Allah korkusu bir iç disiplindir
Adâleti ve merhameti her iki âlemi kuşatan, insanı insana kulluk ve kölelikten men eden, inanan müminleri iman ve ibâdet nûruyla aydınlatan yüceler yücesi Rabb’imiz bizlere bir lütfü ilâhî olarak gönderdiği Kur’ân’ı Azûmuşşân’ında: “Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmanız lâzımsa öylece korkun. Sakın Müslümanlar (olmak) dan başka (bir sıfatla) can vermeyin.” (1) Buyuruyor. Ve yine: “Ey insanlar! Rabb’inizden korkunuz. Çünkü o saatin (kıyâmetin) sarsıntısı müthiş bir şeydir.” (2) diye emredilmekte. Bu âyeti kerimelerden anlaşılıyor ki, Cenâb-ı Hak bizlerden kendisinden korkmamızı istemektedir.
Şurası iyice bilinmelidir ki, iman hayâtı Allah (c.c) korkusuyla başlar. Din yolu Allah Azze ve Cel’den korkanların yoludur. Âhiret hayâtının sırlarına ancak Allah (c.c) korkusuyla erişilir. Kalpler Hak korkusuyla dolmadıkça hayat, dert ve sıkıntıların yaşandığı bir mekan hâline gelir. Allah (c.c) korkusu insana kendini ve davranışlarını sorgulattırır, hayâtı hesaplı-kitaplı yaşattırır. Allah Teâlâ’dan korkmak, yaşantımızın her ânını O’nun kontrolü (murakabesi) altında olduğumuzun idrâkinde bulunmak, ne ulvî bir duygudur! Bu duygudan mahrum olan bir gönülde merhametin yerini zulüm, şefkatin yerini kin ve nefret, doğruluğun yerini hile, sevginin yerini düşmanlık doldurur. Bugün olduğu gibi her türlü menfîlik, eğrilik, ahlaksızlık fütursuzca işlenir. Allah korkusu bilinci kişinin iç disiplininin sağlanmasıdır. Günümüzde hakiki bir insan gibi yaşamak için yanlışa kaymamak, hep doğrularda kalmak adına her insanın bu iç disipline ihtiyâcı vardır. İnsanlar gayri meşrûya dalmasınlar, işlerini düzgün yapsınlar niyetiyle herkesin başına bir polis dikemeyeceğimize göre o zaman âdeta bir iç polis denetimi vazifesi gören ‘Allah korkusu anlayışı’nın insanlarımıza mutlaka kazandırılması şarttır.
Dünyâyı Allâhu Azûmüşşân’ın koyduğu kurallar çerçevesinde yaşamak, müminin hayâtını daha dünyadayken cennete çevirir. Böylesi bir hayat içinde en tesirli unsur –Allah korkusu-bilinciyle yaşamaktır. Bâki olan âleme hazırlanan insan, en kazanımlı insandır. Allah korkusu idrak edene en büyük kazançtır. Vâr olduğu inkar edilemez bir gerçek olan ahret hayâtında bedenleri yanmaktan kurtaracak, derileri ateş işlemez kalkan hâline getirecek, müminleri kurtuluşa eriştirecek ve cennet bahçelerinde Hak dostları yapacak duygu yine –Allah korkusu-dur. Cenâb-ı Hak, Kur’ânı Hakîm’inde: “Allâh’ın azametinden korkanlar için iki cennet vardır.” (3) Buyurarak işte bu bahsettiğimiz gerçeği anlatır.
En başta Peygamberler olmak üzere bütün olgun ve kâmil müminler hayatları boyunca Allah korkusuyla titremişlerdir. Ashap efendilerimizden Abdullah b.Şihhir Hz. buyururlar ki; ‘Bir gün Rasûllullâh’ın yanına gelmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan göğsü kaynar kazan gibi ötüyordu.’ (4) Hz. Enes (r.a) bildirdiğine göre Allah Rasûlü aleyhisselam şöyle buyurur; ‘Ey Muhammed ümmeti! Eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız.’ (5) Bunun üzerine ashap ellerini yüzüne kapayıp hüngür hüngür ağlamışlardı. Hz. Ömer (r.a) devesi ile bir gün bir çadırın yanından geçerken içerden okunan azap âyetlerini duyunca heyecan ve korku ile devesinde düşmüştür. Ve yine bir gün kendisine; ‘Allah’tan korkmaz mısın ya Ömer?’ demeleri üzerine derhal bineğinden inerek yüzünü-gözünü toprağa sürerek secde eder, rengi sapsarı olur ve sesi kesilerek der ki; ‘Ömer de kim oluyor ki Allah’tan korkmaz.’… İşte onlar böyleydi…
Bizde de gitmeye yüz tutmuş bu fazileti diriltmeye ne dersiniz?
-------------
1- Âlİ İmran, 102
2- Hac, 1
3- Rahman, 46
4- Riyâzussalihin, Terc. c.1, s.486
5- Buhârî, Müslim, Beyhâkî, Muhtasar Şuab’ül İman, s.21
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.