“Sultan Navrız”
Yarın Miladi Takvim’in 21’i. Bu tarih Dünya’da ve Türkiye’de Nevruz Bayramı diye kutlanıyor.
Her milletin farklı tarihlerde dini-milli bayramları olduğu gibi Müslüman olarak bizim de yılda iki tane dini bayramımız vardır. Bunlar Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır.
Bunun dışında halk arasında dini bir temele dayanmadan gelenek olarak kutlanan bir takım günler vardır ki bunlardan bir tanesi de Nevruz Bayramı’dır.
“Nevruz” kelimesi Farsça “yeni” anlamına gelen “nev” ve “gün” anlamına gelen “ruz” kelimelerinden oluşarak “Yeni gün” manasına geliyor. Bazı milletler bugünü yılbaşı kabul ediyor.
Kelime Farsça’dan geldiği için İran menşeli hatta Şii-Alevi kültüründen gelme bir bayram olduğu söylense de Eski Türklerin de, Kürtlerin de ve başka milletlerin de benzer bir şenlik yaptıklarını tarihler kaydediyor.
Hatta Yahudilerin Hz. Musa tarafından Firavun zulmünden kurtarılarak Sina’ya götürüldükleri gün anısına “Pesah” bayramı ve Hristiyanların da Hz. İsa’nın yeniden doğuşu anlamına “Paskalya” yortusu ile Nevruz arasında bağlantı kurulduğu gibi, İslam’da da dünyanın yaratıldığı gün, Hz. Adem’in yaratıldığı çamurun karıldığı gün… şeklinde bir takım “israiliyat=uydurma” rivayetler vardır.
Bazen de Nuh (AS)’ın gemisinin karaya oturduğu gün, Yunus (AS)’ın balığın karnından kurtulduğu gün… şeklinde Aşure günü ile Nevruz’u karıştıran rivayetler ortada dolaşmaktadır.
İşin aslı Miladi 21 Mart ve Rumi Takvime göre de 9 Mart tarihindeki bu gün, güneşin Koç Burcu’na girdiği gündür.
(Burçlara bakarak falcılık yapmak, geleceğe yönelik haberler vermek batıl, boş bir iştir ama dünyanın uzaydaki hareketleri sonucu oluşan “Burçlar” gerçektir, hakikattır. Kur’an-ı Kerim’de burçlar anlamına gelen “Buruç” suresi vardır.)
Sonuçta Nevruz kışın bitişi ve baharın gelişini karşılamak gibi bir şenlik gününden başka bir şey değildir. Dini, mezhebi veya milli bir bir anlam yüklemeye de gerek yoktur.
Bu günler tabiatın kış mahmurluğundan kurtulup, Allah’ın kudreti ile kupkuru ağaçların tomurcuklanması, çiçek ve yaprakların çıkmaya başlaması, otların, ekinlerin fışkırması, bir nevi ölümden sonra yeniden dirilmeyi hatırlatan bir mevsimdir.
Eski Konya’da da bugüne “Sultan Navrız” denirdi ve bugün bir nevi Hıdırellez gibi geçirilirdi. O gün güzden saklanıp tavan aralarında, izbelerde bekletilip bir kış boyu yenen bahçe mahsullerinin son partileri tüketilirdi. 3-4 aydır beklerken gözlenmeye başlamış divlekler, buruşup kurumaya başlamış hevenk üzümler, pörsümüş, iyice yumuşamış kış armutları, sakız ayvalar... bundan sonraki sıcaklara dayanamayacağı için yenir bitirilirdi.
Nevruz dolayısıyla ateş yakmak, üzerinden atlamak gibi törenler biraz da Zerdüştlüğü çağrıştırmaktadır. İslam öncesi Türklerde ateşe kudsiyet atfeden bazı izler vardır. Halbuki ateş de hava gibi, su gibi, toprak gibi Allah’ın yarattığı bir nimettir. Alır, kullanırız ama kudsiyet yüklemeye gerek yoktur.
İslam’da her türlü davranışta başka milletlere benzemek, onları taklid etmek yasaklanmıştır.
Nevruz’u siyasi bir şova dönüştürmek, bir bahar bayramından siyasi mesajlar vermeye çalışmak ta işin ayrı bir cabası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.