Ateşten günler!
Son yaşanan olaylarla birlikte ülkede zaten gergin olan atmosfer daha da zirveye çıktı. Ülke ve millet olarak huzura hasret kaldık (!) dersem yalan olmaz. Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan terör olayları ve gerginlik akademisyenlerin ihanet bildirisiyle tavan yaptı...
**
Bir taraftan ülkenin doğusundan gelen şehit haberleri yüreğimizi yakıyor, diğer taraftan ülkenin batısında artan toplumsal gerginlik ve kutuplaşma endişelendiriyor. Patlayan bombalar, ölen çocuklar, şehit olan askerlerimiz ve polislerimiz. Cennet vatanımız bildiğiniz cinnet (!) geçiriyor...
**
1128 akademisyenin imzasını attığı bildiri ve arkasından yaşananlar ülkeyi daha da karanlığa götürüyor. Akademisyenlerin bu bildirisine sonuna kadar karşıyım. Yaptıkları yanlışı yargıya hesap vererek, ödemelidirler. Kanı kaynayan gençlerimiz kapılara tehdit mesajları asarak, bu yarayı daha da derinleştirir. Üniversiteler karışırsa, ülke karışır...
**
Zaten bizi bölmek isteyen, bizi birbirimize düşürmek isteyenler de her türlü provakatif hareketten memnun olacaktır. Yaşanacak bir can kaybı dahi bu ülkeyi yangın yerine çevirebilir. Birileri provakosyon derdinde. Geçmişte Alperen Ocakları kullanıldı. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bile "birileri bizim tarlayı çoktan sürmüş" diye bir itirafta bulunmuştu...
**
Şimdiki hedef milliyetçi gençleri daha doğrusu Ülkücüleri sokağa dökmektir. Bunun için bütün tezgahlar oynanıyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli geçmişte yaşanan provakatif olaylarda Ülkücü gençlerin tuzağa düşmesini engellemişti. Oyunun farkındaydı. Fakat durum şimdi eskisi gibi değil. Kendisi zaten sağlık sorunları ve parti içi muhalefetle uğraşıyor...
**
Türkiye'de yaşanan son gelişmelere kayıtsız kalmak gerçekten çok zor. Özellikle 4 yaşındaki İrem'in ve polis babası Mehmet Şenol Çiftçi'nin Türk bayrağına sarılını tabutlarını gördükten sonra hepimizin yüreği kan ağladı. Terör artık dayanılmaz hale geliyor. İç ve dış mihraklar (!) bizi yumuşak karnımızdan vurmak için her türlü oyunu tezgahlıyor...
**
Yıllardır Türk-Kürt kavgası çıkarmak için her türlü oyun oynandı. Çözüm süreci denilen gaflet günlerinde terör örgütü PKK kendini toparladı. İlçeleri, şehirleri silahlarla doldurdu. Yetmedi yollara mayınlar ve bombalar döşedi. Örgüte rekor katılım oldu. Türk toplumu ve devlete bağlı Kürtler çözüm sürecinde maalesef aldatıldı...
**
Şimdi devlete kızmanın, devlete küsmenin, hükümete verip veriştirmenin zamanı değil diye düşünüyorum. Kızsak da eleştirsek de değişen birşey olmayacak. Bunun farkındayız. Bu saatten sonra devlet-millet bir olup, teröre karşı birlikte mücadele vermek zorundayız. Ama bunu kanuni yollardan yapmaksak, ülke büyük bir yangına sürüklenir...
**
Polisimize, askerimize sonuna kadar güveniyoruz. Onlar o dağları, şehirleri bölücü örgütün kalıntılarından temizleyecektir. Bundan şüphemiz yok. Dualarımız onların zaferi için olacaktır. Bugünleri kazasız belasız atlatırsak, 7 düvel bir araya gelse sırtımızı yere getiremez....
**
Dünyaya farklı pencerelerden bakıyor olabiliriz, farklı siyasi görüşlere, farklı hayat tarzlarına sahip olabiliriz. Ama söz konusu ülkenin ve milletin menfaafeti ve güvenliği ise bütün bu farklılıkları bir tarafa bırakmak zorundayız. "Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır" bunu asla unutmayalım...
**
Türkiye'nin çevresi ateş çemberi.. Ateşten günler yaşıyoruz. Çakallar, sansarlar, aç kurtlar Türkiye'nin etrafında leş kargası gibi bekliyor... Gün birbirimizi yeme günü değil, birbirimize kenetlenme bir olma günüdür yoksa. Biz birimize sahip çıkmaksak, kimse bize sahip çıkmayacaktır. Bu cennet vatanı cinnet vatana çevirmeyelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.