Türkistan Notları – 8
Merhaba sevgili okuyucu!
Kaç zamandır aklımdaydı. Türkistan Notları’nda güncel meselelerden ziyade Kazak Edebiyatı veya tarihi hakkında bir yazı yazmayı düşünüyordum. Fırsat olmamıştı. Fakat bu yazıda tam da işin ortasından meseleye giriş yapmış olacağız.
Bu yazıda becerebildiğim kadar Kazak Edebiyatı’nın önemli ve büyük yazarlarından Kasım Rahimcanoğlu Amanjolov hakkında bilgi vermeye çalışacağım.
Kasım, 10 Ekim 1911 yılında Kazakistan’ın coğrafi olarak ortalarında yer alan, bugünkü Karaganda Eyaleti’nin Karkaralı ilçesi Kızıl Köyü’nde dünyaya gelmiş. Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybederek hem öksüz hem de yetim kalmış ve yetimhanede yetişmiş. Geleceğin büyük şairi bu yıllarından başlayarak edebiyata, düşüncelere yönelmiş.
Edebiyatta yenilikçi fikirleri benimseyen şair, tercümelerle de ilgilenerek Rus Edebiyatı’ndan önemli eserleri Kazakça’ya kazandırmış. Hayat onu bir şekilde tiyatroya da sürüklemiş ve oyun yazarlığı da yapmaya başlamış. Ayrıca kendi çabalarıyla çok sayıda enstrüman çalmayı öğrenmiş ve Kazak müziğine de önemli besteler kazandırmış. Pek çok makalesi, eleştirisi, yazısı, şiiri henüz o hayattayken yayınlanmış ve ilgi görmüş. Amansız bir hastalığın pençesinde olmasına rağmen derin fikirler ortaya koyan içerikler üretmiş. Henüz 44 yaşındayken, 1955 yılında hayatını kaybetmiş. Bu vesileyle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Eğitim maksadıyla bulunduğum Karagandı şehrindeki Yevney Arıstanoğlu Buketov Devlet Üniversitesi’nde ilk kez adını duyduğum ve tanımaya başladığım Kâsım’ın, kitaplıklardaki eserlerine göz gezdirdiğimde ‘Leyla ile Mecnun’ çevirisine de rastlamıştım. Kazakça ve Türkçe arasında çok bariz farklar olmadığı için, aynı dil zenginliği ile Mecnun’un derdini, şiirlerini Kazakça okuduğumda gerçekten etkilenmiştim. Böylece yazarın çevirilerinde ne kadar başarılı olduğuna şahitlik etmiştim.
Filoloji Fakültesi’nde Kasım’ın dörtlüklerinin yer aldığı bir duvar.
Geçtiğimiz günlerde akademik yılın tamamlanmasıyla veda ettiğim Karagandı Buketov Üniversitesi’nden ayrılmadan Kasım hakkında bir yazı yazmanın doğru olacağını düşünerek bu konuda aynı üniversitenin Filoloji Fakültesi Gazetecilik Bölümü Bölüm Başkanı olan Sayın Dr. Ramazanova Janar Sembekkızı Hocam ile bu meseleyi görüşerek Kasım hakkında kısa bir söyleşi yaptım. Kasım’ın günümüz Kazak basınına ve yayıncılığına etkileri, stili, günümüz takipçileri ve Türk Dünyası hakkındaki düşünceleri ve çalışmalarını konuştuk. Sağ olsun önemli bilgiler paylaşarak Kasım hakkında daha geniş fikre sahip olmamızı sağladı. Ben lafı fazla uzatmadan yazıya yaptığımız bu söyleşiyle devam ediyorum.
Fethullah Hallaç: Kasım Rahimcanoğlu Amanjolov’u kısaca nasıl tanıtırsınız?
Dr. Ramazanova Janar Sembekkızı: Kasım; Kazak Edebiyatı’nın bilgin şairlerinden birisi. O dürüst, derin fikirli ve tozu dumana katan şiirleriyle her zaman okuyucusunun yüreğini titreten bir şair. Bütün hayatı zorluklarla, çetin mücadelelerle geçmiş birisi.
Günümüzde yalnızca şehrimizde (Karagandı) yazarın adını taşıyan bir basımevi var (Kasım Basımevi). Geçtiğimiz yıl ulu şairimizin doğumunun 110. yıl dönümü etkinlikleri olmuştu ülke genelinde. Her ne kadar ülke genelinde de olsa pek tabi en manidar etkinlikler Karagandı’da ve Kasım’ın ömrünün bir kısmını geçirdiği Oral şehrinde gerçekleşti. Aslında Kasım sadece bir şehrin, bölgenin değil tüm Kazak halkının ortak değeri ve milli şairimiz desek de yanılmış olmayız. Çünkü O şiirlerinde; insani duyguları, vatan ve milletin kaderini, anlaşmazlıklarla örülmüş dünyanın huzuru ve barışı gibi konuları işlemiştir. Gelecekte O’nun şiirlerini ezberleyip, anlayıp, tatbik etmenin yanı sıra, Kazakistan’ın pek çok eyaletinde O’nun adıyla okullar, caddeler ve parklar açılmalı ya da adı verilmeli diye düşünüyorum.
F.H.: Şairin işlediği konular ve kendisinin selefleri hakkında neler söylersiniz?
Dr. R.J.S.:
Şairin neredeyse tüm şiirleri gerçekçi tenkit ve eleştirilerle, samimi lirik düşüncelerle, yoğun romantizmle müteşekkildir.
Genel olarak Kazak şiir türlerinin oluşumunda ilk örnekleri ortaya koyan üç büyük yazar vardır. Onlar: Abay Kunanbayoğlu, Mağcan Cumabayoğlu ve Kasım Rahimcanoğlu’dur. Daha sonra gelen şairlerin neredeyse tümü Kasım’ın kaftanını giyip, O’nun şiirlerini referans alıp, o kaynaktan filizlenip, daha da geniş alanlara yayılarak kendi yolunu bulanlardır. Kasım’ın stilini ve şiir içeriklerini takip eden yazar ve şairlerin bazılarına örnekler verecek olursak da onlar; Jumeken Nâcimedenov, Mukağali Makataev, Cumatay Jakıpbaev, Yerkin Birtanov gibi isimlerdir. Günümüz genç kuşağın içinden de Kasım’ın mirasını; Ruslan Nurbay, Bağdat Mübarak, Asan Miras, Jânibek Aliman gibi kalem erbabı isimler taşımaktadır.
Hür Kazak yurdunun kamuoyunda da şairin şiirlerindeki coşku ve heyecanın etkisini hissedebiliyoruz. Bunuysa şu anda; ‘Yeni Kazakistan’ ve ‘İkinci Cumhuriyet’ gibi reform hareketleriyle yeniden ivme kazanmaya çalışan toplumun canlılığında görmekteyiz.
F.H.: Kasım’ın Türk Dünyası hakkındaki düşünceleri nasıldır?
Dr. R.J.S.:
Kasım malum kanlı ‘Kızıl İmparatorluk’ devrinde yaşadığı için özgürlüğü, hürriyeti, Türki devletlerin ve onların evlatlarının, ecdadımızın dünyayı titreten yüce heybetini ayan beyan anlatamadı. Bazen bu fikirlerini dolaylı anlatımla, kinayeli bir şekilde alt metinlere gizleyerek aktarabildi. Örneğin; ‘’Ey tekebbüre bürünmüş dünya! Bana da bir baksana...’’ deyip başladığı şiirindeki hitap şekline bakınız...
Veya; günümüzde ‘’Kazakistan’’ diye adlandırılan bu coğrafyadan başlayıp dünyanın yarısına hükmeden ecdadın erliğini ve cesaretini; ülke adı yerine ‘bu bozkır’ tamlamasıyla edebi biçimde ifade etmiştir. Yani buradaki ‘Kazakistan’, ‘bozkır, il, el,’, ‘Türkistan’, ‘Turan’, ‘Türki Bozkırı’, ‘Türk Dünyası’, anlamları taşımaktadır diyebiliriz. Bu biçimlerde ifade edilmiş şiirleri okuyan bu milletin her bir evladının ruhunun titrememesi, gururlanmaması, vatanperverlik duygusunun kabarmaması mümkün değil. İşte bu nedenle de Kasım, bu milletin ölümsüz şairidir.
Ve yazımızı da yine şairin bir şiiriyle tamamlayalım:
Kazakistan dediğin benim ülkem,
Yarısıdır dünya alemin!
Bu bozkırı anam gençken sulamıştır,
Bu bozkırda atam tuğ bayrak açmıştır,
Bu bozkıra ağlayarak gelip uyanmışımdır,
Bu bozkırı görüp ilk kez coşkulanmışımdır,
Bu bozkırda yetişen canda yoktur başka düş hayal!
Sonraki Türkistan Notları’nda görüşmek dileğiyle hoş ve esen kalınız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.