Sat kurtul özelleştirmeleri
2016 yılı ekonomik raporu
Özelleştirme, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT’lerin) özel sektöre devredilmesi veya satılmasıdır. 1980’li yılların başında az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde KİT’lerin verimli çalıştırılamadıkları, bundan dolayı devletin bütçesine yük oldukları tezi ileri sürülmüş ve bu tesislerin özel sektöre satılarak devletin bu yükten kurtarılması gündeme getirilmiştir.
Türkiye’de 1984-1985’lerde başlayan özelleştirme furyası günümüze kadar (Aralık 2016) devam etmiştir ve önümüzdeki yıllarda da özelleştirmelerin devam edeceği ifade edilmektedir. Bugüne kadar yapılan özelleştirmelerle Cumhuriyet tarihinin birikimi olan tesisler “sat kurtul” mantığı ile yok pahasına satılmıştır.
Bu satışlarda ihalelere yabancılar da girmiş ve devletimizin birçok stratejik tesisi yabancıların eline geçmiştir. Konuyu örnekler vererek özele indirgemek istemiyoruz. Ama stratejik tesislerimizin satılmasını da doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz.
Özelleştirmeden elde edilen gelirler, bütçe açığını kapatmakta kullanılmış, bu gün elimizde ne bir fabrika ve ne de onların satılmasından gelen gelir kalmıştır.
Elbette özelleştirmeye karşı değiliz. Özel sektörün girdiği ve başarı ile yürüttüğü sektörlerde stratejik yönden önemi olmayan tesislerin benzeri tesisler kamunun elinde varsa bunların değer fiyatına satılmasına, özelleştirilmesine taraftarız. Ama özel sektörün girmediği sahalarda devletin işlettiği tesislerin yönetim hatasından kaynaklanan zararları bahane edilerek, özelleştirme adı altında eşe dosta verilmesine karşıyız. Bazı tesisler bulunduğu yöreye bağlı olarak da stratejik öneme sahip olabilir.
Ege Bölgesinde, Marmara Bölgesinde veya İç Anadolu Bölgesinde özel sektöre ait aynı işi yapan çok sayıda süt işletmesi varsa, SEK’e bağlı bir süt işleme tesisinin bu bölgelerde stratejik önemi olmayabilir. Ama özel sektöre ait süt işletmelerinin bulunmadığı veya çok az bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesinde SEK’e bağlı bir süt işleme tesisinin o bölgede stratejik önemi vardır. Çünkü süt işleme tesisi süt üreticisinin ürettiği sütü günlük olarak değer fiyatına satın alıp onu süt ürünlerine işleyen tesistir. Dolayısı ile süt üreticisinin ürettiği süte emin bir pazar yeridir.
SÜT İŞLEME TESİSLERİMİZ
Ürettiği sütü değer fiyatına satan üretici kar eder ve süt hayvanı besleyip süt üretimi yapar. Ürettiği sütü değer fiyatına satamayan üretici ise zarar eder. Sonuçta elindeki hayvanları kasaba satar ve süt üretiminden de hayvancılık yapmaktan da vazgeçer. Üretici hayvancılık yapmazsa ülkenin süt üretimi de, et üretimi de azalır ve son yıllarda Türkiye’de yaşanan durum ortaya çıkar. Kısaca ülke özellikle canlı hayvan ve et ithalatı yapmak zorunda kalır. Bu ithalat için de milyonlarca hatta milyarlarca döviz ödenir. Yani Türk çiftçisine verilmeyen paralar yabancı ülkelerin çiftçisine ödenir. Süt üreticisi için SEK’e bağlı süt işletmeleri nasıl stratejik öneme sahipse, besicilerimiz için de Et Kombinaları aynı şekilde stratejik öneme sahiptir.
Konunun istihdam yönünü ve sosyal yönünü de dikkate almak gerekir. Hayvancılık (süt üreticiliği ve besicilik) yapmaktan vazgeçen çiftçi işsiz kalıyor. İşsiz kalan Anadolu insanı büyük şehirlere göç ediyor. Büyük şehirlerin varoşlarında çok güç şartlarda hayatını sürdürmeye çalışıyor. Bu arada yoksulluğun sebep olduğu pek çok sosyal olaylar yaşanıyor.
PANCAR VE ŞEKER FABRİKALARI
2011’in son aylarında ve 2012 yılının ilk aylarında Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi gündeme geldi ve B Portföyündeki Elazığ, Malatya, Erzincan ve Elbistan şeker fabrikaları ile C Portföyündeki Kastamonu, Kırşehir, Turhal (Tokat), Çorum ve Çarşamba (Samsun) şeker fabrikaları özelleştirildi.
Şeker-İş Sendikasının bu fabrikaların özelleştirilmemesi için verdiği mücadele etkili
oldu ve satış gerçekleşmedi. Hükümet şu günlerde bu konuyu tekrar gündemine aldı. Çiftçimizin zararına olacağına inandığımız bu özelleştirme işlemine karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Eğer Şeker Fabrikaları zarar ediyorsa, bunun sorumlusu ne pancar üreticisi çiftçilerdir ve ne de o fabrikada çalışan işçilerdir. Bunun sorumlusu ehil olmayan yöneticilerdir. Nitekim Konya’da faaliyet gösteren Konya Şeker (TORKU) ve büyük bir borçla devredilen Kayseri Şeker Fabrikası, karlı bir biçimde çalışmaktadırlar.
Gerek bu fabrikalarda çalışanların ve gerekse fabrikaların bulunduğu illerdeki çiftçilerimizin genel kanaati şudur. Bu fabrikaları alan firmalar, özelleştirilen pek çok tesislerde olduğu gibi, fabrikayı çalıştırmak için değil arsası için alacaklardır. Birkaç yıl içinde fabrikaları kapatıp arsasını imara açma cihetine gideceklerdir. Fabrikalar kapanınca çiftçilerimiz münavebe bitkisi olarak ektikleri şeker pancarını da ekemeyeceklerdir. Türkiye nasıl süt işleme tesisleri ile et kombinaları kapanınca canlı hayvan ve et ithal eder duruma düştü ise şeker fabrikaları kapanınca da şeker ithal eder duruma düşecektir.
Nitekim 2015-2016 üretim döneminde Türkiye şeker ithal eder duruma düşmüştür. Tabii bu uygulamadan en karlı çıkacaklar tatlandırıcı üreticileridir. Son aylarda (2016 yılı Eylül’ünden itibaren) tatlandırıcı üreticileri de kotalarını artırmak için büyük çaba sarf etmektedirler. Konuyu çok fazla dağıtmadan Milletçe bu olumsuzlukları yaşamamak için şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusu yetkililerce bir kez daha düşünülmelidir diyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.