Şükür Duâları
Biliyorsunuz ki yıllardır camilerimizde ve bilhassa kırsal kesimlerde sahralarda, Rahmet Duâlarına çıkıyorduk. Daha önce Tevhid ve Kur’an-ı Kerim hatimleri yapılıyor, hayırlar veriliyor, küslerin barışması tavsiye ediliyordu. Konuşmalar yapılıyor, tevbe edilip istiğfarlar getiriliyor, İstiskâ Namazı kılınarak duâlar yapılıyor ve yemekler ikram ediliyordu. Ardından gelen bir miktar yağmur da bizleri çok sevindiriyordu. Ama tabii ki doyurucu olmayınca yine insanlarımızda hüzünler eksik olmuyordu.
Bu yıl gördük ki Yüce Rabbimiz duâlarımızı kabul buyurmuş şükürler olsun ki! Gözlerimizin ağlaması göklerimizi de ağlattı ve bulutlar O’nun emriyle gelerek rahmetler boşalttı. Yüzlerimiz güldü, gönüllerimiz ferahladı. Hâlâ gelmekte olan yağmurlar bizleri nice sevinçlere garketmektedir.
Demek ki dualar boşa gitmiyor. Gider mi hiç? “Bana dua edin, kabul edeyim.” (40 Mü’min 60) buyuran yüce Rabbimiz’in lûtuf ve ihsanı ne kadar da sonsuz değil mi?
Bu güzel sonuca insanımız sessiz kalmadı Elhamdülillâh. Diyorlardı ki; “Hocam nasıl o yıllarda Rahmet Dualarına çıkıyorduk, hamdolsun Allah verdi. Yıllardır görmediğimiz bereketi gördük. O halde şimdi de O’na Şükür Dualarına çıkalım.”
Evet, ne güzel değil mi? Nimetin sahibini bilmek ve O’na teşekkür etmek. Bu, kulluğun özünde olan bir manâdır. Bu manâ açığa çıktığı zaman Rabbi de razı olacaktır kulundan.
İşte günlerdir köy ve kasabalarımızda bir manevî şenlik ve bayram şeklinde devam ediyor şükür duaları. Görev yerimiz Altınekin ve kendi köyümüz Alibeyhüyüğü’nde bu güzelliklere şahit olduk Elhamdülillâh. Yıllardır görmediğimiz, boyu 50-60 santimetreyi bulmuş yeşillikler arasında bir sevinç rüzgârı esip durdu âdeta.
Evet, ağlayan yavrular, meleşen kuzular ve “âmin” diyen onca çocuklar, nineler ve dedelerin duaları kabul görmüş yüce Mevlâ’mız katında. O, nelere kâdir değil ki! Kâinat O’nundur, O ne dilerse o olur.
Bir zamanlar yağmur duaları yerine yağmur bombaları önerenlerin, nasıl da dumûra uğradıklarına defalarca şahit olduk Elhamdülillâh. Şimdi yeraltı sularımız çoğalıyor, göllerimiz doluyor. Evet. Ölümünden sonra her bahar mevsimiyle, yeryüzünü dirilten O değil midir?
“Allah gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır.” (16 Nahl 65)
Ah, nankör insan, ah kâfir insan! Sen ne kadar da gafilsin.
İşte inanan insanların güzelliği! İşte Allah’ın sevdiği hal ve haslet! Allah’ın kulundan razı olması da onun şükrüne bağlı değil midir?
Tabii ki şükür nimeti artırır: “Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım.” (14 İbrahim 7) Ama şükür sadece lisanla olmaz. Lisandan genel ifadeler çıkarken kalp ona gerçekten inanacak ve fiiliyata da dökülecektir. Yani kişi Allah’ın emrettiklerini başta namaz olmak üzere en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırken, yasak kıldığı şeylerden de gücü yettiğince kaçınmaya çalışacak. İşte gerçek şükür!.. Tabii ki bizler genel olarak baktığımızda bu ölçüden çok uzaklarda olduğumuzu görmekteyiz. İşte bu hal de, kişinin rızkının daralmasına sebep olur. Yani günahlarımız bizlere sadece âhirette değil, dünyada da sıkıntılar verir. Bu manayı Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça görürüz.
O halde bizlere düşen şey, şükür dualarını genişletmek, yani onu kalp ve fiiliyatımıza da yaymaktır. Rabbimiz bu şuuru hepimize lutfetsin ve bizleri kendi rızasına muvafık güzel amellere ulaştırsın.
Şükür dualarımızla birlikte hayırlı, bereketli ve sıkıntısız rahmetlerin devamını yüce Rabbimiz’den niyaz eder, O’ndan af ve mağfiret dileriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.