Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Genç yaşa, genç öl, genç kal

Genç yaşa, genç öl, genç kal

Gençlik inceleme yazısı  

 

Gençliğin, yaşa bağlı olmadığını artık biliyoruz. Yaş itibariyle kendini genç zanneden öyleleri vardır ki bırakın onun gençliğini, insanlığından bile şüphe edersiniz. Bunlar, “Ben üstünüm, ben güçlüyüm. Benim soyum asilzadedir ve hayli de kalabalıktır gibi sün’ni (yapay) değerlerle kendilerini bir şey zannederler. Vurur kırarım, kimse bana engel olamaz” diye inanırlar. “Bizim zengin olup refah içinde yaşayabilmemiz, diğer insanların sömürülmesi ve fakir kalmaları ile mümkündür” diye düşünürler. Yanlış fikirler kafalarında, yanlış davranışlar hareketlerindedir. Görünüşleri diğer insanlar gibi olmakla birlikte bunlar, düşünce ve hareket tarzları ile Kur’an-ı Kerim’de; “…hayvanlardan aşağıdırlar” diye anlatılmaktadırlar.

Hâlbuki GENÇLİK; kavramı biraz daha genişletirsek İNSANLIK, başka insanlara faydalı olabilmekten geçmektedir. Peygamberimizin; “İnsanları hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır” buyruğu, inanan ve kendini genç kabul edenlerin ölçüsüdür.

Madem gençsin ve mademki gücün, kuvvetin yerinde, bu özelliklerini diğer insanların mutluluğu için yapacağın mücadelede kullanmalısın. Çünkü mutluluk ferdi olamaz. Senin mutluluğun, ancak mutlu insanların yaşadığı bir toplum içerisinde olabilir. Açlık, yokluk ve sefalet içerisinde kıvranan bir toplumda (eğer toplum manevi değerlerden de uzaksa) sen istediğin kadar zengin, istediğin kadar mutlu olmaya çalış. Çevrende, zenginliğini ve varlığını kıskanan, onlara göz diken insanların bulunduğunu görerek önce huzursuz olacak ve onlara karşı tedbir alayım derken mutluluğunu da kaybedeceksin. Sonra o zenginliğini, çeşitli emniyet önlemleri alarak saklamaya çalışacaksın. Birileri de onu senden alabilmek için çalışacaktır. İşte sana evladiyelik bir savaş ortamı. Bilmez misin ki atalarımız; “Biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar” demişlerdir.

agd-gençli̇k-kadro-kampi-(2015).jpg

Her yaz aylarında binlerce gencimizin katıldığı bir Gençlik Kampı…

GENÇLİK RUH İLİŞKİSİ

Gençlik bedenle ilgili olmaktan çok ruhla ilgilidir. 21 yaşında İstanbul’u fetheden Sultan Fatih ile 90 yaşında iki kere at sırtında, deve sırtında İstanbul önlerine gelen Eba Eyyüp Ensari Hazretleri’nin ruhlarındaki üstünlük, onların bedenlerinin de genç kalmasını sağlamıştır.

Materyalist ve maddeci zihniyetin ömür anlayışı; “doğunca başlayan, ölünce biten yaşam süreci”dir. Bunlar ne doğum öncesini bilirler ne ölümden sonrasını… Dünyaya tesadüfen gelmişler, tesadüfen yaşamakta ve bir gün tesadüfen ölerek yok olup gideceklerdir. İnanış böyle olunca hayatın da bir manası kalmamakta ve bu manasız yaşam süreci içindeki 18–45 yaşları arasına da gençlik yaşı, “…vur patlasın, çal oynasın”la geçip gitmektedir. Birbirlerine, “ağlama değmez hayat, şu gözyaşlarına” diye tavsiyelerde bulunmaktadırlar. Bir göz açıp kapatımı gibi kısa zamanda gençlik yerini yaşlılığa bırakınca da hayıflanacaklar ve “Gençlik elden gidiyor” gidiyor diye sızlanacaklardır.

İNANAN GENÇ KALIR

Müslüman için ömür kavramı çok geniş boyutlara erişmektedir. “Ömür; içerisinde doğum ve ölüm gibi iki ayrı noktanın bulunduğu ancak doğumdan öncesi bir hayat ile ölümden sonrası bir hayatın da olduğu bir süreçtir.”  Doğumdan öncesi, “Galu Bela” da bütün insan ruhlarının hazır bulunduğu bir içtimada Rab’bımızın ruhlara hitaben; “Ben sizin Rab’bınız mıyım” sorusuna, ruhların, “Bela–Evet, bizim Rab’bımızsın” demişlerdir. Allah’ın takdiri ile her bir ruh, “üreme kanununa”da uygun olarak ayrı devirlerde ve ayrı bir bedenle dünyaya gelmekte, takdirle belirlenmiş bir süre dünyada kalmakta ve vadesi dolan (dünya’da kalma süresi biten) ölüm denilen bir olayla dünyadan ayrılmaktadır.

Ahiret âleminde, mahşerin kurulmasından sonra beden ve ruh birleşerek (ilk doğum gibi) tekrar hayata kavuşacaklardır. Mahşer’de her insan dünya da kendisine verilen emanetlerden (nefes, gençlik, sıhhat, ilim, mal ve dünya ömrü) sorgulanacaktır. Bu emanetleri, Allah’ın koyduğu ölçülere uygun kullananlar, “Cennet” denilen ebedi (sonsuz) âlemde mutlu ve sevinç içerisinde yaşayacak, nefsine ve yanlış yollara uyanlar “Cehennem” denilen yerde cezasını çekeceklerdir. Ceza görenler de ikiye ayrılmakta; Müslüman olduğu halde günahkâr olanlar, günahları nispetinde cezalarını çekip Cennet’e giderlerken, Allah’a şirk (ortak) koşanlar, Allah üç’tür, hâşâ onun oğlu da var o da Allah’tır diyenler, kendi nefsine tapanlar, parayı, kadını ilah edinenler) ebedi olarak orada kalacaklardır.

ACUZELER CENNETE GİRMEZ

Bir gün yaşlı bir hanım Peygamberimize gelerek; “Ya Resulallah. Ben Cennet’e girecek miyim” diye sorar. Peygamberimiz buyurur ki; “Acuzeler, cennet’ girmez.” Kadını bir üzüntü kaplar, halinden endişe etmeye başlar. Peygamberimiz buyururlar ki; “ Çünkü onlar, yaşlı halleriyle değil genç halleriyle cennete girerler

İslam’a inanarak, onu hayatına uygulayanlar, bu inançları ve bu yoldaki azim ve gayretiyle çalışanlar, Peygamberimizin yukarıda belirttiği gibi genç olarak cennete girecek ve orada ebedi olarak genç kalacaklardır. İnananların, dünya hayatının her evresini genç olarak yaşadıkları gibi ahirette de genç olarak haşrolacaklar, sanki “Ab-ı hayat (hayat suyu)” içmiş gibi ebedi olarak genç kalacaklardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi