Aile hayatı
İnsanı insan, milleti millet yapan ailedir. Aile bir milletin temel taşlarıdır. Aile çökerse insan insani değerlerden; bir millet de millet olma değerlerinden mahrum olur. Daha doğrusu: İnsan insanlığından çıkar, canavarlaşır; millet de millet olma değerlerinden yoksun kalır, haydutlaşır. Bu sebeple bir milletin en önemli meselesi aileyi ayakta tutmak olmalı. Devlet de bunun için bütün varını yoğunu seferber etmeli. Devletin birinci önceliği bu olmalı. Aile çökerse devlet de çöker!
Türkiye’de aile mefhumu gittikçe zayıflamakta ve nikâh dışı yaşam biçimi yavaş yavaş dimağlara yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Yani Türkiye’de öteden beri gizli bir el nikâh dışı yaşam biçimini meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
Nitekim bu konuda Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan şöyle dedi: “Evlilik dışı hayat biçimi medya tarafından özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin. Bu zihniyetin amacı kadını korumak değil aileyi dağıtmaktır.”
Geçen sene Diyanet İşleri Başkanlığı, Mevlid-i Nebi haftası dolayısıyla resmi Twitter hesabından, aileyi güçlendirmek ve ailede mevcut olan bir hastalığa dikkat çekmek için ‘aile’ temalı kamu spotu yayınlandı. Videoyu biz de izledik. Telefonun aile bağlarına etkisini gösteren dikkat çekici bir kamu spotudur.
Videoda, “Telefonuna değil, eşinin yüzüne bak!” ifadeleri kullanılıyor. Ev hanımı kocasına çay tutuyor, arkasından kek getiriyor, tabir caizse koca hala telefonla oynuyor! Kadının fıtratı gereği canı sıkılıyor. Kocasına bir mesaj gönderiyor: “Birazda hanımınla ilgilen!”
Bu ilgisizlik ve alakasızlık aileyi çökertir. İşte buna dikkat çekmek için Diyanet bir kamu spotu yayınladı. Millet olarak teşekkür etmemiz gerekirken, malum çevreler, kadının ‘hizmetçi’ olarak gösterildiğini iddia ederek tepki gösterdiler.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bu eleştirilere şöyle cevap verdi: “ Bir kamu spotu hazırladık. Bunu da hazmedemediler. Bununla ilgili meclise önerge bile verdiler. Bizim geleneğimizde eşler birbirine hizmet etmeyecek mi? Kadın kocasına bir çay getirmiş, bir kek getirmiş, buna bile tahammül edemiyorlar. Getirmeyecekmiş efendim! Öyle şey olur mu? Bizim medeniyetimizde kadın görevini yapacak, erkek görevini yapacak. Aile bağları bu şekilde yok edilmeye çalışılıyor. Bizim bu anlayışımızın dışında olan kesimler sürekli bir şeyler pompalamaya çalışıyor, kötülükleri artırmaya ve bağlarımızı zayıflatmaya çalışıyor. Bu yüzden çocuklarımıza, gençlerimize sahip çıkalım.”
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Diyanet İşleri Başkanı sözlerinde haklılar, doğru söylüyorlar. Fakat herkes konumu çerçevesinde sorumludur. Öyleyse herkes üzerine düşeni yerine getirmeli. Bu meseleyi sadece aileye bırakmakla olmaz. Devlet ve millet olarak el ele verip düzeltmemiz gerekir. Malum çevrelere ve medyaya alanı bırakırsak işte sonuç böyle olur. Onlar, aileyi dağıtırken, kötülükleri artırmaya ve aile bağlarını zayıflatmaya çalışırken biz ne iş yapıyoruz? İyilik kötülükleri siler, aydınlık karanlığı defeder. Öyleyse bir özeleştiri yapıp biz de üzerimize düşeni yapmamız gerekir devlet, hükümet ve millet olarak.
Bize göre çözüm: İvedilikle İstanbul Sözleşmesi masaya yatırılmalı ve aile ile ilgili hukuka aykırı kanunlar iptal edilmeli. Mesela hayat boyu nafaka (!) gibi zulüm kanunları…
Prof. Dr. Orhan Çeker, bu konuda bize bir mesaj gönderdi. Özet olarak şöyle diyor: “Diyanet haklıdır. İslam kadının kocasına itaat etmesini emretmiştir. Yani koca vakar ve adilane kocalık yapacak, kadın da ona itaat edecek. Buna bağlı olarak; fıkıh ilminde; kocanın emri farzı ayından sonra farzı kifayeden önce gelir denmektedir.”
Yani farzı kifaye, bir grup Müslümanın yerine getirmekle diğer Müslümanların üzerinden düşen cenaze namazı gibi ibadetlerdir. Bu durumda kadın, kocasının meşru ( dinin ve aklın uygun gördüğü ) emirlerini yerine getirmesi farzı kifayeden önce gelir.
İslam dinine göre koca evin reisidir. Çünkü ailenin nafakasını temin etmekle, hanımına adilane davranmakla, onu incitmemekle ve onun haklarını korumakla yükümlüdür. Kadın da bu çerçevede kocasının meşru isteklerini yerine getirmekle yükümlüdür. (Nisa,34)
Sonuç olarak diyoruz ki, kadının kocasına ikramı, gideceği yeri bildirmesi, izinsiz bir yere gitmemesi, kocasının meşru isteklerini yerine getirmesi, kocanın hanımına adilane davranması birbirine karşı sorumluluğu ve aile kurumunun bir gereğidir. Başıboşluk, itaatsizlik, nikahsız bir yaşam tarzını benimsemek özgürlük değil, köleliktir, kölelik… Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.