Yönetim zafiyeti halkı bitirir
Nereye gidiyoruz yazı serisi
İnsanların oluşturdukları toplumlar, kanunlarla idare edilirler. Bu kanunlar hukuki, siyasi, ekonomik, ahlaki, ilmi vb. değişik konularda olurlar. Kanunların oluşturduğu bütüne sistem, nizam gibi isimler verilir. Elbette bu kanunların konuş sebebinin başında ise o toplumun mutlu olması amacı gelir.
Yönetime gelenler, kendi fikirlerinin mahsulü olan kanunları çıkardıkları halde o toplumun mutlu olup olmadığını yeteri kadar araştırıp inceleyemezler. Zira etraflarına toplanmış bir takım “Aman efendim. İsabet buyurdunuz” diyen dalkavuklardan kendilerini kurtaramazlar. Bu dalkavuklar dün vardı, bu gün de vardır. Hatta bu günün dalkavukları organize olmuşlar, bir küçük odada (stüdyoda) yaptıkları yayınlarını ellerinde ki medya ile milyonlara ulaştırmaktadırlar.
Bu dalkavukların medya ile ortaya saldıkları hava büyük halk kesimlerine tesir eder, bu halk kesimleri de yöneticilerini her gördüklerinde alkışlarlar, onları teşvik ve teşyi ederler. Bu fasit daire öyle bir hal alır ki neticede bu dalkavuklar sebebiyle idareciler yanlış da yapsalar, iyi işler yaptıklarına inanırlar ve bu yanlışlıklar bir gün onların sonlarını hazırlar.
İDAREDE DEVAMLILIK
Toplumu yönetmek için çıkartılan kararlar bazen Anayasa seviyesinde, bazen yasalar seviyesinde, bazen Bakanlar kurulu kararları şeklinde, bazen de ilgili Bakan’ın tebliği şeklinde olurlar. Anayasa ve kanunlarla çıkartılan kararlar devamlılık arz ederler. Zira yürürlüğe konan bir kural, yeniden bir Anayasa ve/veya kanun çıkarılıncaya kadar uygulama devam eder. Bu kuralları kendi başına ne Başbakan, ne Bakanlar Kurulu, ne bir Bakan ve ne de Geneller Müdür değiştiremez. Ancak adına “idari kararlar” dediğimiz kuralları değiştirmek çok kolaydır. Özellikle aynı partinin Bakanlarından oluşan Bakanlar Kurulu, uygulamaları çıkartacağı bir yeni Kararname ile hemen değiştirebilir.
2002 yılından bu yana öyle kanunlar çıkartılır ki bunlar ne çıkartılırken, ne de çıkartıldıktan sonra halkın müzakeresine açılmamışlardır. Halkın çoğu ferden ferda bu kanunların uygulamalarıyla karşılaşmakta, “Yandım, anam…” diyenin sesi oracıkta kalmakta, medya bu tip haberleri gündeme getirmemektedir.
Hatta bu kanunlar çıkartılırken gazeteler ve TV’ler sun’i (yapay) gündemlerle milleti oyalamakta ve adeta; “Dam başında Saksağan, Vur beline kazmayı” demektedir.
BAZI KANUNLAR VE YAPAY GÜNDEMLER
Ülkemiz siyasetinin gündemi bir takım polemikler ile oyalanmaktadır. Gözlerimiz, “Sen şu kanunu çıkartacaktın, söz vermiştin. Ama bu kanunlar çıkmadı.” Veya “Çıkardığın şu kanunlar milletimizin aleyhinedir” şeklinde ki siyasi kapışmaları aramaktadır. Fakat ne iktidar ne de muhalefet aşağıda bir kısmını vereceğim uygulamalarla ilgili konuşmamaktadırlar.
Ana muhalefet CHP’nin ikide bir Anayasa Mahkemesi’ne giderek çıkan kanunları iptal ettirme huyunu yakından takip ettiğimiz halde aşağıda vereceğimiz ve milletimizin aleyhine olan kanunlar, hiç ama hiç konu edilmemektedir.
26 Eylül 2004 tarih, 5237 sayılı kanuna göre “Zinanın suç olmaktan çıkartılması” sağlanır. Zinanın dairelerde yapılmasıyla ülke bir fuhuş bataklığına döner. Resmi verilere göre 100.000 civarında fuhuş yapanların var olduğu belirtilmektedir. Ya gayri resmi veriler…
4 - 7 Mayıs 2012 arası CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in istifası ile bütün ülke çalkalanırken, bir yabancıya 600 dönüme kadar toprak satışını serbest bırakan “Yabancılara toprak satışı kanunu” Daha sonra bir şey olmamış gibi Gürsel Tekin açıklama yapar. “Ben, CHP’liyim…”
2013 yılı mart ayının ilk haftasında çıkartılan bir yasa ile Türkiye, BM (Birleşmiş Milletler)’in dümen suyuna giriyor ve “Birleşmiş Milletlerin terör kapsamına aldığı kişi ve kuruluşları, bundan böyle Türkiye’de terör örgütü olarak kabul edecek, bunlara yardım yapan şahıs ve kurumların mal varlıklarına da el koyacaktır”
BM’ler ve onun güvenlik konseyi İsrail’in terörist ilan ettiği kişileri terörist saymaktadır. Yani üç yüz yıldır aramızda savaş çıkmayan bir İran, bir Filistin’in Hamas’ı terörist sayılacak, bunlara hiçbir şekilde yardım yapılamayacaktır.
7 Temmuz 2006 tarih ve 26221 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın “Domuz etinin kırmızı et kapsamına alınması” tebliği ile domuz etinin supermarket vitrinlerinde satışa arz edilmeleri…
2006 yılında çıkartılan ve 5553 sayılı resmi gazetede ilan edilerek yürürlüğe giren Tohumculuk kanunu (milli tohum üretiminin yasaklanması) ülkemizin yiyenleri de kısırlaştıran kısır GDO’lu İsrail tohumlarıyla tanışması…
2006 yılında, “Vakıflar kanunu değişikliği” yapılır. Bu kanunda “azınlık vakıflarına büyük haklar verilir” Özellikle de “Fener Rum Ortodoks Patrikhanesine” büyük yetkiler ve imkânlar tanınır. Kendisini Ekumenik ilan eden Patrik, şimdi artık Katolik Vatikan gibi İstanbul da “Ortodoks Fener Rum Devleti” kurma hazırlıkları yapmaya başlaması…
2013 yılının Kasım ayı başında çıkartılan Demokratikleşme Paketi içinde Nefret Kanununun çıkartılması. Bu kanuna göre terörü devlet politikası yapan İsrail’e, “kahrolsun İsrail…” bile diyememe…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.