Zamanın Ruhu
(29 Mayıs İstanbul'un Fethi kutlamasına atfen...)
Zaman, dünyanın yaratılıp ve yine dünyanın( hareket etmeye) dönmeye(güneş etrafında ve kendi ekseni etrafında) başlamasıyla zaman başlamıştır. Ne zaman ki; dünyanın dönmesi hareketi bitecek, duracak; o zaman, zaman da bitip zamansızlık başlayacak; öbür alem, öte dünya olacak.
Zaman, soyut bir kavram olmakla birlikte tüm hayatın başından sonuna varlığını, düzenini, devamını sağlayan önemli bir faktördür. Tabi ki Allah’ın takdiriyle ve tayin etmesiyle... Biz de bunu sanki somut bir varlık gibi görüp, işitip, bilip, yaşarız. Tüm konuşmalarımızda cümlelerimizi zamanlı olarak kurarız.
Zaman, bütün olmuş olacak olayları; doğumu-ölümü, çalışmayı- dinlenmeyi, işleri, gelişmeyi; kısaca zirveyi-zevali, süruru-helaki her şeyi zaman belirler. Gerçeklerin ortaya çıkması da ona bağlıdır.
Zamanın ruhu deyince vaktin bir önemi ve değeri vardır. Gençlik vaktinin değeri farklı, ihtiyarlık vaktinin değeri daha bir farklıdır. Namazların vakti önemlidir ve FARZDIR. İbadetlerin tümünün vakti önemlidir, durumuna göre hepsinin vakti kendisinin FARZIDIR. Zamanı geçen bir şeyin bazen hiçbir değeri kalmadığı gibi bazen de çok önemsiz bir hal alır. Ben burasını fazla uzatmak istemiyorum; ama şu örneği vermeden geçemeyeceğim. Vaktinde yapılan ibadet; (mesela; namaz) gençlik- teki aşk/sevgi gibidir. Sonradan kaza edilenler ise; altmış yaşından sonra (öncesi de olmayan) vuslat, kavuşmak gibidir, pek fazla bir şey ifade etmez.
Şimdi bir de şöyle bir konu var: Belirli vakit ve zamanlarda yapılan işler, çalışmalar o gün için çok değerlidir, ama her şey değişince o eskiden yapılan işlerin bazen değeri azalıp bittiği gibi bazen yanlış bile olabilir. Mekke Döneminde yapılan çalışmanın Darul Erkam ’da toplanmanın; Medine döneminde yapılması anlamsızdır. Artık İslam Devleti kurulmuş, güç-ordu oluşturulmuş ve gerekleri yapılmıştır.
Bin dokuz yüz yetmişli yıllardaki sloganları, argümanları kullanan bazı AKP’liler yirmi bir yıldır iktidar olduklarının farkında değiller galiba... Evet farkındalar, ama bir sürü günahın, başarısızlığın, ihanetin üstünü örtmek için eski defterleri kurcalayıp duruyorlar.
Hele-hele içi boşaltılan kavramlarla ya da şahsiyetsiz davranışlarla o eski heyecan ve ruhu öldürdüler. Sigara içip sokaklarda flört eden başörtülü kızlar, Yahudi tıraşlı, hippi tipli genç erkeklerle göbeği şiş müteahhitlerle, kadın-erkek karışık içiçe; İstanbul’un Fethi kutlaması yapmak inanın insanı isteksiz hale getiriyor. Mesela “Demokrasi şehidi! “ Ne demek demokrasi şehidi? Kiminle alay ediyorsunuz, dinle mi? İsrail’le anlaşma yapıp onlara ödül verip arkasından da “Kahrolsun İsrail” demek ne kadar yalan ve haince geliyor insana...Vs.
Zamanın ruhunu öldürdünüz, her güzel olan bir şeyi çürüttünüz, elde avuçta tutulacak bir şey bırakmadınız. Artık bizim de iştahımızı kestiniz. Sizin yüzünüzden biz de yaptığımız veya yapacağımız etkinliklerden zevk almaz hale geldik.
Yeniden sil baştan ama yeni duruma göre bismillah diyerek yeni bir ruhla Allah’ın izniyle başlamalıyız, başlayacağız da inşallah. Başka çaremiz de yok. Yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünya ümidiyle
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.