Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

İttifak ve ihtilaf

İttifak ve ihtilaf

Gençlik inceleme yazı serisi

Aynı inanç, aynı idealler uğruna ve hayırda yarışmak üzere birbiri ile kenetlenmiş insan topluluğu olabilmek, İslam’ın bizden (İslam toplumundan) istediği şeydir. Bu hareket inanç birliği, bu inancın uygulanması için çalışmayı, yeri geldiğinde malından, canından fedakârlık yapmayı gerektirecektir.

Bu ittifak (birlikte hareket) övülmüş ve Müslümanların fert ve toplum olarak bu şekilde olmaları istenmiştir. Ali İmran suresi 103. Ayette; “Hepiniz, Allah’ın ipine sım sıkı sarılın, ayrılıp tefrikaya düşmeyin” buyrulmuştur.

Bu birliktelik o topluma güç kazandıracak, toplum kendi içinde birbirleri ile yardım ve dayanışma içinde olacak, o topluma dışarıdan ve içeriden gelebilecek her türlü tehditlere, karşı koyma imkânları sunacaktır.

Eğer biz 1918 yılında yapılan Çanakkale Savaşı’nda ittifak içinde olmasaydık, yani Türk’ü Kürd’ü, Arab’ı, Acem’i, fakiri zengini, yaşlısı genci, erkeği kadını bir kalp bir yürek hareket etmeseydik, ne düşmanı yenebilir ne de malımızı, ırzımızı ve canımızı koruyabilirdik. Zamanımızda Irak, Suriye ve işgal altında ki diğer Müslüman ülkelerde yaşanan acı olaylar o gün ülkemizde de aynen yaşanırdı.

Evet, 250 bin şehit verdik ama başta vatanımız olmak üzere diğer mukaddes değerlerimizi kurtarma imkânı bulduk. İslam’ın koyduğu kurallar kıyamete kadar bakidir. Dün ittifak içinde nasıl destanlar yazdıysak, bu gün yine ittifak içine girelim, tekrar destanlar yazacağımızdan şüpheniz olmasın.

AYETİN İNCELENMESİ

Yukarıda yazdığım Ali İmran Suresi 103. Ayette Ceneb-ı Hak, “Cemian – hepiniz” Allah’ın ipine sım sıkı sarılın” buyuruyor. Tek bir Müslüman’ın bile bu tasnifin dışında kalmasına izin vermiyor. Hemen devamında ise “vela teferragu – tefrikaya düşmeyin” buyurarak ilk ayete açıklık kazandırıyor ve tefrikayı Müslüman’a haram kılıyor.

“Sım sıkı sarılmak ve ayrılıp tefrikaya düşmemek…” Müslümanları tek vücut tek kalp olması demektir. Bunu sağlayacak tek hususun ise bütün Müslümanların, “Allah’ın emirlerinin hayata hâkim kılınması” sağlamak üzere bir baş (Emir, Reis, Başkan…) etrafında bir araya gelmesi demektir

“Hablillah - Allah’ın ipi”ni açılayan âlimlerimiz bunun Kur’an-ı Kerim olduğunu bildiriyorlar. Ancak bu emri uygulayacak Müslümanların pratikte bunu nasıl yapacaklarını bilmeleri de şarttır.

Bizim bir örneğimiz var. O örnek Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v) dir. Bizim bu güzel örneğimiz ve Sahabe-i Kiram bu ayeti nasıl anlamışlar ve hayatlarına nasıl tatbik etmişlerdir?

Peygamberimiz bunu 1. ve 2. Akabe biatleri ile Rıdvan biatinde sağlamış, Allah ve Resulüne inanan Müslümanlar biat etmek suretiyle de onun başkanlığında bir araya gelmişlerdir. Bu birlikteliği ondan sonra Halifeler (Peygamberimizin başkanlık makamına gelenler) devam ettirmişlerdir. İslam ve Kur’an kıyamete kadar devam ettiğine göre kıyamete kadar gelecek Müslümanlar da bir başın etrafında toplanacak ve asla tefrikaya düşmeyeceklerdir.

GÜÇLÜ TOPLUM

Allah’ın emrettiği yolda bir başa bağlı insanların meydana getirdikleri topluma biz bu gün “Güçlü toplum” diyoruz. Müslümanlar, Medine’de güçlüydüler. Emeviler, Abbasiler döneminde güçlüydüler. Selçuklular da güçlüydüler ve Osmanlılar da güçlüydüler. Osmanlı’nın son dönemlerinde yapılan bir Çanakkale harbinde bile biz, çok güçlü bir millettik. Yedi düvele (ülkeye) “Çanakkale geçilmez” dedirten bizlerdik.

Bu gün Müslümanlar, birçok değişik cemaat içerindeler. Her birinin başında ya bir âlim veya bir şeyh bulunmakta, bunlar; “İslam’ı biz yaşarız ve biz temsil ederiz, anlayışındadırlar. 1,5 milyar İslam âlimi böylece bin bir parçaya bölünmüş, her cemaat kendi üyelerini koruyup kolluyor, kendi dışındaki Müslümanlarla hiç mi ama hiç ilgilenmiyorlar.

Peki, şimdi ne oldu Allah’ın Ali İmran Suresi 103 ayetinin hükmü… Hani hiçbir Müslüman ayrılıp tefrikaya düşmeyecekti? Hani bu Allah’ın koyduğu bir haramdı.

Cemaatlerin bu tutumu, topluma da yansıdı. Bu gün aynı apartman içinde yaşayan birçok komşu birbirini tanımaz hale geldi.  Bu yapıya biz, “zayıf toplum yapısı” diyoruz.

İHTİLAF NASIL BAŞLAR

Hakkın hâkim kılınması için yapılmış bir ittifak içinde bazı haris insanlar, makam ve ikbal hırsıyla hareket ederek önce Başkanın emri ve bilgisi dahilinde yapılan hareketleri, kendi bakış açısından tenkit etmeye başlar. Bu tenkidini haklı gösterecek bir takım deliller ve şahitler ortaya koymaya çalışır. Yanına topladığı bazı adamlarla bir lobicilik çalışması başlatır. Eğer medyadan da kendine destek bulmuşsa bu ihtilaf ateşini milyonlarca insana ulaştırır ve onlar içinde bazı insanlara da ihtilaf hastalığını yaymaya başlar.

Bir gün gelir, “Ben başka bir yol izliyorum. Benden olanlar benim yanıma gelsin” der. Böyle fikri ihtilaf fiili ihtilafa dönüşür. Artık taraflar birbirinin dost kardeşi değil, düşmanı olurlar. Yapılan genel kurullar artık bir kardeşlik ve fedakârlık genel kurulu olmaktan çıkar, sandalyelerin havada uçuştuğu, kafaların kırıldığı bir ortama dönüşür.

Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde; “Emiriniz de (Başkanınızda) bir hata görürseniz, hemen ona karşı cephe almayın. Zira kim cemaatten (Ümmetten) bir karış ayrılır da o hal üzere ölürse, cahiliye ölümü üzerine ölmüş olur” buyurmaktadır.

Çünkü Emirler de bir insandır ve her zaman hata yapmak gibi bir acizliği bulunmaktadır. Bir Hadis-i Kutsi de Cenab-ı Hak; “Eğer siz, hatasız insanlar olsaydınız, sizi helak eder, yerinize hata eden ama af dileyen kullar yaratırdım” buyurmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi