Nefsin dereceleri
Sayın okuyucum, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla bir katkıda bulunmak gayesiyle nefsin derecelerini yazdım; inşallah faydalı olur, düşüncesindeyim, dua buyurun.
Nefs-i emmare, kötülüğü emreden nefse denir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” Yûsuf, 12 /53.
Nefs-i levvame, nefis, kötülük işledikten sonra yaptığı kötülükten kendini sürekli kınayan, ayıplayan nefse denir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz).” Kıyâmet, 75 /2.
Nefs-i mülhime, günahlardan vicdanen rahatsız olan ve mümkün mertebe Allah'ın emir ve yasaklarına uyan nefse denir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Nefse ve ona bir takım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” Şems, 91 / 7.8.9.10.”
Nefs-i mutmainne, günahlardan temizlenmiş, arınmış, tatmin olmuş, huzura kavuşmuş nefse denir.
“Nefs-i râdıyye, Allah ve Rasulünden ve Onların hükümlerinden razı olan nefse denir.
Nefs-i merdıyye, hal ve hareketlerinden, ibadet ve taatından razı olunan nefse denir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O’da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Seçkin kullarım arasına katıl ve cennetime gir.” Fecr, 89/ 27.28.20.30.
Müfessirler şöyle demiştir: “Bu hitap ve nida ölüm anında gerçekleşir. Mümine vefatı anında bu söz söylenir.” Muhammed Ali es- Sâbûnî, Safvetü’ttefâsir, C.3, s. 559. Mekke.
Mutmeinne olan nefse kâmil ( safiye ve âşıka) olan nefis de denir. Bu nefis, gizli sırların usturlabı (pusulası) olur. Mevlana şöyle der:
Aşk, diğer hastalıklara benzemez.
Aşk, Allah’ın gizli sırlarını keşfeden bir usturlabıdır.
Yani kâmil olan nefis, Allah’ın yüceliğini, azametini, haşmetini, kudretini, iradesini, zati ve subûti sıfatlarını idrak eder, kâinatın, insanın, ahiretin yaratılış gayesini kavrar, hesabın önemini bilir ve hayatını ona göre tanzim eder. Bu nefis artık Rabbi ile beraberdir, bir an olsun ondan gafil olmaz, kalbi örtüldüğü zaman hemen Aleyhi’s-selatü ve’s-Selam gibi tevbe ve istiğfar eder. Yusuf (a.s.) gibi kendisine kötülükler çirkin gösterilir, zindan hayatı, kötülüklere bulaşmaktan daha güzel gelir.
Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!” Yûsuf, 12 / 32.
Yani Züleyha, kadınlara işte hakkında beni kınadığınız Yusuf budur. Ben ona sahip olmak istedim. Fakat o bundan şiddetle kaçındı. Andolsun, eğer o benim istediğimi yerine getirmezse mutlaka hapse atacağım ve onu süründüreceğim.
Bu ayet-i kerime, oligarşi’nin ruh halini ne güzel yansıtıyor. Murat ettikleri şey olumsuzda olsa karşı taraftan elde edemedikleri zaman onları cezalandırmaktan hiç çekinmemektedirler. Oligarşi’nin halktan kendilerini üstün görmesinin manası budur. Halk onlar için olumlu, olumsuz isteklerinin karşılandığı kullardır.
“Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur.” Yani işte bu anda Aziz’in karısı Züleyha, Yusuf (a.s.)’a karşı olan nefsindeki sevgiyi açıkladı. Çünkü kadın onlara karşı zafer kazandığını anladı ve muzaffer bir kimsenin edasıyla şöyle dedi: İşte gördüğün bu şahıs, ona karşı tutkunluğumdan dolayı beni kınadığınız Kenanlı köledir. Onun karşısında içine düştüğünüz tutkunluğa, dehşete ve hayrete bakın. “Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o (bundan) şiddetle sakındı.” Yani ben ona olan iştiyakımı ve şehvetimi onunla gidermek istedim.. Fakat o bundan şiddetle kaçındı ve tavizsiz bir şekilde direndi. Zemahşeri şöyle dedi: “İsti’zam mastarı, mübalağa ifade eden bir kalıptır. Yusuf (a.s.)’un aşırı şekilde sakındığını ve şiddetli bir şekilde korunduğunu ifade eder. “Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!” Yani benim istek ve arzuma göre itaat etmezse zindana atılmak suretiyle mutlaka cezalandırılacak, zelillerden ve horlananlardan olacaktır. Kurtubi şöyle dedi: “Züleyha kadınların huzurunda Yusuf (a.s.) ile birlikte olmayı tekrar istedi ve hayâ perdesini yırttı ve isteğini yerine getirmediği takdirde zindana atmakla tehdit etti ve hiçbir dedikodudan, kınamadan korkmadı. Hâlbuki ilk önce bu mesele ikisi arasında sırken böyle değildi.”
“(Yusuf): Ey Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer sen onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.” Yûsuf, 12 / 33.
Yani Yusuf, Rabbim! Bana zindan bu kadınların benden istediklerinden daha güzeldir! Eğer onların benden istediklerini benden çevirmezsen bir beşer olarak onlara meyleder ve cahiller zümresine dâhil olurum! dedi.
“(Yusuf) : Ey Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir!” Yani Yusuf (a.s.) Rabbine sığındı ve boyun eğerek tevazu içerisinde yalvarmağa başladı ve şöyle dedi: Rabbim, zindan benim yanımda zina etmekten daha iyi ve daha sevimlidir. Bu ayet-i kerime’de fiil orada bulunan bütün kadınlara isnat edilmiştir. Çünkü onların hepsi açıktan veya işaret yoluyla bu davete ortaktırlar. Bir görüşe göre, Züleyha Yusuf’u tehdit ettiği zaman orada bulunan kadınlar, Yusuf’a nasihat ettiler ve ona itaat etmesinin güzel olacağını ifade ettiler ve kendisini zindana atmaktan uyardılar. “Muhammed Ali es- Sâbûnî, Safvetü’ttefâsir, C.2, s. 49,50,Mekke.”
Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.