Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Ve yuvamızı kurduk

Ve yuvamızı kurduk

Bir işin yapılabilmesi, önce o şeye ait bir fikrin oluşması ile gerçekleşir. Fikirler, olaylara ait şartların oluşmasında doğmaktadır. Bir fikir, düşünce planından uygulamaya geçmişse eskiler buna “fikrin, kuvveden fiile çıkması” demişlerdir.

 Evlendirme çalışmalarımız da durup dururken ortaya çıkmadı. Önce uzun yıllar Genel Başkanlığını yürüttüğüm, Milli Gençlik Vakfı’nda bazı aileler, evlatlarına eş bulunması ve evlenmelerinde benden özel olarak yardım istemişlerdir. Bu istekler ben de evlendirme çalışmalarının profesyonel tarzda yapılması fikrini uyandırmıştır.

 “Yuvamız Evlendirme Bürosu”nun kurulmasına ikinci sebep, 1999 yılı 17 Ağustos’unda meydana gelen büyük Marmara depreminde “Depremzedelerin kurtarılmaları…” çalışmalarına yaptığımız “Depremzedeler, deprem bölgesi dışındakilerle evlendirilsin…” teklifimdir.

Deprem bölgesinden alacağınız bir gelinin yanında ana-baba ve kardeşleri de damadın evinde, içgüveyi alacağınız bir damadın yanında ailesi de gelin hanımın evinde kışı geçirebilirlerdi. Bunun ön hazırlığını yaparak evlendirme büromuzu kurmuş olduk. Şimdi de bu çalışmalarımızı, bir hayır kurumu olan HAY-DER Hayırda Yarışanlar Derneği bünyesine yürütüyoruz.

DAMAT ARIYORUZ

Bu büronun kurulmasına üçüncü bir sebebi daha var. O da çok sevdiğim bir arkadaşımın ve kızının başından geçen olaylardır. Bu değerli arkadaşımın büyük kızı, babasının ve ailesinin karşı çıkmalarına rağmen bir gönül evlenmesi yaptı.  Ana baba,  kızlarını ikna edemedikleri için de onun evlenmesine kerhen razı oldular. Bu kız, sosyal yönü itibariyle kendini hayli yetiştirmişti. Damat ise henüz hukuk fakültesi öğrencisiydi. Bu kız Ankara’dan bir ilçeye gelin gitti.

Bu kız Ankara’nın hareketli ortamından, dar bir ilçe ortamına, kayın peder ve kayın validesiyle aynı evde yaşadıklarından onlara gelinlik yapmaya, gitti. Psikolojik sıkıntılar ve stresli bir ortamın bulunmasına ancak iki yıl kadar dayanabilen kız, neticede boşanarak geri döndü.

Bu arada kendinden küçük iki kız kardeşi de evlenmiş, evlerinde kocaları, eşyaları ve çocukları ile mutlu bir hayat sürmekteydiler. Bu hali gören kız, üzülmeye, üzüntüyü daha ileri götürerek hırçınlıklar yapmaya başladı. Hatta bir gün bana; “Büyük kızın durumundan endişe ediyor ve kendisini balkondan aşağı atar diye korkuyorum.” demişti.

Olay çok vahim bir hal almaya başlamıştı. “Dost kara günde belli olur” atasözü gereğince bu değerli dostuma ve kızına nasıl yardımcı olabilirdim. Kendisine bir teklif geliştirdim. “Durumu bazı dostlarımıza bildirelim. Bekâr olduklarını bildiğimiz bazı gençler var. Kendilerine gidelim ve damadımız olmalarını isteyelim” dedim. Arkadaşım çaresizlik içerisinde bu teklifimi kabul etti ve bunu uyguladık.

BEKÂRLARINIZI EVLENDİRİN

Kendisine teklif götürdüğümüz kimseler, bize karşı; “Hayır olmaz. Yapamayız” demediler. “Hay hay. Elbette bu bizim görevimizdir, ilgileniriz.” dediler. Ancak aradan birkaç ay geçtiği halde hiç kimseden ses çıkmadığını acı acı gördük. Elbette ilgileniriz, diyenler bizden ayrıldıktan sonra kendi işlerine dalmışlar ve bir daha bu işi hatırlamamışlar bile.

Bu gün toplumda kendisine evlendirme görevci düşen kişiler, “iyi çıkarsa kendilerinden, kötü çıkarsa benden bilirler” veya “bana çöp çatan derler, benimle eğlenirler” demiyorlar mı?

Halbuki “İçinizden bekârları evlendirin” emr-i ilahisi bu derece basite alınmamalı, bekâr olduğunu bildiğiniz kimseler (boşanmış veya dul olanlar da bekardır) evlendirmeliydiler. Bu olay sadece arkadaşım ve kızının olayı değil ülkemizde yaşayan herkesin müşterek sorunuydu.

EVLENDİRME KURUMU

Bir gece sabaha kadar uyuyamadım. Yatağımda bir sağa, bir sola döndüm durdum. Sabah olup da iş yerime geldiğim zaman bir evlendirme bürosu nasıl çalışmalı? Adaylar birbirleriyle karşılaştırılmadan birbirleri hakkında nasıl karar vermeli? Adayları birbirlerine en kısa yoldan hangi özellikleri ile tanıtılmalı? Yapılacak müracaatların bir ciddiyet içerisinde olması ve verilecek bilgilerin doğruluğu nasıl temin edilmeli? Müracaatlarının sadece Ankara’dan değil yurdun her yerinden hatta Avrupa’dan yapılması nasıl sağlanmalı? Damat adayları gelin adaylarını beğenmezse bu gelin adayında bir kırılmaya sebep olacağından bu zorluk nasıl aşılmalı? Büronun yapacağı çalışmalarında devamlılık nasıl sağlanmalı, büro giderleri nasıl karşılanmalı? Çalışmalar da hukuki, mali ve muhasebe boyut ihmale gelmeyeceğinden bu işler nasıl yapılmalı gibi daha birçok sorular.

Biraz şartların zorlaması, biraz da cesaretle ve en önemlisi Allah’ın (c.c) izniyle evlendirme bürosunu kurdum. Bir taraftan da büronun bünyesinde çalışacağı şirketin ana sözleşmesini tadil etmek (değiştirmek) üzere yasal çalışmaları başlattım. Büronun halkımıza tanıtılması lazımdır ki, evlenme ihtiyacında olanlar müracaat etsinler de çalışmaları başlatalım, diyerek tanıtma çalışmalarına başladım.

BİZİM İÇİN HAYIR OLDU

Bir ayette de; “ Öyle şeyler vardır ki size iyi gibi görünür, Allah onlar hakkında şer murat etmiştir. Öyle şeyler vardır ki size kötü gibi görünür. Allah onlar hakkında da hayır murat etmiştir. Allah bilir siz bilmezsiniz.” buyrulur. Bir hadis-i kudside (manası Allah’tan, sözü peygamberden) de Cenab-ı Hak; “Kulum bana bir karış gelirse ben ona bir kulaç gelirim. Kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim” buyurmaktadır.

Bu iki ölçü bizim bu işimizde bir araya geldi ve bir anda bütün ülke hatta bütün insanlık âlemi benim evlendirme bürosu kurarak çalıştırmakta olduğumu duymuş oldu. Show TV’nin bana yaptığı bir komplo ile o gece Reha Muhtar, beni bütün dünyaya duyurdu.

Evlenmek ve yuvasını kurmak isteyenler, [email protected] adresine bir e-mail atarak bizden formlarımızı istesinler. Gelecek formların çıktılarını alarak doldurulsun ve tekrar bize gönderilsin. “İnşallah, Damat ve Gelin adaylarımız en kısa zamanda yuvalarını kurarlar” duasıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi