Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Antalya’ya gidiyorum

Antalya’ya gidiyorum

Altınapa Barajı projeleri tamamlanmış, gövde inşasına başlanmıştı.

Müdür İsfendiyar Bey çağırarak…

“Seni Antalya’ya göndereceğim. Bir iki ay kadar, ora havalisi sulama projeleri için kanaletlerin nerelerden gitmesi gerektiğini tespitle projeleri yapılacak. Bunları sen başarı ile yaparsın. Yanına buradan bir eleman vereceğim. Antalya şube şefi hem yardımcı olacak hem de eleman verecek.

Ne diyeyim vazife tabii. Okul yaz tatilinde idi ikinci sınıfı da geçmiştim. Cemiyet işlerini arkadaşlar idare ederdi. Sadece evden uzak kalacaktım!

***

Bu arada soruyum. O yıllarda Konya’dan Antalya’ya nasıl gidilirdi bilir misiniz? Gelin şöyle bir anlatayım.

Nakliye Aksekililerin develeri ile yapılırdı. Otosu olabilen ki nerde gezer…

Beyşehir Akseki üzerinden dar toprak ve çok viraj yanında çok eğimli ki %10 üzeri gidebilir mideyi boşaltmadan edemezdiniz.

Bu bakımdan vatandaşlar Konya’dan üzerinde İzmir yazılı vagonu bulunan İstanbul trenine biner yer bulursa kompartımanda bulamazsa koridorda Afyon’a kadar gider.

Afyon’da vagon trenden ayrılır ve Ankara’dan gelecek İzmir treni gecenin soğuğunda saatlerce beklenir.

İzmir trenine bağlanan, vagondan Baladız istasyonunda iner Isparta ve Burdur’a giden trene binersiniz.

Burdur’a varınca bir kamyon bulur üstüne biner Antalya yolunu tutarsınız.

Yol üzerinde evvela beş km hızla gidilen önce tehlikeli virajlı Çeltik varyantına Antalya’ya yaklaşırken aynı tehlikeli Çubuk varyantını inip ovaya girerek Antalya’ya ulaşır. Bunu yolların tarihçesi diye yazdığımda partiye bağlılığı olan Karayolları 3. Bölge Müdürü Salih Beyefendi “yolların tarihçesini nasıl yazarsın? Cezalandıracağım yazamazsın.” Diye kınama cezası vermişti. Şimdi siz okuyuculardan da ceza veren olacak mı?)

***

Bizi Isparta Şube Şefi’nin Keryol’u ile gönderen Müdür “arkadaşları Antalya’ya kadar götür” demesi ile yola düştük…

Özel araba olduğu için Beyşehir Şarkikaraağaç üzerinden Isparta’ya varıp orada yattık. Ertesi gün yukarıda anlattığım gibi Burdur’a oradan virajlı Çeltik ve Çubuk varyantlarını geçip kırk göze oradan Kepez denilen bu günün sanayi siteleri ve otogarın bulunduğu yer olarak tamamen çam ormanının arasından deniz kıyısına inip Antalya’yı uzaktan gördük. Yaklaştıkça iki katlı ahşap binalar olan şehir Konya’nın bırakın Akşehir ve Ereğli’sini.

Cihanbeyli kadar bile ancak topluluk içinde göstermekte idi.

İki katlı ahşap binada olan Antalya DSİ şube şefliğine geldik.

Şube Şefi Abdurrahman Bey “hoş geldiniz…” sohbetinden sonra çalışacağımız odayı ve alt katta ikamet edeceğimiz odaları gösterdi.

Akşam yemeği için şehrin tuğla ve betonla yapılmış yivli minare yakınında ki tek lokantada yedik.

***

Sabahleyin Keryol’u hazırlatan Şube Şefi Abdurrahman ile beraber ilk ele alınacak Serik İlçesi havalisini görmek için yola çıktık.

Yol dar halen mevcut ama kullanılmayan daracık taş köprülerden geçip Serik İlçesi’ne vardık.

Girişte kara kıl çadırlar konulmuş içlerinde yiyecek giyecek vb. yani pazar gibi bir şekilde olan yerden nevale alıp iki katlı ahşap veya sıvalı evler arasında ki toprak üzerinden sular akan yoldan köy yollarından Beş Konak Deresi kıyılarına vardık.

“İşte buradan alıp haylice geniş araziyi kanaletler vasıtasıyla sulama işlemi olacak. Siz ekim arazisine dokunmadan geçilebilecek yerleri tespit ve projesini yapacaksınız” diyen şef kendi jipi ile ayrıldı.

Biz işe başlamıştık şefin verdiği üç arkadaşla beş kişi olarak.

Sulama sahası yerlerin tespiti devam ediyor, sabah gidip akşam dönüyorduk.

***

Pazar günü şöyle bir Antalya’yı gezeyim diye çıktım şehir içine.

Yivli Minare yanından geçerek methi olan Karaalioğlu Parkı’na doğru yürüdüm.

Yolun ortasında su kanalı vardı sağlı sollu gidip geliniyordu.

Parkın girişinde güzel Osmanlı tipinde yapılmış belediye binasını gördüm. Şimdi tiyatro olmuş galiba.

Sağ tarafında çamların arasında çocuk bahçesi. Düz gidince yol kenarından içeriye doğru çok geniş çiçeklikler var.

Envaî çeşit ekilmiş çiçekler halı sahası gibi rengârenk doldurmuştu. Bu günün çayhanelerinden  hiçbiri yoktu çok güzeldi.

Aşağıya ki deniz kıyısına yaklaşınca, ayrı ayrı yarım ay şeklinde yapılış iki seyir yeri vardı.

Antalya’nın güzel tabiî manzarasını seyrediyordunuz.

Bu yeri ben 1958’de gördüm.

Bu parkı 1947’de Antalya Valisi olan Haşim İşcan yaptırmış.

Halen çok güzel ve yeterli kullanım içinde ama çiçeklerin yerini çayhaneler doldurunca o canım güzellik bozulmuş.

***

Gelecek yazıda o zamanların Antalya havalisini gezeceğiz inşallah

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

antalya-çubuk-varyanti.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi