Dijital Çağın Oyun Çağı Çocukları-1
Allah Rasulü sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.”(Buhari)
Yıllar önce Amerika’ya giden üniversite arkadaşıma Türkiye’ye ziyarete geldiğinde sormuştum. Hollywood nasıl bir yer, Chicago nasıl bir yer, Boston nasıl bir yer? Gördüklerimizle halkının yaşantıları benziyor mu? Bana manidar bir cevap verdi: “Bir milletin televizyonu neyse sokağı da odur!”
Eğitime dair ilk girişimlerin yapıldığı çocukluk yılları, eğitiminde en önemli dönemdir. Bu dönemde verilen eğitimin faydası, katma değeri diğer dönemlerde verilen eğitimden çok daha yüksektir. Çocuk sokaktan bağımsız değil, sokaktaki oyundan hiç kopmamalıdır. Sosyalleşme Ailede başlar sokağa iner. Sürekli ev içinde kalan çocuk sokağın kültürünü nasıl keşfedecek. Bu münasebetle yaşamın doğumdan ilköğrenime kadar kısmına (0-15 yaş) bu yazıda yer vermek istiyorum. Ergenlik sonrası gençlik döneminden çok bahsetmek istemiyorum.
‘Oyun Kiminse Gençlik Onundur’ diye güzel bir söz okumuştum Din ve Hayat Dergisinde. “Çocuk kimindir?” veya “Gençlik kimindir?” sorusunu “İnsanın bilgi, davranış ve tarzının oluşmasında kimler ya da neler etkilidir?” gibi sorulara cevap arıyordu somut önerilerle. Anlatılanların özü şuydu: ‘Televizyon veya sinema kiminse çocuk-gençlik onundur. Eğitim kiminse, sokaklar kiminse, spor kiminse, kitaplar kiminse, ekonomi kiminse çocuk onundur.’ Çocuğun var olma ve kimlik sahibi olması da bağımsızlık sorunuydu demek ki. Çocuklarımız özgür mü tutsak mı? Sorusu tam burada sorulmalı bence…
Sokaklar oyunsuz, gençler sahipsiz! Dijital Çağ sokaktaki oyunlarımızı yuttu. Çocuk oyunla öğrenir, genç güzellikle eğitilir diyorum. İnsanın ilk bilgileri, karakteri ve tarzı çocukluk ve ilk gençlik döneminde şekil bulmaktadır. Bu tarihçi İlber Ortaylı’nın tespitine göre 16 lı yaşlara kar devam ediyor. Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem yaşantısına baktığımızda 0-7 yaşın,10 yaşın karakter ve kişilik şekillendirmesinde önemli rolü var olduğunu görürüz. Çocuğumuzun hayatındaki ilk altı yıl, yani ilkokula başlama dönemine kadarki ömrü onun kişiliğinin şekillendiği yıllardır diyebiliriz. Yedi yaşında ise neredeyse kişiliği ana yapısı itibariyle şekillenmiş sayılır. Hem şuan hem gelecekte bir insanın karakteri, en çok nelerle ilgilendiğiyle belli olur. Bu amaçla Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bir hadisi şeriflerinde de: "Çocuklarınız yedi yaşına geldiklerinde onlara namazı emredin. On yaşlarına gelince (namaz kılmazlarsa) onları hafifçe dövün. Ve yataklarda aralarını ayırın." (Ebu Davud) Bu yaş aralığının önemi çok büyük. Hayat boyu bizim cennetimize sebep olmasını umduğumuz namaz farziyeti bu yaşlarda başlıyor. Tam da oyunla büyüme yaşları.
Çocukluk ve gençlik günlerimizi konuşmaya başladığımızda aklımıza ilk önce oyunlar gelir. Oyunlarımıza ne oldu bizim? Yakalamaç, kurtarmaç, saklambaç, çelik-çomak, köşe kapmaca, uzuneşek, yakar top, adam asmaca, üçtaş, dokuztaş, kör ebe, topaç, isim-şehir, seksek, sıra gecesi, oturak, çetnevir, nişan oyunları ve daha nicesi. Yüzlerce oyunumuz vardı. Çünkü ‘biz çocukken’ çevremizdeki her şeyi oyuncağa dönüştürür ve yine çevremizdeki her şeyi oyunumuzun parçası haline getirirdik. Bazen taşlarla oynardık, bazen bir ağaç parçasıyla, bazen de çorap, havlu, ayakkabı gibi o an çevremizde ne varsa onu oyuna sokardık. Her yer oyun mekânıydı bizim için. Çocuklar kıvrak zekâsıyla hayatı oyunla yaşardı. Okul bahçesinde, kırlarda, köy meydanında, cami avlusunda, harman yerinde, yaylada her yerde oyun oynardık. Bazen kocaman alanlar gerekirdi oyun için bazen birkaç adımlık toprak bile yeterdi bize.
“Oyun, eğlenceli hale getirilmiş hayat provalarıdır.” tarifini benimseyebiliriz. Çelik-çomak, toprak parkurlu bisiklet sürme gibi sokak oyunları. İsim-şehir ve bilmece-bulmaca gibi bilgi oyunları; tiyatro, sinema, drama, komedi, müzik, akrobasi, piyes, Karagöz-Hacivat, Kavuklu gibi sahne ve gösteri oyunları; su doku, mangala gibi zekâ oyunları; futbol gibi takım oyunlarını bu geniş kapsamlı/şümullü tarifin içine dâhil edebiliriz…
Daha bir yaşından itibaren çizgi filmler, telefon-tablet vb sanal oyunlar, çocuğun şekil bulmasında en etkin, işlevsel rolde. Sanal yönetmenler, aktör ve aktrisler kendini olduğundan başka türlü gösterebilmekte mahirdirler. Zaten çocuk sanal oyunun büyüsü içindeyken geri plandaki fonksiyonel güçle nasıl ilgilensin! Biz ebeveynler ise, zehiri karakterize eden çocuğumuzun, elimizden kopup gittiğini hayıflanırken, tüm olumsuz değişimlerini müşahede ederken, sanki aramızda demir parmaklıklar olduğunu kabulleniriz. Çocuğumuzu kurtaramayacağımızı hüzünle düşünürüz maalesef. Konunun bu kısmı bilindik ve burasını uzatmayacağım.
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem hayatın her alanında ‘üsve-i hasene/en güzel örnek’, bizler için rehber olduğu için çocuk eğitiminde de onun uygulamaları ve tavsiyelerini bilmeli ve çocuklarımızı o şekilde yetiştirmeliyiz. Peygamberimiz’ in sallallahü aleyhi ve sellemçocuk eğitiminde emredici veya sürekli buyrukçu biri olmaktan öte onlara model/örnek olucu eğitim metodunun merkezinde iman,sevgi, şefkat ve sabır vardır.1 Çocukluk dönemi eğitimi ile ilgili yapılan araştırmalar ve ortaya koyulan çalışmalar genel olarak Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı ile Erikson’un psiko-sosyal gelişim kuramına, Kohlberg’in ahlaki gelişim kuramından da faydalanmaktadır. Batı tarzı araştırmalar olanı izaha çalışan ve evrelere ayıran, hiçbir ideal taşımayan soyut nazariyelerden ibarettir. Ne yazık ki bir Gazali gibi Müslüman eğitimcilerin görüşlerini görmezden gelir araştırmacılar. Çocuk kademe kademe inşa edilip geliştirilmek ister. Çocuk oyunla, oyun çağıyla birlikte akıllanır. Çocuk eğitimi içinde ahlak unsurlarını içerir. Bu terbiye salt akademi/öğrenim değil, aynı zamanda çiftçinin ektiği ürünü/ekini besleyip büyütmek, geliştirmek çabası gibi ihmale gelmeyen safhalardan oluşur. Kemale ulaşmaktan maksat budur. Terbiye, insanın bedeni, zihni ve ahlaki bakımdan gelişip olgunlaşmasını sağlamaktır. Öğrenme okul/örgün ortamlarında, eğitim ise yaşam boyu sürer ve öğrenmeyi de kapsar. Aile, arkadaş, okul, çevre vb. insanın eğitimine etkisi olan unsurlardır.Ancak doksanlardan bu yana eğitim unsuru artık dijital ortamlarda daha çok yaygınlaştı. Milenyum ile bu çeşitlilik robotik unsurlarla, elektronik kanallardan pompalanması hız kazandı. Şiddet içerip çocuğun psikolojisini olumsuz yönde etkileyen ve onu bağımlı yapan oyunlar, siteler… Çocuk ve genç için dijital unsurlar sigara, uyuşturucu alkol gibi ‘bağımlılık ögeleri’nden biri oldu. Şeytan adımlarını dijital dünyada daha gizli daha çeşitli ve daha hızlı atabiliyor artık. Oyun içinde zamanı ve kendini unutturan zevki, eğlence hazzını barındırır. O yüzden çocuklar ya da gençler oyuna daldıklarında kendilerinden geçer, zamanın nasıl geçtiğini bilemez acı olan şeyleri tatlı unsurlarla yutar da haberi olmaz!
Not: (Yazımızın devamında çözüm önerilerinden bahsedeceğim…)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.