Hükümet Ne Yaptığını Bilmiyor
Seçimlere giderken… (1)
Yeni bir seçim kampanyası başlamak üzere… Mart 2014’de yapılacak mahalli seçimler, şimdiden büyük çekişmelerin yaşanacağı zemine oturtulmak isteniyor. Belediye Başkan aday adayları kendilerini tanıtmak için çalışmalara başladılar bile... Her bir partide Belediye Başkanı seçilebilmek için birden fazla aday müracaat ettiler. Sonra bunlar, her partide bire indirilecek ve halkın beğenisine sunulacak. Yani önce Genel Başkanlar adayı onaylayacak, sonra da halka, “seçin bakalım” denilecek.
Seçim sathı mahalli olarak da değerlendirilen bu günlerin en önemli yönü, aslında halkın partileri değerlendirilmeleridir. Özellikle de icraatın başında oturan iktidar partisi, bu açıdan değerlendirmelere tabi tutulacaktır, tutulmalıdır.
Hiç olmazsa seçim arifelerinde artık bir “Horoz dövüşü” şeklinde geçen “Erdoğan – Kılıçdaroğlu kapışması” yaşanmamalı, seviyeli bir seçim yapılmalı ve iktidar neyi nasıl yaptı, ne yapması lazımken neleri yapmadı konuları gündeme getirilmelidir. Halkımız hakem olmalı ve seçimlerde ona göre oyunu kullanmalıdır. Çünkü çok beğenilen Batı’da da seçimler bu şekilde yapılmaktadır.
Bu yazımda AKP’nin iktidara geldiği günden beri icraatlarını (konuşmalarını ve atışmalarını değil) mercek altına almak ve değerlendirmek istiyorum. Bu yazımın tamamlanmasından sonra da “Bir Belediye Başkanında aranması gereken özellikleri” sizlerle müzakere etmek ve fikirlerin seçim gürültüleri arasında kaybolup gitmesini önlemek üzere de bu günden bu çalışmalarımı yayınlamak istiyorum.
Hepinizin bildiği gibi AKP 2002 seçimleri ile oyların % 35’ini almış, mecliste % 60 milletvekiline sahip olmuştu. 2007 seçimlerinde o oy oranlarını muhafaza etmiş, iki iktidar döneminde de tek başına bir iktidarın bütün nimetlerini (tabirimi mazur görün) “göbeğini kaşıya kaşıya…” kullanmıştı.
AKP’nin ilk ciddi icraatı, 1 Mart 2003 tezkeresinin meclisten geçmemesi üzerine yaşanmıştır.
ABD’de ikiz binalar, güya uçaklarla (!) vurulmuş, ABD Başkanı George Bush hemen, “20. Haclı seferini” başlattıklarını ilan etmişti. Onun Dışişleri Bakanı Gondalizde Rice ise biraz daha ileri giderek, “Orta Doğu’da 22 devletin sınırları değişecek” demişti. Sonra da bizim Başbakanımıza, “BOP Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı” görevi verilmişti. Bu güne kadar Başbakanımız bu görevini başarı ile yürüttü, yürütmektedir.
Ve bütün Batı medyası TV’ler ve gazeteler ile bunlara paralel olarak da bizim tek merkezden idare edilen medyamız; “Irak’ta, kimyasal silahlar, atom başlıklı füzeler var” teranelerine başlamışlardı.
Tam bu esnada TBMM’ye bir kanun tasarısı geldi. (Tasarı, Hükümetin meclisten geçmesini istediği kanunlara verilen isim) Bu tasarıya göre, ülkemizin deniz ve hava limanları yabancı askerlerin nakledilmesinde kullanılması için Hükümet yetki istedi.
İlk seçimlerde AKP milletvekillerinin büyük çoğunluğu “Milli görüş kökenli” milletvekilleri idi. Oylamaya iki gün kala Milli Görüş lideri Prof. Erbakan, Milli Gazeteye; “Bu tezkere meclisten geçerse, sizlerin 7 sülaleniz ömürlerini, alnını secdeden kaldırmadan geçirse bile bu vebalden kurtulamazsınız” şeklinde bir manşet attırdı.
Milli Gazete görevini yapmış, attığı manşet milletvekillerine tesir etmiş ve tezkere meclisten geçmemişti.
Sayın Başbakan bu olayı unutmamış, kendi sözünü tutmayan ve tezkereye oy vermeyen “Milli Görüş” kökenli milletvekillerini bir sonra ki seçimde elemişti. Mesela bir Prof. Yüksel Çavuşoğlu (Karaman Milletvekili) bir Ersönmez Yarbay (Ankara Milletvekili) bir daha milletvekili olmayacaklar arasındaydı.
Ancak bir müddet sonra TC Dışişleri Bakanı Abdullah Gül imzalı bir “Tebliğ” 1 Eylül 2004 tarih ve 25 570 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmış ve meclisin vermediği yetki Dışişleri Bakanlığı tarafından verilerek, 5 deniz limanımız ile 6 hava limanımız, “Yabancı askerlerin kullanımına…” açılmıştı.
Ve ABD’nin Irak işgali, bizim verdiğimiz yetkiyle bizim üzerimizden yapılmıştı. O dönemde Milli Savunma Bakanımız Vecdi Gönül, sadece İncirlik Üssü’nden Amerikan uçaklarının 4440 sorti (çıkış) yaptıklarını açıklamıştı.
Irak, Türkiye’nin verdiği tam destekle ABD tarafından işgal edildi ve aradan tam 10 sene geçti. Bu sure içerisinde 1 milyondan fazla insan öldü. Hala da öldürmeler devam ediyor. Yüz binlerce Müslüman kadın kız, tecavüze uğradı. Mallar talan oldu. Şimdi Irak’a tekrar bağımsızlık verseniz dahi, Irak 100 sene tahribatların tesirini üzerinden atamayacaktır. (Fecabook’tan bana gönderilen bir resimde 5-6 Amerikan askerinin bir Müslüman kadına tecavüz etmeye çalıştığını gösteriyordu. Dehşete düşmüş resmi kimseyle paylaşamamıştım)
Aradan geçen şu 10 seneden sonra AKP yöneticileri ve AKP’ye oy verenler, kendilerini bir muhasebeye tabi tutarak; “Biz ne yaptık? Bu vebalden nasıl kurtulacağız? O halde ne yapmalıyız? Endişesini taşımaları gerekmez miydi?
Bu icraat, ne yaptığını bilen bir Hükümetin icraatı olabilir mi? Sizce…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.