Konya’da 3 Kelime
Mesnevi şerhlerinin en sağlam, en güvenilir olanlarından birisinin müellifi olan ve İstiklal Mahkemeleri’nde İskilipli Atıf Hoca ile beraber yargılanan Tahiru’l- Mevlevi, Mesnevi şerhinde Konya’dan bahsederek 3 kelimeye dikkat çeker. Bunlar: “Mevlana, Mesnevi ve Türbe” kelimeleridir. Malum olduğu üzere (Belki de malum olmadığı üzere) bu 3 kelime “genel anlam” ifade eden kelimelerdir. Şimdi bunları şöyle teker teker ele alalım:
1- “MEVLANA”: Tarih boyunca sadece Celaleddin Rumi’ye değil, onunla birlikte başka pek çok kimseye de “Mevlana” denmiştir. İnsanlar sevip saydıkları alim, salih zatlara “Efendimiz, dostumuz, saygıdeğer kişi” manasına böyle hitap etmişlerdir. Mesela Halid-i Bağdadi, İdris-i Bitlisi, Hüsameddin Ali, Ebu’l-Fazl… gibi zevatın isimlerinin başında da “Mevlana” ibaresi kullanılmış, “Mevlana Halid-i Bağdadi…” denmiştir.
Kur’an-ı Kerim’e göre de mü’minlerin velisi Allah’tır, Rasülü’dür ve onlara inanan, namaz kılan, zekat veren mü’minlerdir. Yani mü’min hem Allah ve Rasülünü, hem de kendisi gibi inanan mü’minleri dost, veli edinebilir. (bkz. Maide Suresi 55-56; Bakara Suresi 257) Hristiyan ve Yahudileri ise dost edinmemiz ayetlerle yasaklanmıştır. (bkz. Maide Suresi 51, Mümtehine Suresi 1)
2- “MESNEVİ”: Özellikle Osmanlı, İran ve Arap edebiyatında her beyti kendi arasında müstakil kafiyeli, aruz veznine göre yazılmış bir nazım türü, yani şiir çeşididir. Tarihte pek çok kişi mesnevi türünde nazım eserler yazmışlardır. Şeyh Galip, Aşık Paşa, Ali Şir Nevai, Cem Sultan, Nev’izade… bunlardan bazılarıdır. Bu gibi şairlerin yazdıkları eserlerin adı da “mesnevi”dir.
3- “TÜRBE”: Yine bunun gibi önemli şahsiyetlerin kabirleri, -doğru veya yanlış ta olsa- sıradan insanlardan farklı olarak biraz daha özen gösterilerek yapılmıştır ki gerek Anadolu’da, gerek dünyanın dört bir tarafında birbirine benzeyen ve benzemeyen yüzlerce, binlerce türbe vardır. Eyüp Sultan’dan Abdülkadir Geylani’ye, Nasreddin Hoca’dan Yunus Emre’ye, Şems-i Tebrizi’den Ateşbaz Veli’ye… kadar binlerce türbe. Bu konuda örnek vermek bile zaid sayılır.
İşte bu 3 kelime, yani Mevlana, Mesnevi ve Türbe kelimeleri dünyada “genel” bir anlam ifade etseler de Konya’da “özel” ve “tek” bir anlam ifade ederler.
Konya’da “Mevlana” dendiği zaman kesinlikle bir başka şahıs, bir başka alim akla gelmez. Hemen bu Mevlana’nın, Mevlana Celaleddin Rumi olduğu anlaşılır.
Konya’da bir kimse “Türbe, türbe önü, türbenin doğusu, türbenin güneyi…” dese hiç kimse “Hangi türbe, kimin türbesi?” diye sormaz. Bu sözden de hemen Mevlana Celaleddin Rumi’nin Türbesi anlaşılır.
Ve nihayet Konya’da bir mecliste, bir sohbette “Mesnevi” dendiği zaman da bir başka şairin, bir başka edebiyatçının mesnevisi akla bile gelmez, otomatik bu mesnevinin Mevlana’nın Mesnevisi olduğu anlaşılır.
Sonuçta Mevlana dediğimiz o büyük zat, Konya’ya tabiri caizse damgasını vurmuştur. Kelimelerin manasını bile etkilemiştir.
Bırakın basit kelimeleri; turizmi, ticareti, belediyesi, üniversitesi, kültürü, edebiyatı, sanatı, oteli, lokantası, esnafı… ile Konya’yı A’dan Z’ye etkilemiştir. Yanlışlığına ne kadar kızarsak kızalım, etlekmeğimize, böreğimize, “piynir şekerimize” bile hükmetmiştir!
Hiç düşündünüz mü içinde Mevlana olmayan bir Konya, nasıl bir Konya olurdu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.