Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Sokakların müdavimleri ve sünnet oluşumu

Sokakların müdavimleri ve sünnet oluşumu

Yaşantımdan inciler anlatımına devamdayız.

Belleğimin Konya’ya geliş ve görüşlerini anlatmaya başlamıştım.

Bu günde sokakların müdavimlerini sunmak isterim.

***

Hanelerin iş sahibi beyleri sabah namazını mahallenin mescidi veya camiinde olduğu kadar çoğunluk Kapı Camii, Sultan Selim ve Aziziye’de kılmak üzere evden ayrılırlar.

Güneş doğmuş kendini göstermeye başladığı sıralarda ta Sedirler Köprübaşı, İskalaman semtlerinden başlayıp çobanın “Ho” diye sürdüğü inekler bizim darıcılardan da geçmekte.

Sadece inekler mi? Onların arkasını ellerindeki kova veya tenekelerle takip eden çingene kızları da var.

Onlarda ineklerin bıraktığı tersleri hemen alıp kaplarına atarlar. Bu attıklarını yakacak olarak kullanılan tezek yapmada kullanırlar.

***

Onlar geçince hane halkının kadınları ellerinde süzgeç ve ot süpürge ile boy gösterir.

Yarı Arnavut (Taş) kaldırım veya toprak yerleri tekraren süpürüp temizlerler.

Tekraren dedim çünkü daha gün doğmadan da yapmışlardı kapı önü temizliğini.

***

Sokak sakinleşmiştir. Ekmek yapmak isteyenlerin tandır ateşleme dumanı görülebilir.

Sakin sokağın diğer müdavimleri tavuk ve horozlardır.

Her evde olabilen bu hayvanlar için evin sokağa dayalı duvar veya ev altı yerinde sokağa çıkmaları için delik bırakılmıştır.

Sere serpe sokakta dolaşan tavuk ve horozları şimdi bulunmayan o zaman “Cüllülük” dediğimiz kartal tipi kuş havadan hızla süzülüp bir tavuğu kapar ve yükselirdi.

***

Kadınlar komşularına gidip gelirken Çimenlik’teki Romen kadınlar sökün ederdi.

Çok güzel bir incelikte örülmüş sepet, zembil çamaşırlık vb. gibi işlemlerini satmak için sırtlamış olup “Seleler var. Sepetler var” diye bağırarak geçmeye başlar hanelerdeki kadılar görmek için sokağa çıkarlardı.

Para alış verişi olmazdı alınacak sepet veya sele için eski gömlek ceket, pantolon entari gibi kullanılmış eşya ile takas edilirdi.

***

Bunların arkasından Kızılören’den merkebi ile gelen torbalarında ak toprak ve kırmızı toprak bulunurken bağırırlardı.

“Kırmızı toprak, var aşı var, boynuz var” diye bağırınca ihtiyacı olan hane hanımları çıkar onlardan aldıkları bu malzeme ile evin içindeki dış duvarları beyazlatır kırmızı renkle de süslerler bazıları da ilave olarak boynuz alıp çocuklara verirlerdi. Bunlar para ile alınırdı.

***

Müdavimlerden mahallenin maskotu olan bir ihtiyarımız vardı.

Kulağında rahatsızlığı olan bu ihtiyar merkebinin iki yanındaki tahta sandıklara Numune fırınından aldığı ağırlığı bir okka bedeli beş kuruş olan ekmeği satmak için mahalleye girer “Ekmek” diyerek geçerdi.

Ne yazık ki mahallenin üçte ikisinin tandırı olup ekmeklerini buradan temin ettikleri için ekmeğin tamamını satamaz diğer mahallelere giderdi.

***

Bunlar dışında sokaklar çocuklarındı. Ama teyzelerine rahatsızlık vermemek için sokağın ucundaki ıssız dolambaç mahalline gider orada oynarlardı.

Öğlen ve ikindi namaz vakitlerinde Nakiboğlu Camii’ne giderler hem namaz kılar hem de bahçesinde eğlenirlerdi.

***

Babam beni sünnet ettirme işlemine başladı.

O zamanlar doktor uyuşturucu nerde gezer…

Meşhur sünnetçi Doğanlar Mahallesi’nde oturan Sünnetçi Aptal oğluna yaptıracaklardı.

Zamanın ayaklı ve düz olan iki gramofon getirdi.

Ben korkup kaçmak istiyordum ama imkân yoktu ve “korkma acıtmadan yapar” telkini yapıyorlardı.

Sünnet pilavına gelen davetliler beni okşuyor korkma telkininde bulunuyorlardı.

Gramofonlar müzik çalıyor bazıları dans da ediyordu müziğe göre.

***

Vakit geldi elinde deri çantası ile gelen aptal oğlunu görünce bağırmaya başladım.

Ne çare benim kollarımdan tutup ayaküstü durdurdular.

Çamaşır mandalı ile sündürdüğü deyi bıçağıyla keserken ben feryat ediyordum.

Karyolaya yatırdılar odaya çocuklar doluştu.

Tavana bir ip bağladılar ipin ucuna da halka şeklinde kırmızı çizgisi bulunan şeker taktılar.

Karşılıklı ve aralıklı oturan iki çocuğa şekeri salladılar. Elleri arkada diz çökmüş olan çocuklar şekeri yakalayamıyorlardı.

Yakalayan şekeri alıp çıkıyor diğer bir çocuk gelip yeniden takılı şekeri kapmaya çalışıyorlardı.

Bir hafta entari ile ve bacakları yanlara açarak dolaşabildim.

Şimdiki sünnet çocukları hiç bir şey olmamış gibi oluyor ve hemen yürüyorlar. Nereden nereye…

*** 

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi