Koalisyon meselesi
Eskiler “Tarih tekerrürden ibarettir.” deseler de biz hiçbir zaman tarihi olaylardan ders almıyoruz. Akif’in de işaret ettiği gibi bu yüzden toplumu sarsan tarihi olaylar tekerrür eder durur. Biz Osmanlı’dan beri pek çok darbe ile karşılaştık. Bu darbelerin en şiddetlilerinden birisi de 27 Mayıs darbesi idi. Darbeye tekaddüm eden yıllarda ülkede siyasi kutuplaşma kin ve nefret duyguları belirgin ve yaygın hale geldi. İnsanlar bu yüzden Allah’ın huzuruna durdukları camilerini ayırdılar. Tek cami olan köylerde araya perde çektiler. Bu kutuplaşma sonunda darbe zemini hazırlandı ve 27 Mayıs darbesi kaçınılmaz oldu. Halk arasındaki düşmanlık yıllarca devam etti. Sol kesim % 50’nin üzerinde olan Demokrat Parti ve mensuplarına “kuyruk” lakabını taktı. Darbe sonrasında iktidara ve hükümet mensuplarına akıl almaz işkenceler uyguladılar. Asmadan önce zamanın başbakanı Adnan Menderes’e “Utanıyorum” demesine rağmen Prostat muayenesi yaptılar. Hemen asacağınız adamın prostatı olsa veya olmasa ne yazardı. Mahkeme Başkanı Salim Başol duruşmalar sırasında hukukla asla bağdaşmayan: “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor.” demek garebetini bile gösterebildi.
Ben, 7 Haziran seçimleri öncesini biraz 27 Mayıs Darbesi öncesine benzetirim. Halk arasındaki kutuplaşma hat safhaya ulaştı. Seçim faaliyetleri AKP ve Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı üzerinden yürütüldü. Mantık ve siyasi gelecek hiç hesaba katılmadı. İktidarın düşürülmesinin yolunu HDP’nin barajı aşmasına bağladılar. Bir kesim kinini HDP’ye oy vermeye çağırarak tatmin etmeye çalıştı. Bu konuda söylenecek çok şey var ama çoğu zülfiyare dokunacağından söylemekten vazgeçiyorum.
Bu günlere bu halet-i ruhiye içinde gelindi. Meclis Başkanlığı seçiminde aklî selim galip geldi. Bu konuda ortaya atılan yorumları ciddiye almak mümkün değil. MHP’nin Meclis Başkanlığını AKP’ye sunduğu yolundaki yorumlar indiğ ve siyasi ihtiraslar sonucudur. Kanaatimizce MHP yürüttüğü siyasete uygun olarak bu konuda en doğrusunu yapmıştır.
Koalisyonla ilgili olarak da düşüncelerimi okuyucularımla paylaşmak isterim. Geçenlerde bir gazetede Sayın Bahçeli’nin: halkın AKP, CHP ve HDP ile iktidar olmak üzere oy verdiği yolundaki yorumuna katılmak mümkün değildir. Halk sağ olarak AKP ile MHP’ye % 60’a yakın oy vermiştir. Sol kesimin aldığı oy % 26’dır. HDP’nin aldığı % 13 oranındaki oy ne sağ ve ne de sol kesimin oyuyla birleştirilebilir. Sağın aldığı % 60’a yakın oy oranını hesaba katmayarak hükümetin AKP, CHP ve HDP ile koalisyon ortağı olmasını istemek demek Türkiye’nin geleceğini büyük bir çıkmaza sürüklemek demek olduğu gibi bu aynı zamanda CHP ve HDP’yi tanımamak demektir. Bu güne kadar CHP hep sağ oyların payandasıyla iktidar olmuş bu payandalığa soyunan partileri de millet silip atmıştır. Mevcut oy oranları ve siyasi partilerin durumları dikkate alınmadan hükümetin AKP, CHP ve HDP tarafından kurulmasını istemenin hiçbir gerçekçi yanı yoktur.
AKP, CHP ve HDP tarafından kurulacak bir iktidar AKP’nin; CHP, MHP ve HDP tarafından kurulacak bir iktidar da MHP’nin sonunu getirir. Eğer MHP; AKP, CHP ve HDP iktidarı sonunda memleketin karşılaşacağı olumsuzluklar sonunda oy kazanacağını hesap ediyorsa bu hesap yanlıştır, Bağdat’tan döner. Ve millet bunun hesabını bir gün MHP’den sorar. Sonra MHP tabanı ile AKP tabanı aynıdır. Her iki taban da AKP ve MHP koalisyonunu arzu ediyor gibi geliyor bana.
Geçenlerde bir markette MHP’li olduğunu düşündüğüm orta yaşlı bir zat ile karşılaştım. Yana yakıla AKP ve MHP koalisyonundan yana olduğunu söylüyor ve “Aman Abi yazacak mısınız, yetkililere mi ulaşırsınız bu mutlaka gerçekleşmeli” diyordu.
Biz CHP’li günleri de Kandil’den talimat alan HDP’lileri de çok iyi tanıyoruz. AKP de MHP de bu vebali yüklenmemelidir. İşi zorlaştıran yukarıda bahsettiğimiz kutuplaşmalardır. Taraflar karşılıklı fedakârlıklarla bu zorlukları aşmalıdır diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.