Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Allah’tan büyük var mı?

Allah’tan büyük var mı?

En güçlü silah kitabım (9)

Bundan 10 – 15 sene kadar önce Amerika, uzaya bir uzay gemisi gönderdi. Gemi bazı arızalarla dünyaya geri dönmeye başladı. Ancak geminin nereye ineceği kestirilemiyordu. Rast gele bir yere veya bir yerleşim merkezinin üzerine düşebilirdi. Televizyonlar, gazeteler bu haberle yatıp, bu haberle kalkıyordu. Bu uydurma gündemin peşinde bütün bir insanlığı koştururken, bu haberin arkasında masum ve mazlum insanlığa (genellikle Müslüman ülkelere) ne yaptıklarını biz bilmiyoruz.

Nereye gitsem, kiminle konuşsam bu haber karşıma çıkıyor ve insanlar arasında müzakere ediliyordu. O esnada Konya’da bulunuyordum ve öğle namazımı cemaatle kılmak için Sahib-i Ata Camisi’ne gitmiştim.

Namaz bitikten sonra cami önüne toplanan 10-15 kişilik bir cemaat gurubu da bu meşhur ABD’nin uzay gemisi konusunu görüşmekteydiler. Biraz kendilerini dinledim. Vay, şöyle düşecek, vay böyle düşecek… Vay şuraya düşecek, vay buraya düşecek… Dayanamadım ve ben de söze katıldım. Orada ki cemaate dönerek;

“Arkadaşlar, bu uzay gemisi diyelim ki Konya’ya, Sahib-i Ata Camisi’nin bahçesine ve sizin üzerinize düştü. Bu uzay gemisi düşse kaç kişiyi öldürür?” dedim.

Hepsi birden dönüp yüzüme baktılar. Ben devamla, “10 kişiyi öldürür mü? 20 kişiyi… 40 kişiyi…” Hepsi nefessiz beni dinliyorlardı. Ben devam ettim. “Diyelim ki o kadar insanımızı öldürdü. Bu insanlarımız namazdan yeni çıkmışlar, henüz abdestliler ve kendilerine ölüm vaki olunca, Allah-u alem bu kardeşlerimizin hepsi şehit olmuşlardır, değil midir?” dedim.

“Allah aşkına… Bırakın bu olayı konuşmayı, varsın o kadar insanımız ölsün. Görmüyor musunuz ABD, bütün insanlara olduğu kadar, az önce camide Allahu ekber (Allah en büyüktür, Allah’tan başka büyük yoktur) diyen sizlere bile, kendinden bahsettiriyor ve bu haberlerle kendi büyüklüğünün imajı altında sizleri eziyor” dedim.

9.hirsiz.jpg

YAŞAM TARZINIZ MEDYADAN

Yaşadığınız ortam, “Ben Müslüman’ım…” diyen insanların çok olduğu (% 99) bir ortamdır. Dini, hayat tarzını İslam’a uygun olarak yaşayanlar vardır, çevrenizde… Minarelerinden beş vakit ezan okunur camilerinde ve “Allahu ekber…” nidaları arşa yükselir, her bir minareden. İçkinin, zinanın, kumarın, hırsızlığın, hortumculuğun, dolandırıcılığın, rüşvetin, yalan söylemenin, yetim hakkı yemenin, adam öldürmenin haram olduğuna inanılır ve kesinlikle bu fiiller yapılamaz Müslüman toplumda…

Bu Müslüman ülkeye ve bu ülkenin Müslüman halkının önüne önce gazeteler sonra radyo ve daha sonra televizyon diye bir kutu koydular. Bunlar haberlerinde, yazılarında, köşe yazılarında, ekranlarında, dizilerinde başladılar dinine aykırı ne varsa yazmaya, çizmeye ve göstermeye… Artık öyle bir duruma geldik ki gazetelerin, televizyonların yazdıkları ve gösterdikleri bizim yaşam tarzımızı oluşturdu.

Gün geçtikçe ülkede içilen yıllık içki tüketimi artmaya başladı. Kumar alenen oynanmaya bir milyonlarca insandan toplanan paralar birkaç insanın eline verilir oldu.

Zina o kadar aleni yapılmaktadır ki, adına flört dinelerek otobüslerde, metrolarda birbirlerine sarmaş dolmaş olmuş kız ve oğlanları görmediğimiz zaman olmuyor.

Medya bir zina veya tecavüz haberini verirken sanki siz de yapın der gibi okuyucuyu veya seyirciyi tahrik ederek veriyor. Üstüne üstlük, hükümet de zinanın suçunu kanunlardan kaldırmış ve zina artık suç değildir diye ilan etmiş…

Eş cinsellere dernek kurma yetkisi verildikten sonra erkek erkekle evlenir hale gelmiş, ülkemizde. 2014 yılı ekim ayında İstanbul’da iki erkeğin evlendiğinin haberlerini medyadan öğrendik. Lut Kavmi’nin haline dönüyoruz, biz de…

Her gün haberlerde soyulan bir sarraf dükkânını veya bir süper marketi görmekte, hırsızın soygununu kameralardan canlı olarak izlemekteyiz.

Hortumlama, “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” denilerek, devlet malını hortumlayan, hortumlayana… Serbest piyasada ise dolandırıcılık yaygın ve hâkim bir meslek dalı haline gelmiş…

Rüşvet alıp vermek artık olağan hale gelmiş. Rüşvet almaya akıllılık, almayana akılsız adam gözüyle bakılmaya başlanmış.

Allah’ın verdiği canı Allah alırdı, bir zamanlar… Suçsuz bir adamı öldürmek bütün insanlığı öldürmeye eş tutulurdu? Şimdi bir adamı öldürmek, bir tavuğu kesmekten daha kolay hale geldi. “Kafasına sıkmak…” tabiri bütün gençlerimizin dilinde… Sıkıyor da nitekim. Adam öldürmenin istatistikî rakamlarına bakarsanız bunu açıkça görürüsünüz.

Ananın adı koca karı, babanın adı moruk olmuş, etraflarında pervane olduğumuz evlatlarımız yanında…

Ne devlet kurumları, ne diyanet camiası, hocalar, vaizler, imamlar… Ne Milli Eğitim Bakanlığı, ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bizi biz yapacak değerleri ortaya koymuyorlar. Bir de bu yaraya tuz biber olsun diye olacak, Avrupa Birliği Bakanlığı kurmuşlar…

Bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki… Bu kadarını yeterli buluyorum.

Medya gelmiş, bağrımıza çöreklenmiş, ille de sizin ahlakınızı bozacağım, sizin bütün değerlerinizi ayaklarımın altına alıp çiğneyeceğim ve bir de size kendimi alkışlattıracağım, demektedir, adeta...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi