Güven Kaybolmakta mı Dersiniz?
Arada bir, yıllar evveli yazdıklarıma göz gezdiriverirken…
Okuduğum konu üzerinde aradan yıllar geçtiği halde değişim olup olmadığını da düşünüveririm
Heyhat ki teknolojinin büyük artılı ilerlemeleri karşısında
Bendeniz yanlış görmüyorsam. İnsanlarımızın nostaljide olan birbirleri ile yaşamında eksi’leri üzülerek görebilmekteyim.
“Ne imiş bunlar?” derseniz. Beş yıl evveli yazdığım bir konuyu bu günde sunmak isterim sizlere
Buyurun bir değişim içi, artılarda mı? Yoksa eksiye mi gidiyor?
Sunacağım bu yazıda hukukla ilgili değinme yok ama onun bile artılara mı, eksilere mi gittiğini sizler daha iyi bilmektesiniz.
***
Yıllar evveli Pazar yazılarımı nostaljiye ayırmakta idim ama bundan bile çoğu memnun olurken sadece gençlerden değil, yaşlı ve ikide bir siyaset yazılara önem verenler “Bunlara gerek yok gelmiş geçmiş…” deyivermekteler.
Değerlendirmeyi sizlere bırakmaktayım. Bendeniz her fikre saygım olduğundan değerlendirme yapmıyorum.
Yapmıyorum ama nostalji yazılarımı da biraz eksiltmiş olduğum var sayımlı. Yüce Yaradan ömür ve sağlık verdikçe yaşamımızdan notları devamla serdedirim İnşallah.
Beş yıl evveli yazdığım “Güvenin yitirilmesi” başlıklı yazının başlangıcında. “...değerli yazarlarımızdan Sayın Âdem Seleş, “Diğer yazılarınız kaçsa da Pazar yazılarınızı mutlaka okuyorum…” diye geçmişim. Hâlâ geçerlimi öğreniriz inşallah.”
Yazıyı olduğu gibi sunmak daha doğru olacak düşüncesiyle sunmaktayım.
***
“Güvenin Yitirilmesi”
İstanbul okuyucularımdan Sayın profesör dostum “Nostaljide Kalan komşuluklar…” ve “Nostaljide kalan gençlik…” başlıklı yazılarımdan esinlenerek bendenize bir mail göndermiş.
Nostaljiyi ve bu günün anlatımını sizlerinde okuması için aynıyla aktarmış oluyorum.
Bir noktaya dokunmak isterim. Kadınlar veya etraf için, bir yerde ağır benzetme olsa da maalesef benzer doğruluklar da orta da. Sokak ortasında dövülen veya bıçaklanan kadını kameraya alırken ve etrafındakilerin seyirle bakarken gördüğümüz bir tarafa, şu yazıyı yazarken bile, güpe gündüz işlek cadde de ki bir döviz bürosu soygununda dışarıda ki insanların seyir halinde oldukları da TV görüntüsü içinde oluyordu maalesef!
Uzatmayalım da Mail’i okuyalım.
***
“Sokakta yaşlı bir kadının ağır file taşıdığını…
Görünce, bizler koşardık.
“Bırak teyze, biz taşırız.” Denilirdi.
Bütün kadınlar çocuklara güvenirdi.
Bütün çocuklar, yaşlı kadınlara
Saygı sevgisinde gezer di sanki.
Bahşiş verirlerdi kabul etmezdik.
***
Alış-verişe bakkala gönderirlerdi bizleri,
Üzerini kuruşuna kadar geri verirdik.
Saçlarımızı okşamanın gururu yeterdi bizlere…
***
Şimdi sokaklarda yürüyen kadınlar,
Dört bir yana bakıyor. Çantasını kim kapacak diye.
Artık ne hak kaldı, ne hukuk!
Kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Sanki(!) kurulan düzen meyvesini veriyor.
***
Sokak ortasında bir kadının ırzına geçilse,
Birileri sırasını bekliyor, diğerleri alkış tutuyor.
Kalanlarda, “Bana ne kardeşim, kadında öyle giyinmeseydi” diyor.
Giderek herkes birbirine benziyor.
***
Bu toplum yalanı sevdi.
Kanunlara saygısız olanı, ikiyüzlüyü…
Bu, toplumun infilak etmiş halidir sokaklar.
O yüzden, kadınlar yürüyemiyor.
Çocuklar tedirgin,
Zorbalık kapılara dayandı.
Komşunun komşuya güveni kalmadı
***
Sokaklar tedirgin!
Sokaklar kan kokuyor, Cinayet kokuyor.
Bu ülkenin namuslu çocukları hâlâ kendilerine,
Güvenecek yaşlı kadınlar, arıyor.
“Bırak teyze biz taşırız” diye.
***
Şimdi kadınlar çocuklardan bile kaçıyor.
Azar azar bir mezar kazılıyor ülkemize.
Çocuklar bile güvenini yitirmiş!
Bir ülkenin geleceği olduğunu mu sanıyorsunuz!?
***
Herkes kendi kirinden memnun.
Bakıyorum da. Toplumun alnı ak yüreği bahtiyar(!)
O yüzden kimse sifonu çekmiyor.
***
Çocuklar şaşkın. Çocuklar umutsuz…
Önce insanlık. Sonrada Vatan elden gidiyor.
***
Duyarlı olalım. Paylaşalım.
Gelecek nesillerden geçtim hiç olmazsa…
Şu anda İNSANCA YAŞAYALIM.”
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.