Antisemitizm
Antisemitizm, Yahudi düşmanlığı ve Yahudiliğe karşı olma demektir. Yüce dinimiz İslam’da Yahudi düşmanlığı ve Yahudiliğe karşı olma fikri yoktur. İslam’da diğer kâfirlere de düşmanlık ve gayrimüslimliğe karşı olma yoktur.
Kur’an-ı Kerim’de Yahudilere ve Hıristiyanlara “ehli Kitap” denmektedir. Mesela Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey ehli kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (1).
Bu ayetin devamında şöyle buyrulur: “Ehli kitap’tan bir gurup şöyle dedi “Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.”
İslam’a göre ehli Kitabın kestiği yenir. Hanımlarıyla evlenmek caizdir. Onlarla komşuluk ilişkileri yürür. İslam tarihi buna şahittir. Tanzimat’a kadar Müslümanlarla ehli kitap komşuluk münasebetlerini güzel bir şekilde yürüttüler. Birbirinin cenazelerinde bulundular ve birbirine başsağlığı dilediler.
İslam dininde tebliğ esastır. Bu sebeple kimse inancından dolayı zarar görmez. Öldürülmez ve zulmedilmez.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Resulüm! Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! (2).
Halife Hz. Ömer ( r.anh) Kudüs’ü fethettiği zaman bir Müslüman bir Hıristiyan’ı öldürür. Bunun üzerine Halife Müslüman’ı yakalar, maktulün yakınlarına teslim eder, onlar da katili idam ederler.
Tebliğin sağlıklı yapılabilmesi için İslam dininin diğer dinlere üstünlüğünün sağlanması gerekir. Çünkü yukarıda geçen ayet-i kerimelerden anlaşıldığı gibi kâfirlerin egemenliği altında tebliğ sağlıklı yapılamaz.
Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter” (3).
İşte cihadın gayesi bunu gerçekleştirmektir. Bu sebeple İslam yalnız din ve vicdan hürriyetinin önünü kesmek isteyenlerle savaşır. Bunlara İslam hukukunda “ Harbi” denir.
Zimmîleri ve İslam devletinin antlaşma yaptığı gayrimüslim devletleri bir kenara bırakırsanız bunların sayısı azdır. Çoğunluk sağduyu sahiplerindedir. Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirini okuyanlar bu gerçeği bilirler.
Dünya sessiz kaldığı için “Harbiler” güçlü görünmektedir. Onların güçlü görünmesinin sebebi, kapitalist ekonomik yol ile dünyayı sömürmesindendir. Alında onlar çok zayıftır. Firavun misali zulmü doruk noktasına çıkartmalarının sebebi bunun bir göstergesidir.
Dünya iktidarı, harbinin eline geçtiği zaman tebliğ sağlıklı yapılamaz. Çünkü harbi kültürü gereği din ve vicdan hürriyetini kısıtlar. Etnik kıyım yapar. Meçhul cinayetleri doruk noktaya yükseltir. Kendinden olmayanı seçimle iktidara gelse bile kabul etmez; Hamas gibi terörist listesine alır.
Bunlara karşı çıkmak, Batı düşmanlığı ve Yahudi düşmanlığı değil, insani bir görevdir. Siyonizm “arzı mevut” ütopyası uğruna Filistin’de etnik kıyım yapmaktadır. Batı ise Irak’ta, Afganistan’da ve mazlum ülkelerde etnik kıyım yapmaktadır.
Dünya, Batı düşmanlığı ve antisemitizm ile suçlanmaması için olup bitenlere seyirci mi kalsın?
Artık dünya değişmiştir. Davos’ta Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu bunun bir göstergesidir.
Kaynaklar:
Âli İmran: 71
Şura: 3
Fetih: 28
Bu ayetin devamında şöyle buyrulur: “Ehli kitap’tan bir gurup şöyle dedi “Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.”
İslam’a göre ehli Kitabın kestiği yenir. Hanımlarıyla evlenmek caizdir. Onlarla komşuluk ilişkileri yürür. İslam tarihi buna şahittir. Tanzimat’a kadar Müslümanlarla ehli kitap komşuluk münasebetlerini güzel bir şekilde yürüttüler. Birbirinin cenazelerinde bulundular ve birbirine başsağlığı dilediler.
İslam dininde tebliğ esastır. Bu sebeple kimse inancından dolayı zarar görmez. Öldürülmez ve zulmedilmez.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Resulüm! Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın! (2).
Halife Hz. Ömer ( r.anh) Kudüs’ü fethettiği zaman bir Müslüman bir Hıristiyan’ı öldürür. Bunun üzerine Halife Müslüman’ı yakalar, maktulün yakınlarına teslim eder, onlar da katili idam ederler.
Tebliğin sağlıklı yapılabilmesi için İslam dininin diğer dinlere üstünlüğünün sağlanması gerekir. Çünkü yukarıda geçen ayet-i kerimelerden anlaşıldığı gibi kâfirlerin egemenliği altında tebliğ sağlıklı yapılamaz.
Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter” (3).
İşte cihadın gayesi bunu gerçekleştirmektir. Bu sebeple İslam yalnız din ve vicdan hürriyetinin önünü kesmek isteyenlerle savaşır. Bunlara İslam hukukunda “ Harbi” denir.
Zimmîleri ve İslam devletinin antlaşma yaptığı gayrimüslim devletleri bir kenara bırakırsanız bunların sayısı azdır. Çoğunluk sağduyu sahiplerindedir. Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirini okuyanlar bu gerçeği bilirler.
Dünya sessiz kaldığı için “Harbiler” güçlü görünmektedir. Onların güçlü görünmesinin sebebi, kapitalist ekonomik yol ile dünyayı sömürmesindendir. Alında onlar çok zayıftır. Firavun misali zulmü doruk noktasına çıkartmalarının sebebi bunun bir göstergesidir.
Dünya iktidarı, harbinin eline geçtiği zaman tebliğ sağlıklı yapılamaz. Çünkü harbi kültürü gereği din ve vicdan hürriyetini kısıtlar. Etnik kıyım yapar. Meçhul cinayetleri doruk noktaya yükseltir. Kendinden olmayanı seçimle iktidara gelse bile kabul etmez; Hamas gibi terörist listesine alır.
Bunlara karşı çıkmak, Batı düşmanlığı ve Yahudi düşmanlığı değil, insani bir görevdir. Siyonizm “arzı mevut” ütopyası uğruna Filistin’de etnik kıyım yapmaktadır. Batı ise Irak’ta, Afganistan’da ve mazlum ülkelerde etnik kıyım yapmaktadır.
Dünya, Batı düşmanlığı ve antisemitizm ile suçlanmaması için olup bitenlere seyirci mi kalsın?
Artık dünya değişmiştir. Davos’ta Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu bunun bir göstergesidir.
Kaynaklar:
Âli İmran: 71
Şura: 3
Fetih: 28
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.