Günlük olaylar yazı serisi - Hakka Bağlı İnsan Yetiştirmek
Kazaların baş sorumlusu hiç şüphesiz sürücülerdir yani insandır. Çünkü kazayı yapan da kazaya uğrayan da insanlardır. İnsanın kazalardaki sorumluluğunun yanı sıra yolun bozukluğu, aracın teknik arızaları ikinci planda gelir. Çünkü aracın ve yolun durumuna göre aracını kullanmak onun elindedir.
Arkası görünmeyen bir rampa yolda ağır taşıtları sollayarak geçen yani hatalı sollama yapan sürücü, bu hatası yanı sıra karşıdan gelen aracın içinde bulunanların haklarına tecavüze yelteniyor demektir. İşte kazalar genellikle trafik kurallarını ihmalden doğmakta meydana gelen kaza ile tarifi imkânsız zararlar oluşmakta, buna sebep olan başkaların haklarına tecavüz etmekte onların can ve mal emniyetlerini ihlal (çiğnemekte) etmektedir.
Ama bu insanın yani sürücünün iki önemli şeye dikkat etmesi lazım gelir. Birincisi aracını kullanırken başkalarının haklarına saygılı olmak, ikincisi de hiç olmazsa aracını kullandığı sürece beyninin uyanık kalmasını sağlamaktır.
Aslında ikinci şart şöyle veya böyle yerine getirilirken, birinci şartı yerine getirmek o kadar kolay bir husus değildir.
Evet, insanın eğitilmesi ve öğretilmesi değil ama kendi dışında ki insanların haklarını koruyabilmesi yani ideal insan olabilmesi için “eğitim ve öğretimin yanı sıra adına maarif denilen manevi eğitimini de alması” de çok zor bir olaydır.
Onun için eskiler olayı (insanın yetiştirilmesini) sadece eğitim ve öğretim olarak değil işin manevi yönünü de içerisine alan maarif olarak ele almışlardır.
Sirklerde her çeşit hayvan terbiye edilebilmekte ve onlara istenen hareketler yaptırabilmektedirler. Buna aslan, kaplan, timsah gibi yırtıcı hayvanlar da dâhildir. Ama aklı olan ve iradesini de kullanabilen insanın terbiye edilmesi zordur. Terbiye edilecek insanın önce kendisinin buna talip ve razı olması (istemesi) gerekmektedir ki üzerinde yapılacak uygulamalar iyi netice versin.
İNSANIN YETİŞTİRİLMESİ VE MAARİF
Maarif, marifet kelimesinden gelmekte ve hikmetli davranışlar ve hikmetli sözlerin oluşturduğu bir bütünü ifade etmektedir.
Demek ki, sürücü aracını kullanırken, kendi haklarının yanı sıra karşısında ki insanların haklarını da bilecek ve en az kendi hakkının korumasını istediği gibi karşısındaki insanın haklarının korunmasını da sağlayacaktır.
Peki, nasıl yaptıracaksınız bu işi. Benliği (bencilliği) her an öne çıkan bir insana..? Trafik kazalarının en az seviyeye inmesini isteyen ülkemiz, karşısındaki insanın haklarının korunmasını nasıl sağlayacaksınız? Bu konuda yasalar çıkartarak mı? Trafik levhalarını sayılarının artırarak mı? Bütün levhaların geceleri reflektörler gibi parlamasını sağlayarak mı? Nasıl yapacaksınız?
Bir an için kanun çıkartmayı kabul etsek bile çıkartılan bu kanunları, kanun adamlarının kendileri çiğnerse ne yapacağız? Şu meşhur “Ergenekon davasında” yargılananlar biraz da kanun adamı değiller miydi? Bunlar bırakın trafik terörünü önlemeyi, bizzat kendileri ülkemizi terörün ve karışıklığın içerisine sürükleyebilmenin planlarını yapmamış, gerekli teşkilatlar kurmamış, bunlar için silah ve cephane depolamamışlar mıydı?
Sonra, kanunun ve kanun adamının bulunmadığı yerde çiğnen hakları kimler ve nasıl korunacaktır?
Bir başka husus ise kanunlar genellikle eylem yapıldıktan sonra devreye girerler. Yani kaza olduktan, ocaklar söndükten, anaların feryatları gökyüzüne çıktıktan sonra… Peki, o zaman bu kazaya sebep olanlara en büyük cezalar verseniz ne işe yarar? Kazalarda kaybettiğimiz canlar, geri gelir mi? Yaralananlar eski sağlıklı durumlarına kavuşurlar mı? Kaybedilen servetler tekrar kazanır mı?
Yok, yok… Bunlar, ciddi çözümler değildirler.
Bir insan, başkalarının haklarını korumayı kendi içinden gelen bir istekle yapmalıdır ki felaketler baştan önlensin, ocaklar sönmesin, analar ağlamasın…
HAKKIN KORUNMASINDA MANEVİ TERBİYE
Bu terbiye daha çocuk yaşta (bebek yaşta) aile içerisinde başlar. Çevre ve okullarda devam eder, iş ve meslek hayatında uygulanır. Ancak bunun için çocuklarımıza; “her yaptıklarını gören ve bilen, dünya da ve ahrette bunun hesabının soracak, ona göre ceza ve mükâfat verecek bir Allah’ın varlığının gerçeğine inandırmanız lazımdır” Dikkat ederseniz kelimeyi kullanırken, “öğretmeniz lazımdır demedim, inandırmanız lazımdır” dedim.
Bu gün sadece trafik kazaları değil ülkemizde yaşanan bütün haksızlıkların ortadan kaldırılmasını, hakları yenen insanların haklarının korunmasını, felaketler karşısında atılan feryatların dinmesini isteyenler, bu çözüme sıkı sıkıya sarılmak zorundadırlar.
Ve iş öncelikle idareye yani hükümet gelip dayanmaktadır.
Anaokulu dâhil bütün okullara din ve ahlak dersleri konulmalı, derslerin muhteviyatı (içeriği) düzeltilmeli ve derslerin ehil öğretmenler tarafından okutulması sağlanmalıdır. Ahlaklı insanların her zaman ve yerde itibar (saygı) görmeleri sağlanmalı, değişik organizasyonlarla yapılacak yarışmalarda hakları koruyan insanlar gazetelerde, tv’lerde öne çıkartılmalı böylece bütün milletimize özelikle de çocuklarımıza örnek olarak gösterilmelidir. Çocuklarımızın, ahlaklı olmaları teşvik edilmelidir. Din ve ahlak eğitimi ile uygulamasının planlaması yapılmalı, beş yıllık kalkınma planları içerisinde evlatlarımızın ahlak ve maneviyat eğitimlerinin beş yıl sonra erişilmek istenen noktaları tespit edilerek bu noktaya gelinebilmesi için yapılacak çalışmalar, alınacak tedbirler önerilmelidir.
Öncelikle trafik kazalarını önleme de bu, top yekûn bir ahlak seferberliğidir.
Ülkemizde 40 yıldır, “Önce ahlak ve maneviyat…” diyenlerin kulakları çınlasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.