Kendini Beğenme
İbn Mesud (r.a) şöyle demiştir:
“Kurtuluş şu iki şeylerdir; birisi takva diğeri ise güzel niyettir. Helak olma da şu iki şeydedir; Biri, Allah’ın rahmetinden ümidini yitirmek diğeri de kişinin kendisini beğenmesidir.”
Vehb b. Münebbih (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Eski dönemlerde adamın birisi, tam yetmiş sene Allah’a ibadet etmişti. Haftanın her günü, oruç tutar sadece cumartesi günü oruç tutmazdı. Bir gün ihtiyacının karşılanması için Rabbine dua etti. Duası kabul olunmayınca da,
“Eğer sende bir hayır olmuş olsaydı, duan kabul olunurdu” diye hayıflandı. O esnada gaipten bir ses işitti; “Şu an, den nefsini küçülttün. Bu durum, yetmiş sene yaptığın ibadetten daha hayırlıdır.”
Anlatılır ki, Ömer b. Abdülaziz (r.a), vaaz ederken ya da hutbe verirken insanların kendisini beğenme korkusuna kapılırsa sohbetini keserdi. Görevlendirdiği bir valiye mektup yazdığında ise kendisine kendini beğenme duygusu gelirse hemen yazdığı mektubu yırtardı. Akabinde de şöyle derdi.
“Rabbim, nefsimin şerrinden sana sığınıyorum.”
Bir defasında birisi, Hz. Âişe (r.a) annemize sordu:
⁃ Ya Âişe! Ben, iyilerden olduğumu nasıl anlarım? Âişe (r.a),
⁃ Günahkâr birisi olduğunu anladığında, der. Adam,
⁃ Peki, günahkâr olduğumu nasıl anlarım? Âişe (r.a),
⁃ İyi bir insan olduğunu anladığında, buyurur.
Kendisini beğenmek ve kibir şeytanın yaptığı amellerdendir.
Dünya üzerinde mutlak bir hükme sahip değiliz insan olarak. Rabbimizin nasip ettiği başarılara veya mal varlığına bile hükmedemeyen insanoğlu nasıl olur da kendisini beğenir? Dünya malına, heva, heveslerine esir olmuş insanların ne acınasıdır kendilerini beğenmeleri.
“Sizin tanrınız bir tek tanrıdır. Âhirete inanmayanlara gelince, işte onların kalpleri inkârcıdır; onlar ululuk taslayan küstahlardır.
Hiç kuşku yok ki Allah onların saklı tuttuklarını da açığa vurduklarını da bilmektedir. O, ululuk taslayanları sevmez.”
(Nahl, 16/22-23.)
Gününüz bereketli olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.