Mevlana’nın Vuslatı
‘Hem gülmedeyim hem ağlıyorum
Alemi de hayretlere salmışım
Kendimde hayretteyim
Vuslat içinde ayrılığa düşmüşüm ben’
Karanlık ne kadar çok olursa olsun bir ışık aydınlatmaya yeter. Dünya yaratıldığından bu yana bir çok alim dünyayı aydınlatmıştır.
Bazı insanlar doğumundan ölümüne kadar insanlara ışık olurlar. Çevrelerini onlara dönenleri etrafındaki tüm insanları aydınlatırlar. Bu ışıklardan bir tanesi de Mevlana Hazretleridir.
Hz. Mevlana vuslatı dünya olarak anlatır. Ölüm yani ona göre kavuşma ahirettedir. Vuslat Hakka kavuşmadadır. Bu dünyadan ayrılmak ayrılık değildir, kavuşmaktır.
Hz. Mevlana dünyanın sahte olduğunu bir gölgeyi misal vererek anlatır.
Dünyaya gönül verenler tıpkı gölge avlayan avcıya benzerler. Gölge nasılolur da onların malı olabilir? Nitekim budalanın biri kuşun gölgesini sımsıkı yakalamak istedi. Ama dalın üzerindeki kuş bile buna şaştı kaldı.
Bizler bir gölgeyi gerçek sanmışız onun için çabalıyoruz. Asıl gerçeğe döneceğimizi bilerek onun için çabalamalıyız.
İnsan özgür olarak yaratılmıştır. Sonradan özgürlüğünü kısıtlayacak hallere girer. Bu dünyada insan özgür değildir. Bir bedene ve sebeplere hapsolmuş devamlı bir hüzün halindedir. İmtihanlar başından hiç eksik olmaz.
Dünya, şeytan, nefis ve ruh arasında devamlı gidip gelir. Dünya kulu kendisine devamlı bağlamak ister. Bir yandan kendine çeker bir yandan eziyet eder. Dünyanın ihtiyacı bitmez. Şeytan kulu şükürsüzleştirerek isyana iter. İsyan etmek kula bela getirir. Nefsi kulu hataya sevk eder. Devamlı hata yaptırarak bedeniyle ruhu arasında kopukluk yaşatır. Hastalıklar ortaya çıkar. Ruh yaratana ait olduğu için temizdir ve devamlı doğruyu gösterir.
Yanı kardeşlerim. Kendini ölümsüz sanan Firavun bir sivrisinek yüzünden ölmedi mi? Dünyaya ne padişahlar, ne zenginler, ne bilgeler geldi hangisi bir tek dünyalık götürebildi?
Ektiklerimiz, yetiştirdiklerimiz, verdiklerimiz ve ibadetlerimiz dışında bir gerçek yok. Bu dünyada tek gerçek var. Misafiriz ve geldiğimiz yere tekrar döneceğiz.