Artık yeter!
Alanyaspor maçını saymıyorum. Son 6-7 özel ve resmi maçta “0” çekmiş, moral değeri dip yapmış. Dolayısıyla özgüveni de. Ekonomik kriz malum, ufukta bir işaret de yok. Rakip ligin hatırı sayılır ekiplerinden. Hedefi senden daha büyük. Evinde son derece cimri. Rakibe puan vermeyi bırakın, tek gol sevinci bile yaşattırmıyor. Yani, puan aslanın ağzında değil, adeta midesinde.
Bu şartlarda düz mantık şöyle der. Bir puan hem de çok çok iyi puan. Ama, bırakın bir puanı yarım puanı dahi hak etmedi bu “ruhsuzlar” mangası.
Türk futboluna farklı bir bakış açısı getiren Aytuk Kocaman ve Ankaraspor ise, sezonun en iyi çıkış yapan isimleri arasında gösterilen Özer Hurmacı, Mehmet Çakır ve Hürriyet gibi oyuncuların arasına en son olarak Bilal ve Konate gibi hücumcuları monte etmiş. Bu harman ve futbol dinanizmleri geldikleri yerin hiçte tesadüfü olmadığının bir göstergesiydi. Aynen, attıkları 3 gol ve kazandıkları 3 puan gibi.
Bir ezberi tekrar etti Aykut Kocaman’ın talebeleri.
Bu 5 oyuncunun başrole soyunduğu bilinen gol organizasyonları ile Ankaraspor, evindeki klasik galibiyetlerinden birisine daha imza atmış oldu. Savunmalarındaki Batak ve Ediz’in de haklarını teslim etmek gerek. Önlerinde oynayan arkadaşlarını çok iyi yönettiler. Ve savunma becerileriyle de, oyunun her bölümünde olduklarını gösterdiler.
Ankaraspor bu ligin en tempolu takımlarından biri. Konyaspor’un da en büyük zaaflarından biri bu. Tempoya ayak uyduramamak. Nedeni ise oyuncu yapısıyla ilişkili. Hal bu iken, bunun üstüne üstlük birinci dakikanın içinde Fahri efendinin gol pasıyla geriye düşersen, elin oğlu adama arifeyi gösterir, bayramı da kendisi yaşar.
Ankaraspor gibi kendi çöplüğünde ötmeyi çok iyi becerebilen takımlara karşı hem oyun, hem mücadele hem de skor dezavantajına düşmek de, başlı başına bir handikap. Manevra becerisi kısıtlı oyunculardan kurulu bu savunma anlayışı Oğuzhan’ın önünde ip gibi dizilirse, skorun 3-0’da kalmasına şükür bile etmek gerekir. Böyle bir dizilişle hangi sonuçların doğabileceğini de bir kez daha görmüş olduk.
Bu “ruhsuzlar” mangasının “sünepe” ve “silik” oyunu ile bu takıma gönül vermiş, yürek vermiş insanların yüzü nasıl gülecek açıkçası merak ediyorum. Konyaspor tam bir “deve!”ydi Ankaraspor karşısında. Hiçbir tarafı doğru değildi. Dolayısıyla da gelinen nokta kaçınılmazdı.
xxx
Ataların söylediği “Keçinin sırtı kaşınınca çobanın değneğine sürtünürmüş”den yola çıkarsak, senin de aynaya bakman da yarar var sevgili hocam. Eğer bu takım Alanya maçı hariç haftalardır kazanamıyor ise milletin isyanına, eleştirisine ve çıkardığı yangınlara saygıyla yaklaşmak lazım. Ama kabul et, senin elindeki oyuncuların bir çoğu daha rakibin neresinde duracağını bilmezken, nereye ve nasıl pas vereceğini, kademeye nasıl gireceğini öğrenememişken, sen maçtan sonra “Bugün böyle bir sonucu beklemiyorduk. Çıkarken kaptırdığımız toplardan yediğimiz gollerle kaybettik. Sonuca fazla takılmıyorum. Bu tür sonuçlar her zaman alınabilir. Ama takımımın 10 kişi kalmasına rağmen ortaya koyduğu mücadeleyi beğendim. Takımın yardımlaşması, mücadele etmesi iyiydi” dersen işte bu olmaz sayın hocam.
Sen, bu takımın el freni olan “Fahri” denen oyuncuya 82 dakika sabrediyorsan, sen “Celalettin” denen “vurdumduymaz”ı 90 dakika sahada tutuyorsan ve sen oyunun hiçbir bölümünde “müdahaleci” olmuyorsan, iğneyi kendine batırmakta fayda var.
Artık yeter! Konya’yı, Konyalıyı, tribündeki taraftarı, medyayı, işin içinde kim varsa, alayımızın keriz yerine konmasına tahammül kalmadı.
Türk futboluna farklı bir bakış açısı getiren Aytuk Kocaman ve Ankaraspor ise, sezonun en iyi çıkış yapan isimleri arasında gösterilen Özer Hurmacı, Mehmet Çakır ve Hürriyet gibi oyuncuların arasına en son olarak Bilal ve Konate gibi hücumcuları monte etmiş. Bu harman ve futbol dinanizmleri geldikleri yerin hiçte tesadüfü olmadığının bir göstergesiydi. Aynen, attıkları 3 gol ve kazandıkları 3 puan gibi.
Bir ezberi tekrar etti Aykut Kocaman’ın talebeleri.
Bu 5 oyuncunun başrole soyunduğu bilinen gol organizasyonları ile Ankaraspor, evindeki klasik galibiyetlerinden birisine daha imza atmış oldu. Savunmalarındaki Batak ve Ediz’in de haklarını teslim etmek gerek. Önlerinde oynayan arkadaşlarını çok iyi yönettiler. Ve savunma becerileriyle de, oyunun her bölümünde olduklarını gösterdiler.
Ankaraspor bu ligin en tempolu takımlarından biri. Konyaspor’un da en büyük zaaflarından biri bu. Tempoya ayak uyduramamak. Nedeni ise oyuncu yapısıyla ilişkili. Hal bu iken, bunun üstüne üstlük birinci dakikanın içinde Fahri efendinin gol pasıyla geriye düşersen, elin oğlu adama arifeyi gösterir, bayramı da kendisi yaşar.
Ankaraspor gibi kendi çöplüğünde ötmeyi çok iyi becerebilen takımlara karşı hem oyun, hem mücadele hem de skor dezavantajına düşmek de, başlı başına bir handikap. Manevra becerisi kısıtlı oyunculardan kurulu bu savunma anlayışı Oğuzhan’ın önünde ip gibi dizilirse, skorun 3-0’da kalmasına şükür bile etmek gerekir. Böyle bir dizilişle hangi sonuçların doğabileceğini de bir kez daha görmüş olduk.
Bu “ruhsuzlar” mangasının “sünepe” ve “silik” oyunu ile bu takıma gönül vermiş, yürek vermiş insanların yüzü nasıl gülecek açıkçası merak ediyorum. Konyaspor tam bir “deve!”ydi Ankaraspor karşısında. Hiçbir tarafı doğru değildi. Dolayısıyla da gelinen nokta kaçınılmazdı.
xxx
Ataların söylediği “Keçinin sırtı kaşınınca çobanın değneğine sürtünürmüş”den yola çıkarsak, senin de aynaya bakman da yarar var sevgili hocam. Eğer bu takım Alanya maçı hariç haftalardır kazanamıyor ise milletin isyanına, eleştirisine ve çıkardığı yangınlara saygıyla yaklaşmak lazım. Ama kabul et, senin elindeki oyuncuların bir çoğu daha rakibin neresinde duracağını bilmezken, nereye ve nasıl pas vereceğini, kademeye nasıl gireceğini öğrenememişken, sen maçtan sonra “Bugün böyle bir sonucu beklemiyorduk. Çıkarken kaptırdığımız toplardan yediğimiz gollerle kaybettik. Sonuca fazla takılmıyorum. Bu tür sonuçlar her zaman alınabilir. Ama takımımın 10 kişi kalmasına rağmen ortaya koyduğu mücadeleyi beğendim. Takımın yardımlaşması, mücadele etmesi iyiydi” dersen işte bu olmaz sayın hocam.
Sen, bu takımın el freni olan “Fahri” denen oyuncuya 82 dakika sabrediyorsan, sen “Celalettin” denen “vurdumduymaz”ı 90 dakika sahada tutuyorsan ve sen oyunun hiçbir bölümünde “müdahaleci” olmuyorsan, iğneyi kendine batırmakta fayda var.
Artık yeter! Konya’yı, Konyalıyı, tribündeki taraftarı, medyayı, işin içinde kim varsa, alayımızın keriz yerine konmasına tahammül kalmadı.