Recep Çınar

Recep Çınar

Konyasporda yönetici olmak!

Konyasporda yönetici olmak!

İsmini özellikle yazmıyorum…
Tırstığımdan değil, reklamını yapmak istemediğimden…
Ayrıca ciddiye de almıyorum…
Hem iki lafı bir araya getiremeyen, hem de futbola  “Fransız” kalan bu yöneticiyi…
Yerel televizyonlardaki spor programlarını izlemek gibi bir derdim yok… Kim ne konuşuyor, kim kime sallıyor, kim kime yalakalık yapıyor, kim kimin tavuğuna “kışş” diyor, hiç ama hiç umurumda değil…
Bundan sonra da olmayacak…
İsmi önemli değil, bir arkadaşım aradı… “Ne olur şu programı bir izle” diye… Ve “tam bir komedi” diyerek de beni gaza getirdi… “Boşver be dostum, salla gitsin” itirazıma rağmen, arkadaş baskısı yapınca, hem odamı, hem de izlediğim TV kanalı değiştirdim…
Konyaspor’a hasbel kader yönetici olmuş bu mendilli zat-ı muhteremin incilerine kulak verdim…
Anladım ki, dörtbaşı mamur “Sen çok yaşa ‘Padişah’ımcı” bir adam…  Kuramadığı, kurmaya çalıştığı iki cümleyi bir araya getirmekten aciz olan bu yöneticiyi içim burkularak izledim… Çünkü, Süper Lig’de mücadele eden bir kulüp yöneticisinin yetersizliği, açıkçası düşündürdü beni… Konyaspor’un niye ayağa düştüğünü daha iyi anladım… Özellikle konuşmasının satır aralarında Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in ismini sık sık zikretmesi, boşuna değildi…
Onu dinlerken, “vardır bir hesabı” dedim, kendimce…
Sonradan öğrendim…
Şehrimin sokaklarına döşenen parke ve kilitli taş işleri ile uğraşıyormuş… Tahir Başkanın ismini sık sık zikretmesi de boşuna değilmiş…
Neyse…
Benim derdim, bu yöneticinin basına çamur atması, Bahattin Karapınar’ı ve hemşehrisi Ziya Doğan’ı, savunması değil… İleri geri konuşması da… Bundan sonra sertleşmesi ya da daha çok sertleşeceği de…
Ve “ağır abi” görüntüsü de…
 Mesele şu; Çok iyi bir girişimcidir, çok iyi esnaftır, sanayicidir vesaire… Beni ilgilendirmiyor… Ama  iki kelimeyi bir araya getiremeyen kişinin kartvizitinde “Konyaspor başkan yardımcılığı” ve “stad sorumlusu” gibi bir titriyatı var ise, kimse kusura bakmasın, bu kişinin ağzı biraz laf yapmalı, temsil gücü yüksek olmalı…
Konyaspor, “Langaspor” değil… 
Türkiye’de sadece futbol sektöründe değil, bir çok sektörde karşılaştığımız ya da baş başa kaldığımız sorunların, çözümsüzlüklerin ya da başarısızlıkların altında yöneticiler yatıyor… Özellikle spor kulüplerinde yöneticilik aslında öyle kolay bir şey değildir…  Öncelikle kulüp sevgisi ister,  samimiyet ister,  sorumluluk ister, bilgi ister, birikim ve sektörü çok iyi tanımak ister… 
Dahası “vizyon” ve “misyon” ister…
Bunlar yoksa, ismin ve sıfatın ne olursa olsun, hikaye kere hikayesin demektir…
Nokta.
xxx
İlk yarıda beklenenden çok çok uzakta bir performans sergileyen Konyaspor, ikinci yarıya umutları yeşerterek başladı… Skor bir tarafa, ortaya konulan dirençli mücadele, kazanma isteği, ezilmeyen bir futbol kültürü, benim gibi tribüne gelen herkesi memnun etti…
Yeni transferler de…
Nasrettin Hoca misalidir, devre arasında yapılan transferler…  Özellikle de yabancı transferleri…
Ya tutarsa!
Yönetenlerin yabancı oyuncu transferinde izlediği metod bu…
Doğru görseniz de, görmeseniz de bu böyle… Türkiye’de kulüpler bu yolu takip ediyor… Ya da simsarlara boyun eğiyorlar…
Bilindik yabancıyı alacak bütçeniz yoksa tabi ki…
Eliniz mahkumdur, samanlıkta iğne aramaya…
Sezon başında Konyaspor’un yabancı transferleri geneliyle bu metodlarla yapılmış ve birçok yabancı, sadece ülkemize değil, futbola da yabancı çıkmışlardı…
Devre arasında yapılan transferleri çok sindirmem içime… Futbol aklı olanlar da, çok sıcak bakmazlar devre arası kulüp değiştiren oyunculara… Mutlaka vardır bir defoları… Dolayısıyla da  devre arası yapılan transferlere “pansuman tedavi” gözüyle bakıyorum…
Lafı Konyaspor’un yerli ve yabancılarına getirmeye çalışıyorum…
İlk maç, ilk heyecan, farklı bir ortam, onlar için kolay değil… Uyum süreci kısa zamanda geçilirse, Kartal’ın hem yerli hem de yabancı yenileri takıma katkı koyacakları bir görüntü verdiler…
Umarım üzerine koyarak faydalı olurlar…
Mesele şu; İyi oynamaya, iyi mücadele etmeye, iyi performansa eyvallah, ama bütün bunlar bu takımı ligde tutacak puana yansımazsa sıkıntı…  Anlayacağınız iyi futbola, iyi mücadeleye puan vermiyorlar…
Yani, “İyi oynadık, iyi mücadele ettik, ama istediğimizi alamadık” diye başlayan sözlerin pek alıcı bulacağını sanmıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi