Halim Selvi

Halim Selvi

Nitelik meselesini büyüterek niteliksizleştirmeyelim 

Nitelik meselesini büyüterek niteliksizleştirmeyelim 

Cuma vaazından önce cami hocası öyle güzel Hucurat Suresi okuyordu ki, küçük çocukları dahi mest ediyordu. Kuran okumayı ezandan biraz evvel bitirdi. Kısa vaaz bölümünde  cemaate Hucurat suresinin  ne anlama geldiği,ravzayı mutahhara duvarlarında yazılı olduğundan bahsetti. İnsanlardan birinin de çıkıp; “hocam bir ayetin manası ve açıklaması şudur” diyebilmesini arzuladığından bahsetti. Yine tembellik ve okumamaktan bahsetti. Namazlarda ezber olduğumuz ayetel kürsi, amenerrasulu, hüvallahüllezi ile -manasını düşünerek- kendi söylemi ile koşmanın/okumanın ne kadar güzel olacağından bahsetti. Sadece inna ağtayna/kevser ve gülhü/ihlas ile zammı sure koşmanın yanlışlığını kızgın ve üzgün tonla anlatıyordu. Kendisinin Berlin de bulunduğu yıllarda (yurtdışı görev) Müslüman kafileler geldikçe, onları çokça görerek mutlu oluyor olduğunu anlattı. Gelen müslümanlara nereden geldiğini? Sorduğunda kimi Danimarka’dan kimi kafile Kazakistan’dan geliyor olduklarını söylediklerinden bahsetti. Batı dünyasının Müslümanları az gösterdiğinden şüphelendiğini söylerken, bu kadar Müslümanın batı ve doğuda çok ilim eksikliği olduğunu, bu duruma kendi gayretsizliğimizin yol açtığından bahsetti kısaca. Hoca heyecanla ayağa kalkarak “bakın buradan gidip bir sonraki cumaya kadar Kuran’ın manasını okumaya başlayın, sadece bir haftada gökyüzünü ve yeryüzünü anlama hissiyatınız değişecek, hayatınız değişecek” diye gür ve güven veren bir tonda söylerken bu yazıyı yazmak geldi içimden…

Müslümanların çağımızdaki sorunu nitelik mi demeliyiz? Yoksa çağdaş dünyaya adapte olmaya çalışan, nasuh /samimi inançla değil, dıştan İslami kurallarla çağın içine sığmaya çalıştığımız müslümanlık mı? Çok sayıda müslüman devletin olması, müslümanların sayısının artması güzel. Ne var ki aklı başında hocalarımızda, sayısal çokluk ‘nitelik yetersizliği’ beraberinde getirdiği endişesi hakim. Ne çağdaşlaşmanın getirdiği lüksiyat ve sükseden/modadan vazgeçeceğiz ne de müslümanlığımızdan! Bu nasıl olacak. Garip kesimli saçlar, daralan pantolonlar, taytlar, bir kısmı boyalı saçlar, küpeler, döğmeler, elden düşmeyen akıllı telefonlar, sapkınlık içeren diziler, adam kesen, entrikalı diziler, sanal yarış ve oyunlar… Bütün bunlarla birlikte müslümandan beklenen kuran okuma, namaz, cami, İslam üzere kalma, müslümanın derdiyle dertlenme… 

Belki de hocanın hayıflanarak iç acısıyla haykırdığı vaaz, böyle kirli bir dünyanın Müslümanlığımızı kolayca, kendi elimizce, savaşmaksızın üzerini örterek boğmasınadır. Şu bilinmelidir ki, bilgisizliğimiz bizi yanıltacak, tarafımızda oluşabilecek içi doldurulmamış üstünlük duygusunun öne çıkardığı gurur, şımarma, kibirlenme ve böbürlenme oluşturacaktır. İmam-ı Rabbani,  (Müceddid-i Elf-i Sânî!/İkinci Bin Yıl Yenileyicisi) Mektubat adlı eserinde “Kamış boşum dedi, şekerlendi. Ağaç (benim deyip) yükseldi, baltayı yedi.” Bilgi sahibi olmak mütevazı davranmayı gerektirir. Cahil cesurluğunu cehaletinden alır. Zira ilimden yoksun, içeriksiz bir gurur; düzensizlik ve gevşekliğin en büyük sebeplerindendir. Kişiliğimizde oluşan yaralar çoğu zaman önemli handikaplar/engel, kolektif zaaflar oluşturabilecek, şeytanın ekmeğine yağ sürülmüş olacaktır. 

Tamamda bu nitelik nedir? Nitelikten kastımız ne olmalıdır? Büyütüp hiç yapamayacağımız bir unsur mu? Yoksa istenilen İslam tadını alma! ve yaşanabilir kolaylıkta olması mı?  

Rabbimiz,bizi bilen,biz insanların güç ve kuvvetinin ne kadar olduğunu, ne derece bir yükü kaldırabileceğimizi de en iyi bilendir. “Allah yarattığı kulunu bilmez mi?” (Mülk-14), “Allah sizin için kolaylık istiyor güçlük çekmenizi istemiyor.” (Bakara-185)

Dinimiz İslam’da, insanın tabiatına aykırı düşen, insanın fıtratını zorlayan hiçbir güçlük yoktur. Rabbimiz gücümüzün yetmediği bir yükümlülük ve ibadet yapmayı bize emretmedi. İbadet ve yükümlülüklerde bir azimet / genel hüküm) yanında bir de ruhsat /kolaylık vardır. Ayrıca günahlardan kurtulmak için her zaman tövbe, fidye, kefaret ve kurtuluş yolları açık tutulmuştur. Kişiye fırsatlar tanınmıştır. 

 “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Aşırılık konusunda Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: “Dinde aşırılıktan sakının, Çünkü sizden öncekileri ancak aşırılık helak etti.” (İbn Mace, Nesai)

‘Nitelik meselesini büyüterek niteliksizleştirmeyelim, zorlaştırmayalım. Bilelim ki ‘gaflet’4niteliksizliğin iksiri. Bu niteliksizlik insanı sıradanlaştıran, insanın gerçek görevlerini, dünyaya geliş amacını unuttturan olumsuzluk hali.Başa gelen imtihanlarsa kendimizi hatırlamamıza yarayan küçük kıyametler!Ne varki çağdaş müslüman için küçük kıyametlerin hiçbiri bir şey ifade etmiyor. Belli ki, büyük kıyameti bekliyor! Önemsememek ve vazifeleri terk etmek niteliksizliği körüklüyor.İnsan başkalaşıyor,’yavan’laşıyor. Ne yağı var ne de ondan katık olur! İnsanı öldüren şey zihninin boşalmasıdır. Aklını düşük kilometrede kullanmasıdır! Görevlerin zorlukları olacaktır. Ancak zorluklarından dolayı o işi yapmaktan asla vazgeçme, bunun karşılığında ne kadar mükafaat kazanacağını düşün! Ayrıca bir şeyi yaptıkça o durumun sana kolaylaştığını göreceksin. Camiye gitmekte,sabah namazına kalkmakta zorlanırsın ama kalktıkça tadına varırsın.Yine iyi görmediğin bir iş ya da bir kimse senin iyi niyetin ve gayretin sayesinde güzelliklere dönüşecektir. Aynı şekilde imam da cemaat de senin iyi niyet ve gayretlerine oranla güzelleşir gider inşallah. Bir hikâyede (camiye giden adama şeytan çelmesi) gayret ısrar ve takvanın sonunda şeytanı bile yıldıracağı anlatılır.

Hz. Ayşe (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuşlardır: “…Güç yetirebileceğiniz işleri yapın. Vallahi siz ibadet yapmaktan bıkarsınız da Allah size mükâfat vermekten bıkmaz!”  (Buhari)


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halim Selvi Arşivi