Alkol Yasağı
Türkiye Büyük Millet Meclisi, toplumun huzuru ve sağlığı konusunda anayasanın kendisine verdiği yetkiye dayanarak alkol satışında ve tüketiminde yeni bir düzenleme yaptı. Malum çevreler ve medya kıyameti kopardı. Efendim kimse özgürlükleri kısıtlayamaz. Özel hayata kimse karışamaz v.s.
Yeni düzenlemeye göre, mesela alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamayacak. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacak. Ancak alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları düzenlenebilecek.
Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkinin özendirici görüntülerine yer verilemeyecek.
18 yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemeyecek. Yasal düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışında olacak.
Dikkat edilirse alkol almak yasaklanmıyor, isteyen içebiliyor. Statüko, meseleyi çarpıtmaktadır, bundan siyasi rant / getirim sağlamaya çalışmaktadır. AK Parti açıkça söylüyor: “Biz hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz, herkes istediği gibi yaşar, giyinir, kuşanır, istediğini yer- içer ” demektedir.
Mesele nedir biliyor musunuz? Üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Bunun adı şerre motor olmaktır. Bu bir hastalıktır. Dinin ve bilimin bunun kullanımı zararlı dediği alkol düzenlemesine tahammül edemiyorlar. Dini reddedip bilimi kendilerine kılavuz edinen statüko, bilimin de kullanımı zararlı dediği alkol tüketiminde yeni bir düzenleme yapılmasına tahammül edememektedir. Demek ki, şerre motor olanlar, heva ve heveslerine uygun olan alkolün kullanımını bilim de zararlı dese gereğini yerine getirmezler.
Bu şuna benzer. Müşrikler, helvadan yaptıkları putlara tapınırlardı, acıktıkları zaman bu putları yerlerdi. Şerre motor olanların bilime sarılmaları, samimi olmalarından değil, İslam dininin öğretilerini hayattan silmektir.
Şer odakları ne dinin helal ve haram dediklerine kulak verir ve ne de bilimin kullanımı zararlı dediğine kulak verir. Dolayısıyla bu insanlar, hem kendilerine ve hem de içinde bulundukları halka zararlıdırlar.
Batı medeniyetine göre özgürlük, başkasına zarar vermemek şartıyla dilediğini yapmaktır. İslam medeniyetine göre ise özgürlük, kendine ve başkasına zarar vermemek şartıyla dilediğini yapmaktır.
Batı’nın özgürlük anlayışına göre hareket edildiği zaman yine de alkol tüketiminde bir düzenleme gerekir. Batı bunu yapıyor. Çünkü alkol kullanan sadece kendine zarar vermiyor, ailesinin bütçesine zarar veriyor, çevresine zarar veriyor… Trafik kazaları, aile faciaları ortadadır. Alkol çeşitli hastalıklara sebep olduğu için alkol kullanan insan devlete yük olmaktadır. Onu yetiştiren bu millettir. Bir çocuğun yetiştirilmesinin aileye ve devlete kaça mal olduğunu hiç hesapladınız mı?
Siyasi ve hukuki işlerden sorumlu AK Parti Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Taksim'deki olayları değerlendirirken şöyle diyor: “Ankara Kızılay Meydanı kalabalıktı. Sabaha kadar barlarda içip ellerinde boş bira şişelerini taşıyanlar eylem yapıyordu; aynı şekilde İstanbul'da da. Ayık kafayla seçim sandığını bulamayanlar, sarhoş kafayla sokaklarda darbe üretmeye çalışıyor."
Burada şu gerçeği söylemekte yarar vardır. İslam hukukunun yürüklükte olmadığı bir yerde dinin ve bilimin zararlı gördüğü içkiyi, zinayı, kumarı yasaklayamazsınız; çünkü bunlar gibi zaralı şeyler beşeri hukukun gereğidir. Bunlar olmazsa, laik- demokrat düzen ayakta duramaz yıkılır. Malum çevrelerin içkiyi- zinayı, kumarı laik- demokratik idare ile eşleştirmesinin sebebi budur. Hükümet bunun bilincinde olduğu için anayasanın kendisine verdiği yetkiye dayanarak sadece alkol düzenlemesiyle yetinmiştir. Unutmayalım ki, alkol, kumar ve zina laik-demokrat düzenin vergi kalemlerindendir. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.