Halim Selvi

Halim Selvi

Toparlanın; hayata gidiyoruz!

Toparlanın; hayata gidiyoruz!

Hayata…

Yeşilden, maviden, beyazdan

Türküden, ezgiden, sezgiden

Duyguyla, erkenden, gülümsemeyle

Allah’ın kulu, sağduyulu, su gibi duru

…İyimser bakalım.

Bu yazımızda hayata nasıl ve “ne(re)den” bakalım! İstiyorum. Yaşam sanki iki boyutlu: Uzunluğu tutkular; saatin yelkovanı gibi hızlı. Genişliği şu an gibi yaşadıklarımız/realite; akrep gibi yavaş ama kesin.Saniyeler ise düşlerimiz; belki de boyut dışı.

Hepimiz hayatın kısalığından söz ederiz de, boş geçen zamanlarımızı nasıl kullanacağımızı bilemeyiz.Bence ‘hayatımız düşüncelerimizin eseridir.’Her gün yeni ve yeniliklerle bize doğuyor, yeni fikirlerlebizim için…Yaşadığımız günlük olaylarda bakışımızın/nazarımızın tesiri altındayızdır. Olaylara nasıl bakar, ona nasıl “anlam yüklersek” ona göre sonuçlarını yaşarız. Bizim için önemli olan, hayatınızın içindeki yıllar değil, ömrümüzün/yıllarınızın içindeki hayattır.

İki öğrenci tutumu örneği vermek istiyorum sizlere. Öğretmen panoya bir şeyler asmaya çalışırken gördüğü ilk öğrenciden yardım istiyor. Öğrenci de kendini sürekli “değersiz/şanssız” olarak düşünen tüm bahtsızlıkların kendini bulduğunu düşünen bir öğrenci. Bu öğrenci kendi kendine diyor ki;“Aman be, amma bahtsız adamım yaaa. Şuradan bir dakika sonra geçsem belki hocaya yakalanmayacaktım. Bir de etrafta başkaları varken niye böyle şeyler beni bulur hep” diye hayıflanarak hocasının yanına gelir. Öğretmene yardım ederken sıkıldığını çok belli edince öğretmen ona;“Tamam bırak, gidebilirsin” der ve onu gönderir. Bu sefer de bak şimdi hocanın da gözünden düştüm diye hayıflanmaya başlayarak oradan ayrılır. Öğretmen ondan fayda göremeyince başka bir öğrenciyi yanına çağırıp ondan yardım ister. O öğrenci de şöyle düşünür;“Etrafta bu kadar öğrenci varken hoca beni çağırdığına göre demek ki bana güveniyor.”  der kendi kendine. Kendiyle gurur duyarak ve sevinçle yardıma gelir. Öğretmenine yardım ederken onunla muhabbet eder, iyi zaman geçirir. Yanından ayrılırken ne kadar “değerli/şanslı” olduğunu düşünmektedir.

Her iki öğrenci de aynı olayı yaşadılar birinin niyeti ve duruma bakışı olumsuzdu ve her şeyi menfi/kötü tarafından gördü. Diğeri ise olaya “olumlu anlam” yükledi ve pozitif ve müspet algıladı. Netice itibariyle şanslı veya şansız insanlar olarak dünyaya gelmiyoruz. Olaylara güzel bakanlar güzel görüyor ve hayatından lezzet alıyor. Kötü bakış manayı anlamsız kılıyor,tadı tuzu kalmıyor hayatın. Tedirgin,somurtkan,neşe yoksunu hayatlar…

Çok hoş, bir o kadar da ‘nasıl bakarsan öyle görürsün’ anlayışıyla yazılmış Can Yücel’in bir şiiri var. Sizinle paylaşmak istiyorum bir kısmını…

Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin

İşte budur hayat!

Şayet sen, ‘bir resim yaptım ama sonuçtan hiç memnun kalmadım’, diyorsan: Bu harika bir şeydir. Çünkü bu durum insanda bir sonraki resme başlama arzusu uyandırır. Yolunda gitmeyen şeyin ne olduğunu anlarsınız. Umudun resmini çizer mutluluğun adresini yeniden ararsınız. Ancak böylece başarıya yaklaşırsınız. Umarım yaşam boyu ara ara böyle duygulara kapılır ve giderek en iyiye ulaşmaya çalışır ve kendinizi geliştirirsiniz: Hayat size limon verir; siz onu limonata yapmasını becermelisiniz.

 

“Hayat bizi resmen dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.”
Tolstoy un Hayat üzerine adlı kitabından

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halim Selvi Arşivi