Mazlumlardır Çocuklar
İnsan olmanın onuruyla yaşamak, herkese nasip olmuyor galiba. Evet, insan olmak başka, insan görünmek başkadır.
Bugün peygamberlerin yaşadığı bölgede büyük bir zulüm işlenmekte ve soykırım yapılmaktadır. İnsan gibi görünenlerin zulmü… İnsan olmaktan ne kadar uzak olduklarını tam anlamıyla bir kere daha göstermiş oldular.
Unuttular galiba! Mûsa (a.s.)’ın kendilerini Fir’avn’un zulmünden kurtardığını. Unuttular herhalde önlerinde yarılan denizi ve Fir’avn’un boğuluşunu. Evet, o gün görmüşlerdi kendileri, zulmeden Fir’avn’un, mazlumların âhıyla kavuşan denizde nasıl da boğulduğunu. Ölümün pençesine düşünce de; “Mûsa’nın Rabbine îman ettim” deyişini…
Bugün zulüm safında kendileri yer almakta.
Mazlumlardır çocuklar…
Mazlumlardır analar…
Mazlumlardır dede ve nineler…
Gün olacak bu mazlumların canhıraş feryatları denizleri kabartacak ve onları içerisine alarak boğacak. Tıpkı Fir’avnlar gibi. Yine onun gibi o an pişmanlıkları da asla fayda vermeyecek…
Evet, bugün bir samiri edasıyla çiğniyorlar yine Allah’ın sınırlarını. Hem de Mûsa yok ise de vekili bulunan Harun’un dinlemeyecek kadar…
Daha dündü Allah’ın yardımının onlara gelişi.
Hani bir kurtarıcı beklemişlerdi ya yıllarca Fir’avn’un zulmünden kurtaracak…
Ne çabuk unuttular da inkâra koştular?
Ama onların işi Allah’ın gazabını çekmek ve sonra da yeryüzünde sersem sersem dolaşmaktır değil mi?
“Altından heykeller”in içinden gelebilecek uğultulara kapılanlardır onlar.
Hayal güçlerinin doruk noktasını işleterek kendilerini Kaf dağının zirvesinde zannetmekti onların işi. Tepeden bir bakış ve sonra burun kıvırış… Sanki her biri birer harika çocuk! Efendilikti onların işi. Ya ötekilerinki? Kölelik, başka değil.
Ey zalimler!
Esen rüzgârların uğultusu işleyecek bir gün yüreğinize. Saracak sizi tepeden tırnağınıza. Yürekleriniz korkuyla dolacak. Gölgenizden çekinir olacaksınız. Bugününüzden daha beter olarak “âfâkı kaplayan âh”lar canınıza okuyacak bir gün. “Eyvah”larınıza aldırış eden olmayacak!
Siz ki; peygamberleri katleden bir karaktere sahipsiniz. Dalalet sizin için!
Yine unuttunuz. Dedelerimizin acıyarak sizi kurtarışını…
Ey suskun dünya! Yoksa dilinizi mi yuttunuz? Ya da onlarla beraber misiniz?
Hani insan haklarınız (!) vardı sizin!
Hani çağdaştınız!
Hani ileri seviyelere ulaşan toplumlardınız!
Ne oldu size?
Yoksa gerilere mi gittiniz?
Bilin ki; bu böyle sürmeyecek. Bir gün mazlumlar da gülecek.
Evet, mazlumların âhı yerde kalmayacak!
Filistin! Sizedir bütün duâlar!
Bugün peygamberlerin yaşadığı bölgede büyük bir zulüm işlenmekte ve soykırım yapılmaktadır. İnsan gibi görünenlerin zulmü… İnsan olmaktan ne kadar uzak olduklarını tam anlamıyla bir kere daha göstermiş oldular.
Unuttular galiba! Mûsa (a.s.)’ın kendilerini Fir’avn’un zulmünden kurtardığını. Unuttular herhalde önlerinde yarılan denizi ve Fir’avn’un boğuluşunu. Evet, o gün görmüşlerdi kendileri, zulmeden Fir’avn’un, mazlumların âhıyla kavuşan denizde nasıl da boğulduğunu. Ölümün pençesine düşünce de; “Mûsa’nın Rabbine îman ettim” deyişini…
Bugün zulüm safında kendileri yer almakta.
Mazlumlardır çocuklar…
Mazlumlardır analar…
Mazlumlardır dede ve nineler…
Gün olacak bu mazlumların canhıraş feryatları denizleri kabartacak ve onları içerisine alarak boğacak. Tıpkı Fir’avnlar gibi. Yine onun gibi o an pişmanlıkları da asla fayda vermeyecek…
Evet, bugün bir samiri edasıyla çiğniyorlar yine Allah’ın sınırlarını. Hem de Mûsa yok ise de vekili bulunan Harun’un dinlemeyecek kadar…
Daha dündü Allah’ın yardımının onlara gelişi.
Hani bir kurtarıcı beklemişlerdi ya yıllarca Fir’avn’un zulmünden kurtaracak…
Ne çabuk unuttular da inkâra koştular?
Ama onların işi Allah’ın gazabını çekmek ve sonra da yeryüzünde sersem sersem dolaşmaktır değil mi?
“Altından heykeller”in içinden gelebilecek uğultulara kapılanlardır onlar.
Hayal güçlerinin doruk noktasını işleterek kendilerini Kaf dağının zirvesinde zannetmekti onların işi. Tepeden bir bakış ve sonra burun kıvırış… Sanki her biri birer harika çocuk! Efendilikti onların işi. Ya ötekilerinki? Kölelik, başka değil.
Ey zalimler!
Esen rüzgârların uğultusu işleyecek bir gün yüreğinize. Saracak sizi tepeden tırnağınıza. Yürekleriniz korkuyla dolacak. Gölgenizden çekinir olacaksınız. Bugününüzden daha beter olarak “âfâkı kaplayan âh”lar canınıza okuyacak bir gün. “Eyvah”larınıza aldırış eden olmayacak!
Siz ki; peygamberleri katleden bir karaktere sahipsiniz. Dalalet sizin için!
Yine unuttunuz. Dedelerimizin acıyarak sizi kurtarışını…
Ey suskun dünya! Yoksa dilinizi mi yuttunuz? Ya da onlarla beraber misiniz?
Hani insan haklarınız (!) vardı sizin!
Hani çağdaştınız!
Hani ileri seviyelere ulaşan toplumlardınız!
Ne oldu size?
Yoksa gerilere mi gittiniz?
Bilin ki; bu böyle sürmeyecek. Bir gün mazlumlar da gülecek.
Evet, mazlumların âhı yerde kalmayacak!
Filistin! Sizedir bütün duâlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.