Muzaffer Dereli

Muzaffer Dereli

Yine Ağlarım Efendim!

Yine Ağlarım Efendim!

Ben yine ağlar, yine ağlarım Efendim!
Sen, bana örnek olduğun halde, ben sana lâyık bir ümmet olamadığıma ağlarım…
Akan gözyaşlarımda Seni ararım Seni Efendim.
Sensizlik acısıyla kıvranıp ızdıraplar çekerim Efendim!
Bir kez sana benzeyememenin derdiyle akar gözlerimden yaşlar.
Hangi gün Sana benzedim Efendim!
Hangi gün Senin hanene benzedi hanem?
Hangi gün Senin derdinle dertlendim?
Sevincini sevinç, kederini keder edindim!
Şu fânî ama sonucu bâkî olan dünya hayatına aldanıp gittim!
Günler nasıl da geçti gitti böyle!
Bitmeyecek sandım, gaflete daldım.
Şimdi ise bunlara ağlarım.
Sen, Hakk sevdasıyla yanıp Hakk’ı anlatma gayretiyle ömrünü doldururken,
Ya ben neyle tüketmekteyim?
Boşa giden bir ömür, hebâ olan bir hayat.
Halbuki hayatından binler hayat almalıydım Efendim!
Halbuki Sana benzemeli, Seninle hemdem olmalıydım Efendim!
Sen ki, Rabbin rızasını her şeyin önünde tutarak bize örnek olmuştun Efendim!
Ne güzel önder, ne güzel örnektin Efendim!
Ama ne önderliğine ve ne de örnekliğine sadakat gösteremedim Efendim!
Şimdi suçlu ama umutlu bakışlarla sana bakıyorum Efendim!
Ne olur davacı olma şu günahkâr ümmetinden…
Bir kara sevda gibi kaplıyor şimdi bütün benliğimi bu acılar…
Gönlümün âfâkını çınlatıyor feryatlar.
Kara bulutlar misali bekliyor kirpiklerimin kenarında donan yaşlar…
 Gök gürültüleri ve şimşeklerin çakmasıyla inmeye hazırlanan o damlalar…
O damlalar ki, neler var neler var onlarda Efendim!..
BAHÇEDEKİ ADAM
Adamın birisi bir bahçeye girmişti. Şaşırıp kaldı. O kadar çok çeşit vardı ki orada, hangisine bakacağını bilemedi. Her birine takıldı durdu gözleri. Saatlerce baktı durdu. Dalıp gitti adeta.
Bir de baktı ki bir münâdî;
-“Haydi ey adam, kapıları kapatıyoruz, çıkmalısın buradan” diye sesleniyordu.
Bir ürperti ile dondu kaldı. “Hayret, ne zaman vaktim doldu” diye sormaya başladı kendisine.
Sonra da:
-“Bir miktar daha kalsam olmaz mı?” diye sordu. O da:
-“Hayır, tamam oldu vaktin. Hem şimdi gel, gördüklerinden sorguya çekileceksin,” diye cevap verdi.
Onu kapalı bir yere aldılar. Bahçenin küçültülmüş bir resmini de önüne açtılar. Nelere baktığını, hangileriyle vakit geçirdiğini kendisine sordular. O da bir bir anlattı. Zaten anlatmasa da hafızasında yer eden her şey orada görünmekteydi. Bu defa da ona:
“Sen, sana yasaklanan şeylere de bakmışsın. Onlarla meşgul olmuşsun. Cezanı çekmek üzere cezaevine gideceksin” deyip onu gönderdiler.
* * *
Ey insan! Gözlerin neyi görüp duruyor bir baksana. Nelerle meşgul olarak dünya ömrünü tamamlıyorsun bir düşünsene. Bu halinle dâr-ı bekâ’da acaba nereye gideceksin hiç aklına getiriyor musun? Vakit kabının her an dolmakta olduğunu biliyor musun?
Ey insan!
Nice insanlar vardı, nice baharları vardı onların.
Hepsi geçti gitti, tükendi baharları, yazları.
Bil ki senin de geçecek baharların, tükenecek yaşların.
Dön de ardına bir bak!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Dereli Arşivi