Recep Çınar

Recep Çınar

Ahmet Davutoğlu

Ahmet Davutoğlu

Bu vatanı İstanbul'un boğaza nazır yalılarından, salonunda hizmetçilerin, bahçesinde bahçevanların cirit attığı köşklerden değil, Taşkent'in iki ana bir kuzudan oluşan taştan duvar, çinko kaplamalı damlı evlerinden sevdi...

Bu vatanı mürebbiyelerle büyüyerek değil, anne hasretiyle yanarak, tutuşarak sevdi...

Bu vatanı şuraları buraları dövmeli ya da burunları hızmalılar gibi değil, Kerem'in Aslı'yı, Ferhat'ın Şirin'i, annesi Memnune hanımı ve “anne” diye seslendiği Sefure hanımı sevdiği gibi sevdi....

Bu vatanı kuş sütünün eksik olduğu masalardan değil, iki baş soğanlı, tarhana kokulu, bir zeytin tanesinin iki ısırıkta yufka ekmeğe ya da şebit dürümüne katık edildiği yer sofralarından, sümbül kokularının iliklerde hissedildiği, bahar aylarının olmazsa olmazı yarpız salatalarından sevdi...

O, bu vatanı sevdi vesselam..

xxx

Taşkent'i bilirmisin?

Konya'nın ya da Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dünya'ya gözlerini açtığı Taşkent'i...

Peki Taşkentlileri?

Ben az çok bilirim...

Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan'dan ötürü...

Torosların zirvesinde tipik bir Türkmen kasabası ya da ilçesi...

Bir tarafını Akdeniz'e, bir tarafını İçanadolu'ya dönmüş, sırtını dağların yamacına yaslayıp derelerin çağıl çağıl çağladığı vadiyi önüne almış, işinde gücünde olan insanların umutlu ve mutlu yaşadıkları bir yerleşim merkezi...

İyi insanlar da yetişmiş, iyi görünmeye çalışanlar da...

Yukarıda da altını çizdiğim gibi, sevgili Mehmet Baykan'la tanıdım Taşkent'i, Taşkentlileri...

Birincisi çok çalışkan insanlar...

Zeki dayıdan bilirim...

Mehmet Baykan'ın babasından...

80'i devirdi, ama18 yaşında gibi...

Yerinde duramayan “cevval” bir adam...

Karınca gibi...

Allah nazardan esirgesin...

Adam da dur durak yok...

Genelde böyle Taşkentliler...

Genlerinde var çalışmak ve çalışkanlık...

Ve Taşkent'e olan bağlılıkları da dillere destandır...

Aidiyetleri de cabası...

Başta Konya ve İstanbul olmak üzere ülkenin dört bir tarafına dağılmış olsalar da, Taşkent'in suyunu içmez,  peyniri yufka ekmeğe katık etmezler, etli bulgur pilavının tadına bakmazlar ise kendilerini eksik hissederler...

Seçim çalışmalarının birinde Ahmet Davutoğlu, geçerken uğradığı değil de, özellikle hayır dualarını almaya gittiği Taşkent'te hemşehrilerine şunu söylemişti...

Ben dünya'nın neresine gidersem gideyim, ister “uzay”a, ister “feza”ya, beni  hangi görevlere layık görürlerse görsünler ya da hangi sorumluluğun altına sokarlarsa soksunlar, sizin yüreğinizdeki, sizin gönlünüzdeki Davutların Ahmet'i olarak kalmaya devam edeceğim.”

Biz zorluklar karşısındaki cesaretimizi ve dik duruşumuzu Kıble Kayasından öğrendik.. Biz maneviyatımızı Eminlerden olan Uzunşıhtan, direncimizi Sultansuyundan aldık” diye devam etmiş ve“Ben bereketi bu boğazın içindeki çöllerden, bağlardan, bahçelerden öğrendim. Duayı babaannemin niyazından öğrendim, ama en önemlisi bu vatan aşkını ve bu muhabbeti dedelerimizin asırlar boyu gelen o destansı öykülerinden, şiirlerinden, ağıtlarından öğrendim. Allah onlardan razı olsun"diyerek noktalamıştı...

Kendisini dinleyen hemşehrilerinin, “Kıble Kayası Davutoğlu mayası" şeklinde sloganlar atması üzerine de duygulanmış ve  "Evet doğru, mayamız Kıble Kayası'dır. Mayası Kıble Kayası olanlar hiç bir güçlüğün karşısında başlarını eğmezler, ümitlerini kesmezler" diyerek, hemşehrilerine teşekkür etmişti...

xxx

Davutoğlu, güzel insan, güzel adam ...

Ve çalışkan...

Hem misyon hem de vizyon sahibi...

Karizmatik mi, değil mi bilmem...

Ama, bu cennet vatan için 7/24 çalışacağı bir realite...

Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra yeni Türkiye'nin, yeni Başbakanı bizim hemşehrimiz...

Tabi ki AK Parti’nin de Genel Başkanı...

Elbette yükü ağır...

Bu sıklet, bu kiloyu kaldırır mı?

Tekere çomak sokmazlarsa, çok rahat...

Liderlik vasfı yok” diye, eveleyip geveleyenlere inat, Bilge adam duruşu ile milyonların baskısı üzerinde değil, arkasından itici güç olacak...

Dolayısıyla da milyonları  arkasından sürükleyecek...

Meydanlara inince, karşısındaki 100 binlere seslenince görülecek... 

Yeter ki fener gözüne değil, önüne tutulsun...

Hepsi bir kenara Taşkentli...

Yani Konyalı...

Daha ne olsun ki?

Hayır dualar onun için olsun...

Hoş, babaannesi Hacıkızeba (Taşkent dili ile Hacızebe) en güzel duayı yapmış...

Ahmet'im dünyalar ayağına gele. Herkes sana akıl danışa. Büyük adam olasın, halka hizmetkâr olasın. Oğlun ola ordu olasın, kızın ola oba kurasın” diye...

Eski adıyla Pirlerkondu, yeni adıyla Taşkent'in köklü Davutlar ailesi hem mutlu, hem umutlu...

xxx

23 Ağustos 2014'te yazmıştım bu yazıyı...

Bugün 2016 Mayıs ayının son cuması...

Aradan hemen hemen iki yıl geçmiş...

Ve Davutların Ahmet'i bugün sade bir milletvekili...

Keşke tekerine çomak sokmasalardı da, hizmetlerine devam edebilseydi...

Şimdi Konya Başbakansız...

Şimdi Konya Bakansız

Şimdi Konya fakir...

Şimdi Konya fukara...

Gerisi laf ü güzaf...

Yani boş laf.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi