Konya'da Tavus Baba Türbesi kim tarafından onarıldı

Konya'da Tavus Baba Türbesi kim tarafından onarıldı

Konya'da Hz. Mevlânâ, Şems-i Tebrizi ve Şeyh Sadreddin Konevî türbelerinden sonra en fazla ziyaret edilen yerlerden biri de Meram'da bulunan Tavus Baba Türbesi kim tarafından onarıldı? İşte cevabı...

KİTAPLARA İMAN

Âdemoğluna ihsan olunan en büyük nimet, vahye muhatap olmaktır. Yüce Allah, insanoğlunu yarattığı günden itibaren onlara birçok lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Bu nimetlerin en önemlisi insanlığa doğru yolu göstererek, insanların hakla batılı ayırt etmelerine imkân verecek, Peygamberler ve onlara indirdiği kitaplardır. Yüce Allah yolumuzu şaşırmayalım, gaflete düşmeyelim, Allah’ın rızasını kaçırmayalım diye bizlere peygamberler gönderdi. O peygamberlere de bizlere tebliğ etmeleri için Kitaplar indirdi. Peygamberler de bizden bu kitaplara inanmamızı ve bunları hayatımıza rehber kılmamızı istediler. Yüce Allah’ın peygamberlerin bir kısmına kitaplar, bazı peygamberlere de suhuf adi verilen sayfalar indirmiştir. Bu kitapların hepsi Peygamberlere Allah tarafından vahiyle indirilmiştir. Sonra Allah, Kur’an’ı gönderdi. Kur’an önceki kitapların tamamının hükmünü ortadan kaldırıp nesh etti. Rasûlullah’ın (s.a.s) vefatını takip eden günlerde Hz Ebubekir ve Hz. Ömer Ümmü Eymen annemizi ziyaret etmeye karar verdiler. Evine gidip geçmiş günleri, Sevgili Peygamber’imiz (s.a.s) ile hatıralarını yâd ettiklerinde Ümmü Eymen annemiz ağlamaya başladı. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer r.a. onu teselli edebilmek için “Niye ağlıyorsun? Şüphesiz Allah katındakiler Peygamber (s.a.s) için bu dünyadakilerden çok daha hayırlıdır. Onun için endişelenme!” dediler. O, “Ben Allah’ın katındakilerin Resulü için daha hayırlı olduğunu bilmediğim için ağlıyor değilim. Ben gökten inen vahyin kesilmiş olmasına ağlıyorum.” diye cevap verdi. Ümmü Eymen annemizin bu sözünü duyan Ebubekir r.a. ve Hz. Ömer r.a.'in de gözlerinden yaşlar boşandı. (Müslim, Fedâilus’ sahâbe, 103. 59)! Kur'an-ı Kerim, Yüce Allah’ın lûtfu ile değişikliğe uğramaktan korunmuştur. Kur’an’ın hükmü kıyâmete kadar devam edecektir. Kıyâmete kadar Kur’an, âyetleri ile insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmaya devam edecektir. Hiç kimse onu ortadan kaldıramayacaktır. Çünkü Allah şöyle buyurmaktadır: "Hiç şüphe yok ki o zikri (yâni Kur’an’ı) biz indirdik! Onu koruyacak olan da biziz" (Hicr suresi, 9) İşte bu âyet, Kur’an’ın kıyâmete kadar değiştirilmekten korunmuş olarak muhafaza edileceğini bildirmektedir. Görüldüğü gibi indirilen kitapların her biri kendisinden öncekini tasdik etmiş, ihtiyaca göre yeni hükümler koymuş ve indirilen kitapların son halkası Kur’an da ilahî kitapların, hepsinin doğru, gerçek/hak olduğunu ve hepsinin hidâyet vesilesi olarak insanlığa sunulduğunu bildirmiştir. İndirilen bütün kitapların aslına îman etmek, mümin olmanın gereklerinden biridir. Kısaca ilahî kitaplara îman, “amentu” olarak bilinen îman esaslarındandır. Kur’an-ı Kerim’de şu cümleyi söylememiz emrediliyor: "Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a) ve İbrahim, İsmail, İshak, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilenlere, Mûsa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile diğer bütün Peygamberlere Rablerinden verilenlere îman ettik. Onların hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz. (Bakara suresi, 136)." O hâlde biz Müslümanlara düşen görev Kur’an’ın rehberliğine sımsıkı sarılmaktır. Yahudi ve Hıristiyanlara ait kalıntı bilgilerle işimiz yoktur. Fakih sahâbelerden birisi olan Abdullah b. Abbas, bizleri şu şekilde uyarmaktadır: "Ey Müslümanlar! Sizler Allah’ın Peygamberinize indirdiği en son ve her türlü değişiklikten korunmuş olan kitaba (Kur’an) sâhip olmanıza rağmen ve Allah’ın sizlere ehl-i kitabın kendi kitaplarını kendi elleriyle tahrif edip değiştirdiğini ve az bir menfaat elde etmek için ‘Bu, Allah katındandır.’ dediklerini haber vermesine rağmen, onlara dinî bir meseleyi nasıl sorarsınız? Sizin sahip olduğunuz bilgi, onlara bu konuda herhangi bir şey sormaktan sizi men etmiyor mu? Hâlbuki bizler ehli kitaptan hiç kimsenin Allah’ın size indirdiği Kur’an hakkında size bir şey sorduğunu görmedik (Buhârî, Tevhid, 42)."

TAVUS BABA TÜRBESİ VE CAMİİ KİM TARAFINDAN ONARILDI?

Konya'da Hz. Mevlânâ, Şems-i Tebrizi ve Şeyh Sadreddin Konevî türbelerinden sonra en fazla ziyaret edilen yerlerden biri de Meram'da bulunan Tavus Baba Türbesi'dir. Tavus Baba, Meram Çayı’na hâkim bir tepe üzerinde, Meram bağlarının yeşillikleri arasında sade, küçük ve mütevazı türbesinde asırlardır yatmaktadır. Uzun yıllardır gizemini koruyan Tavus Baba hakkında çeşitli rivayetler anlatılır. Her gün yüzlerce insan tarafından ziyaret edilen bu zatın kim olduğu, cinsiyeti ve hangi devirde yaşadığı hakkındaki rivayetler farklıllık gösterir. Türbede bulunan mermer kitabede Tavus Mehmet El-Hindi yazmakta, ancak doğum ve vefat tarihleri bilinmemektedir. Birkaç araştırmacıya göre memleketi Hindistan olan Tavus Baba, Selçuklu sultanlarından Rükneddin Süleyman ve Alâeddin Keykubat dönemlerinde Konya’da yaşamış Şeyh Tavus-ı Hindi adında bir evliyadır. Rivayete göre, Selçuklu sultanlarının kültür adamları ile tasavvuf erbabına gösterdikleri hürmetten dolayı Hindistan’dan uzun ve zahmetli bir yolculuk sonrasında gelip Konya’ya yerleşmiştir. Bu rivayetlerin aksine Ahmet Eflaki’nin “Ariflerin Menkıbeleri” adlı eserinde bu konuda ilginç bir hikâye anlatılır. Bu hikâyeden kaynaklı olmak üzere, halk arasında Tavus Baba namıyla meşhur kişi Konya’nın en büyük kadın evliyalarından biri olduğu anlatılır. Bu kadın tasavvuf ilmine sahip, ilim ve keramet sahibi tayy-i mekânla, dünya ve ötelere vakıf, Hz. Mevlânâ’nın özel olarak yetiştirdiği güzel bir insan olduğu rivayet edilir. Oldukça gizemli hikâyeleri nedeniyle Tavus Baba’nın Türbesi bilhassa yaz aylarında çokça ziyaret edilen yerlerin başında gelir. I. Alâeddin Keykubat döneminde yaptırılmış olduğu düşünülen türbenin, çeşitli dönemlerde geçirdiği onarımlar sebebiyle özgün mimarisi hakkında net bilgi bulunmaz. 1905 yılında Postnişin Abdülvahid Çelebi, 1958 yılında da Konyalı bir hayırsever tarafından onarıldığı bilinir. İçi tuğladan dışı taştan yapılmış üstü manastır tonozuyla örtülmüş olan türbenin içinde adi harçla sıvanmış bir sanduka bulunur. Ziyarete gelenler türbenin hemen bitişiğinde bulunan ve sıcak havada dahi buz gibi suyu olan çeşmeden bir yudum su içmeden ayrılmazlar.

12 ÖFKELİ ADAM 1957

12 Öfkeli Adam, cinayetle suçlanan bir genç ile ilgili karar vermekle yükümlü 12 jüri üyesinin karar verme sürecini konu ediyor. Latin Amerikalı bir genç adam, babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak ise cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, gencin mahkemeye sunduğu savunma zayıftır ve olan biteni duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir. Jüri sonuçları pek de şaşırtıcı değildir: 12 jüri üyesinden sadece sekiz numaralı jüri üyesi Davis 'suçsuz' hükmü yönünde oy vermiştir. Davis’in jüri üyelerini ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin 'suçlu' kararı vermesinin arkasında ise, aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkacaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.