Din Nasıl İstismar Edilir
Güncel olaylar yazı serisi
Hep duyarız, “din istismarcılığı veya dini istismar ediyorlar” diye… Birilerinin (genellikle çağdaş yobazlar) elinde bir çamur kovası, önüne gelinin yüzüne atarlar ve güya onları toplumdan ve topluma ait imkânları kullanmaktan dışlamaya çalışırlar.
Aslında bu yaptıkları bu yanlış ve ters propaganda ile ancak kendileri dışlanmaktadırlar da haberleri bile yoktur. Bunlar gittikçe toplumdaki taraftarlarını ve desteklerini kaybederler. Kaybettikçe daha hırçınlaşırlar ve şirretliklerini artırırlar.
Din, bir insanın inanç manzumesidir, dünya görüşüdür. Bir insan, dünya hayatında hangi ölçüleri yaşıyor, hangi ölçüleri kendi için kutsal kabul ederek onları yaşamaya çalışıyorsa buna o adamın dini denir. Bir Müslüman hayatını İslam’a göre tanzim ediyor ve onun ölçülerini yaşamaya çalışıyorsa bu adamın da dini, İslam olmaktadır.
İstismar, öyle olmadığı ve öyle inanmadığı halde karşısındaki insanı aldatmak için olduğundan farklı bir şekle bürünmek ve onu yaşıyormuş gibi görünmektir. Bu olay sadece Müslümanlık için değil diğer inançları kendi çıkarlarına alet edenlerde görülen bir olaydır.
İslam, Allah’ın koyduğu ölçülerdir ve bu ölçülerin kulları tarafından yaşanıp yaşanmadığını yine Cenab-ı Hak kontrol etmektedir. Dinini samimi olarak yaşayanlara büyük mükâfatlar verilirken, “Ben Müslüman’ım” dedikten sonra inancını ve yaşayışını onun ölçülerine uydurmaya çalışmayanlara veya onu istismar edenlere büyük cezalar verileceği bildirilmektedir.
Allah’ın heran ve heryerde kendini takip ettiğine inanan bir Müslüman, kesinlikle onun istismar edemez ve onunla kimseyi aldatmaya kalkışamaz. İstismarın en alasını, bir takıp putları kendine ilah yapanlar ve onların da kendilerini takip ettiğine de inanmayan (çağdaş yobazlar) yapmaktadırlar. Ne yazık ki herkesi kendi gibi zanneden bu insanlar, samimi ve dürüst Müslümanlara “İstismar” çamurunu atarak karalamaya kalkışırlar.
SÖZCÜ, NEYİN SÖZCÜSÜ
Ben, 15.Eylül.2010 Çarşamba günü Ankara’da evimden iş yerime giderken metroyu kullandım. Hemen yanımdaki yol arkadaşım “Sözcü” adındaki bir gazeteyi okuyordu.
Metro içinde gazete okuyanlar genellikle çevrenin de gazetelerini görmesi için onu reklam ederler ve tam sayfa açarak okurlar. Bu arkadaş da o şekilde gazetesini okuyordu. Gözüm gazetenin ilk sayfasında başlık altında ve büyük resimle ve büyük başlıklarla takdim edilen bir habere ilişti. Baktım yazı ve resim İslam ve Müslümanlara saldırması ile meşhur Emin Çölaşan’a ait…
Fotoğrafa biraz daha dikkatli bakınca bu fotoğrafın “foto montaj” olduğunu gördüm ve gazeteyi okuyan vatandaşa olayın gerçeğini anlatarak gazetenin ve Emin Çölaşan’ın hata etmekte, kendi okuyucularını kandırmakta olduklarını söyledim.
Önce Hacc ve Kâbe ziyaretinin yani Umre’nin yapılışına ait bazı kuralları hatırlatmak fayda vardır. Nitekim Emin Çölaşan veya gazete çalışanları bu kuralları bilmiş olsalardı veya en azında bir bilene sorsalardı bu yanlışın içine düşmezlerdi.
HAC VE UMRE ZİYARETİ
Hicaz’da (Suudi Arabistan) iki şehir (Mekke ve Medine) ve civarı “Harem bölgesi” olup bu bölgelere Müslüman olanlar dışında kimse sokulmazlar. Türkiye bir Müslüman ülkesidir ve nüfusunun yüzde 99’u Müslüman’dır. Dolayısıyla Türkiye’den Hacc ve Umre için Mekke ve Medine’ye gidenler giden herhangi bir incelemeye takılmadan bu Haram bölgelere gidebilirler, Hacc ve Umrelerini rahatlıkla yapabilirler.
İkinci önemli husus Kâbe ve bölgesini ziyaret erkekler için ancak “İhram” denilen dikişsiz ve iki parça ve beyaz havludan yapılmış elbiseler giyilerek yapılır. Hanımlar ise kendi elbiselerini giymekle birlikte bu elbiselerin sade olmasına dikkat edilir. Kâbe’nin huzuruna kesinlikle ihramsız kimse alınmaz. Bu elbiseler “Mikad mahalli” denilen Mekke’den hayli uzak noktalarda değiştirilirler.
Kâbe’yi ziyaret edenler, ilk (ziyaret) tavaflarını (yedi kere Kâbe etrafında dönerler) yapıp hemen onun yanında bulunan “Safa ve Merve tepeleri” arasında yedi kere gidip geldikten sonra erkekler traş olarak ihramdan çıkarlar. Buna “temettü haccı” veya ziyareti denmektedir. “Haccı kıran veya haccı ifrata” niyet edenler hacc görevlerinin sonuna kadar ihramda kalırlar.
SÖZCÜ’DEKİ RESİM
“Din sömürüsünün bu kadarı da olmaz” üst başlığı ve “KÂBE’DE BİLE EVET” büyük başlığı ile verilen resimli haber tamamen bir “foto montaj”dır. İki Sözcü çalışanının eline tutuşturulmuş bir levha ile çekilmiş resimleri daha sonra bir Kâbe resmine monte edilerek hazırlanmıştır. Bu gençlerin üzerlerinde ne ihramları ne de Kâbe’yi ziyarete uygun elbiseleri bulunmamaktadır. “Evet” yazısının önünde oturan ve sadece başları görünen Müslümanlardan hiçbirisi bu olağan üstü olaya bakmamakta onlar kendi ibadetleri ile meşgul olmaktadırlar.
Bu uydurma “montaj resim” bahane edilerek Müslümanlara saldırmak ve “Din sömürüsünün bu kadarı da olmaz” diye manşet atmak herhalde “Emin Çölaşan mantığının bir ürünü” olsa gerektir.
Şimdi sormak lazımdır, “İstismarı kim yapmaktadır?” Kâbe huzurunda oturan ve ibadet etmekle meşgul olan Müslümanlar mı? Bu mis gibi ibadet kokan resmi alarak bunu montajlayanlar mı? Bu resme bir de “Din sömürüsünün bu kadarı da olmaz” diye manşet atanlar mı? Bu uydurma haber ve başlıkları köşesine taşıyarak bir köşe yazısı dolduran Emin Çölaşan mı?
Ne dersiniz?
Hep duyarız, “din istismarcılığı veya dini istismar ediyorlar” diye… Birilerinin (genellikle çağdaş yobazlar) elinde bir çamur kovası, önüne gelinin yüzüne atarlar ve güya onları toplumdan ve topluma ait imkânları kullanmaktan dışlamaya çalışırlar.
Aslında bu yaptıkları bu yanlış ve ters propaganda ile ancak kendileri dışlanmaktadırlar da haberleri bile yoktur. Bunlar gittikçe toplumdaki taraftarlarını ve desteklerini kaybederler. Kaybettikçe daha hırçınlaşırlar ve şirretliklerini artırırlar.
Din, bir insanın inanç manzumesidir, dünya görüşüdür. Bir insan, dünya hayatında hangi ölçüleri yaşıyor, hangi ölçüleri kendi için kutsal kabul ederek onları yaşamaya çalışıyorsa buna o adamın dini denir. Bir Müslüman hayatını İslam’a göre tanzim ediyor ve onun ölçülerini yaşamaya çalışıyorsa bu adamın da dini, İslam olmaktadır.
İstismar, öyle olmadığı ve öyle inanmadığı halde karşısındaki insanı aldatmak için olduğundan farklı bir şekle bürünmek ve onu yaşıyormuş gibi görünmektir. Bu olay sadece Müslümanlık için değil diğer inançları kendi çıkarlarına alet edenlerde görülen bir olaydır.
İslam, Allah’ın koyduğu ölçülerdir ve bu ölçülerin kulları tarafından yaşanıp yaşanmadığını yine Cenab-ı Hak kontrol etmektedir. Dinini samimi olarak yaşayanlara büyük mükâfatlar verilirken, “Ben Müslüman’ım” dedikten sonra inancını ve yaşayışını onun ölçülerine uydurmaya çalışmayanlara veya onu istismar edenlere büyük cezalar verileceği bildirilmektedir.
Allah’ın heran ve heryerde kendini takip ettiğine inanan bir Müslüman, kesinlikle onun istismar edemez ve onunla kimseyi aldatmaya kalkışamaz. İstismarın en alasını, bir takıp putları kendine ilah yapanlar ve onların da kendilerini takip ettiğine de inanmayan (çağdaş yobazlar) yapmaktadırlar. Ne yazık ki herkesi kendi gibi zanneden bu insanlar, samimi ve dürüst Müslümanlara “İstismar” çamurunu atarak karalamaya kalkışırlar.
SÖZCÜ, NEYİN SÖZCÜSÜ
Ben, 15.Eylül.2010 Çarşamba günü Ankara’da evimden iş yerime giderken metroyu kullandım. Hemen yanımdaki yol arkadaşım “Sözcü” adındaki bir gazeteyi okuyordu.
Metro içinde gazete okuyanlar genellikle çevrenin de gazetelerini görmesi için onu reklam ederler ve tam sayfa açarak okurlar. Bu arkadaş da o şekilde gazetesini okuyordu. Gözüm gazetenin ilk sayfasında başlık altında ve büyük resimle ve büyük başlıklarla takdim edilen bir habere ilişti. Baktım yazı ve resim İslam ve Müslümanlara saldırması ile meşhur Emin Çölaşan’a ait…
Fotoğrafa biraz daha dikkatli bakınca bu fotoğrafın “foto montaj” olduğunu gördüm ve gazeteyi okuyan vatandaşa olayın gerçeğini anlatarak gazetenin ve Emin Çölaşan’ın hata etmekte, kendi okuyucularını kandırmakta olduklarını söyledim.
Önce Hacc ve Kâbe ziyaretinin yani Umre’nin yapılışına ait bazı kuralları hatırlatmak fayda vardır. Nitekim Emin Çölaşan veya gazete çalışanları bu kuralları bilmiş olsalardı veya en azında bir bilene sorsalardı bu yanlışın içine düşmezlerdi.
HAC VE UMRE ZİYARETİ
Hicaz’da (Suudi Arabistan) iki şehir (Mekke ve Medine) ve civarı “Harem bölgesi” olup bu bölgelere Müslüman olanlar dışında kimse sokulmazlar. Türkiye bir Müslüman ülkesidir ve nüfusunun yüzde 99’u Müslüman’dır. Dolayısıyla Türkiye’den Hacc ve Umre için Mekke ve Medine’ye gidenler giden herhangi bir incelemeye takılmadan bu Haram bölgelere gidebilirler, Hacc ve Umrelerini rahatlıkla yapabilirler.
İkinci önemli husus Kâbe ve bölgesini ziyaret erkekler için ancak “İhram” denilen dikişsiz ve iki parça ve beyaz havludan yapılmış elbiseler giyilerek yapılır. Hanımlar ise kendi elbiselerini giymekle birlikte bu elbiselerin sade olmasına dikkat edilir. Kâbe’nin huzuruna kesinlikle ihramsız kimse alınmaz. Bu elbiseler “Mikad mahalli” denilen Mekke’den hayli uzak noktalarda değiştirilirler.
Kâbe’yi ziyaret edenler, ilk (ziyaret) tavaflarını (yedi kere Kâbe etrafında dönerler) yapıp hemen onun yanında bulunan “Safa ve Merve tepeleri” arasında yedi kere gidip geldikten sonra erkekler traş olarak ihramdan çıkarlar. Buna “temettü haccı” veya ziyareti denmektedir. “Haccı kıran veya haccı ifrata” niyet edenler hacc görevlerinin sonuna kadar ihramda kalırlar.
SÖZCÜ’DEKİ RESİM
“Din sömürüsünün bu kadarı da olmaz” üst başlığı ve “KÂBE’DE BİLE EVET” büyük başlığı ile verilen resimli haber tamamen bir “foto montaj”dır. İki Sözcü çalışanının eline tutuşturulmuş bir levha ile çekilmiş resimleri daha sonra bir Kâbe resmine monte edilerek hazırlanmıştır. Bu gençlerin üzerlerinde ne ihramları ne de Kâbe’yi ziyarete uygun elbiseleri bulunmamaktadır. “Evet” yazısının önünde oturan ve sadece başları görünen Müslümanlardan hiçbirisi bu olağan üstü olaya bakmamakta onlar kendi ibadetleri ile meşgul olmaktadırlar.
Bu uydurma “montaj resim” bahane edilerek Müslümanlara saldırmak ve “Din sömürüsünün bu kadarı da olmaz” diye manşet atmak herhalde “Emin Çölaşan mantığının bir ürünü” olsa gerektir.
Şimdi sormak lazımdır, “İstismarı kim yapmaktadır?” Kâbe huzurunda oturan ve ibadet etmekle meşgul olan Müslümanlar mı? Bu mis gibi ibadet kokan resmi alarak bunu montajlayanlar mı? Bu resme bir de “Din sömürüsünün bu kadarı da olmaz” diye manşet atanlar mı? Bu uydurma haber ve başlıkları köşesine taşıyarak bir köşe yazısı dolduran Emin Çölaşan mı?
Ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.