tramvay seferlerini başlattı.
Seferler başlamasına başladı ama hem kendi personeline hem de vatandaşa güvenmediğini belli edercesine, Mevlana Dergâhı’ndan Alâeddin Tepesi’ne kadar caddeyi baştanbaşa dubalarla veya vatandaşın deyişiyle babalarla süsledi.
Toplu ulaşımın yükünü çekmekten çok, sadece şehre gelenlere dönük bir gösteriş vesilesi olmaktan öte bir fonksiyonu olmayan Alâeddin Adliye Hattı, böylece babalar caddesinde faaliyete başlamış oldu.
Belediye bu tür yakışıksız cadde ve hat düzenlemelerini daha öncede yapmıştı.
Daha önceki dönemde Yaka Caddesi düzenlemesinde de buna benzer ucube dubalarla cadde düzenlemesi yaparak, Tıp Fakültesi Dekanımızın deyişiyle ilk babalar caddesini şehre kazandırmış ve vizyonunu daha o günden bir şekilde ortaya koymuştu.
Hatırladığımız bir diğer örnek ise, hızlı tren çalışmalarında ise demirperde ülkeleri anlayışına benzer bir anlayışla, şehri ortadan ikiye bölme gayretkeşliğinde de çok önemli katkılarda bulunmuştu.
Unutmadı isek en son örnek et balık alt geçidi düzenlemesi idi.
Kendi yaptıkları ucubeyi TCDD’ye mal etmişlerdi.
Söz demirperde ülkeleri ve rejimlerinden açılmışken ifade etmekte bir sakınca yok.
Belediyenin hatta tüm belediyelerin yaptıklarının mantık olarak demirperde ülkelerinin yaptıklarından çok bir farkı yok.
Biz yaptık oldu veya Konyalılar nasılsa bir süre sonra unutur gider düşüncesiyle iş tutan belediye idarecileri tarafından yapılan haksızlıklar ve zulümlerin, sosyalist demirperde ülkeleri idarecilerinin yaptıklarından arta kalır tarafının kalmadığı hemşerileri tarafından açık seçik bilinmektedir.
Bu arada Mevlana Caddesi’nden Aziziye Camii istikametine ta Kadınlar Pazarı’na kadar olan İstanbul Caddesi, yolun 2 kenarına plastik dubalar konularak ulaşıma açılması istenilen neticeyi sağlamamış olacak ki, hepten trafiğe kapatılarak asırlık cadde daha köklü(!) bir çözüme kavuşturulmuş oldu.
Duba zulmü bir taraftan devam ederken diğer taraftan belediye akıl almaz bir şekilde tramvay duraklarına yapılan korkulukları bu defa hiç kullanmadan kaldırmakta sakınca görmemektedir.
Yani Mevlana Caddesi’nde tramvay durağına yapılan korkuluklar ne hikmetse, bir gecede sessiz sedasız ortadan kaldırılıverdi.
Ana caddede tramvaydan inen vatandaşın korkulukların kaldırılması ile herhangi bir şekilde yola aniden çıkması durumunda, hem insan hem de araçlar açısından trafik içinde oluşabilecek olumsuzluğun sebebi belediye olacaktır.
Haklı olarak sormak gerek.
Tramvay duraklarına yeni yapılan bu yepyeni korkulukların neyi vardı da kaldırıldı.
Korkulukları bu şekilde yapmak bir hata ise, hata yapana ne gibi bir müeyyide uygulanacak?
Herhangi bir müeyyide uygulanmayacaksa, bu plansız ve programsız iş yapmaya çalışan ufuksuzlarla ve iş bilmezlerle bu memleket nereye kadar gidecek?
Milletin malının deniz olmadığının öğrenileceği gün, yakındır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.