Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Almakla Gelen Geçici Mutluluk

Almakla Gelen Geçici Mutluluk

Bugün insanların dünyevî istek ve arzularına ulaşamama gerçeği onların üzülmesine sıkılma ve bunalmasına sebep oluyor. Günümüz insanları etraflarını çepeçevre kuşatan dünyevî câzibeye, yaldızlı boyalı, allı pullu dünyâya ne yazık ki kanmış ve inanmış durumdalar. Onun can yakıcı, sahte ve aldatıcı güzelliğine bel bağlamış vaziyetteler. Bugün almadan rahatlayamayan insan ‘vermenin mutluluğunu’ tadamıyor. İnsanları bencilliğe sevk eden dünyânın âlâyişi kişileri öyle kendine çekmiş durumdaki insanlar âdeta büyülenmişçesine dünyânın peşine koşuyorlar.

Gelişen çağ, ilerleyen teknolojik ürünler, yeni çıkan eşyâlar, kıyâfetler, evler, arabalar medya aracığıyla özellikle de reklamlarla teşvik edilmekte. İnsanlara âdeta; ‘al, al bunlar yeni çıktı, en yenisini al’ kampanyalarıyla devamlı alarak mutlu olmaya endeksli bir düşünce aşılandı. Farkında olmadan insanlar israf denizinde yüzmekteler. Eskiden fazilet sâhibi insanlarımız, ‘hayırda yarışırlardı’ şimdinin insanları ise maalesef  ‘almakta birbirleriyle yarışıyorlar.’ Pek tabi bu durum alamayanları üzüntüye sevk ediyor. Son günlerde alamayınca sıkılan, bunalan, yıkılan ve kırılan insanlar türedi. İnsanlar maddeye öyle bağımlı hâle geldiler ki, kişlerin mutluluğu, sevinci hep bunlara takılı kaldı. Dünya insanları kendisine esir edercesine bağladı. Bir söz vardır; ‘Dünyâyı kendine efendi edinirsen o da seni kendine köle edinir.’ Bugün aynen bu söz gerçekleşmiş vaziyettedir. Halbuki dünyâya halife olmak maksadıyla gelmiş olan insan nasıl dünyânın kölesi olur? Bir kere bu hal, insanın kendisine bir hakârettir. Kendisini böylesi küçük ve hakikatsiz şeylere köle yapan insan kendisini ne denli küçülttüğünü ne zaman fark edecekdir?

Dünya ve içindekiler aldanmaya değmez. Yüce kitâbımız Kur’ânı Kerim’de: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın evlâdı, evlâdın da babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allâh’ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayâtı sizi aldatmasın ve şeytan, Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (1) Buyurulurak insanın dünyâya aldanmaması ve şeytana uymaması isteniyor ve bunun için insanlar uyarılıyor.

Aslında dünya içinde muhteşem güzellikteki eşsiz nimetler insanlar için yaratılmıştır. İnsanlar israfa düşmeden helal çerçevede bu nimetlerden yerler, içerler, giyinirler, istifâde ederler. Aşırıya kaçmamak kaydıyla ihtiyâca cevap verebilecek şekilde dünyâdan faydalanırlar. Ne var ki bugün insanlar varken alma, vâr olanı da saçıp savurma, ihtiyaç dışında keyfe tâbi olma, lükse kayma durumundalar. ‘Onda var bende de olsun’ veya ‘Onda var da niye ben de yok?’ gibi son derece havâice fikirlerle insanlar, hakiki Müslüman olma erdeminin dışına çıkmış durumdalar. Alamayınca rahatlayamayan kişiler, almak istedikleri şeye ulaşınca hemen başka isteklerine tâbi olurlar. O da oldu bir başkası derken isteklerin sonu gelmez. Nefsin her istediğinin yerine getirilmesi, o kişinin uhrevi yaşantısının tehlikeye düşme işâretleridir. Zira nefis doymak bilmez. İsteklerin ardı arkası kesilmez. Hep almak insanı mutlu kılmaz. Bilâkis bunlar rûhû daraltır, bunaltır. Her şeyleri yerinde olan insanlara bakın genelde mutsuzdurlar. Her şey dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Maddiyat ve madde bağımlılığı gerçek mutluluğu temin etmez. Hakiki mutluluk mânevi ve rûhâni hazlardadır. İlâhi ve kutsî lezzetlerin yerini nasıl geçici, bitici maddi şeyler alabilir?

Gönlü, kafası ve gözü hep maddi şeylere takılı olan kişiler hep almaktan hoşlanırlar. Alabilenler onlarla mutluluk olabileceğini sananlar, aldananlardan başkası değildir. Ama bir de almak isteyip te alamayanlar vardır. Onların durumunun da diğerlerinden çok bir farkı yoktur. Onlarınkine bir de alamama üzüntüsü ve bunaltısı eklenir. Kişi komşuda görür, arkadaşında görür, imrenir o da aynısından almak ister. Bu durum onu üzüntüye hatta strese sokar. Kendisi sıkılır, etrâfını üzer. Her yeni çıkan ‘moda’ diye takdim edilen ürünleri tâkip eden insanlar maalesef sürekli ‘isterik’ bir ruh hâlinde olurlar. Bu hal kişileri, aileleri, çocukları etkisi altında tutar. Hatta bu durum; eşler arası geçimsizlikler, çocuklarla ebeveynler arasında huzursuzluklar oluşturur. Eşlerin biri alamıyorum diye üzülür diğeri niye bizde yok diye. İşte tüm bunlar kişi için üzüntü ve sıkıntı sebebidir.

Oysaki dünya ne geçim ne seçim dünyâsıdır. Dünya bugün var yarın yok imtihan dünyâsıdır. Huzur ve mutluluğu almakta arayanlar, bitmek bilmeyen arzularını sürekli yerine getirenler aldanıyorlar. Cenâbı Hak Kur’ânı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Şu insanlar çarçabucak dünyâyı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahreti) ihmâl ediyorlar.” (2) Gün gelip birgün yok olacak, tükenecek, yıpranıp gidecek geçici dünya nimetleri için üzülmek, hayıflanmak ne gaflet! Üç kuruş etmez dünya nimetlerine mutluluk ve huzûru kurbân etmek büyük bir aldanıştır. Sevinç ve mutluluğu sâdece maddeye takılı bırakmak akıl kârı mıdır?

------------------

1) Lokman, 33

2) İnsan, 27

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi