Davutoğlu:ak Parti Vesayet Ve Paralel Devlet Anlayışını Tarihin Çöplüğüne Atacak

Davutoğlu:ak Parti Vesayet Ve Paralel Devlet Anlayışını Tarihin Çöplüğüne Atacak

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin 3 vesayetle karşı karşıya olduğunu belirterek bunları, “askeri cunta, bürokrasideki paralel yapılanma ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki paralel yapılanma” olarak anlattı. Ordu içindeki yapılanmaları...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin 3 vesayetle karşı karşıya olduğunu belirterek bunları, “askeri cunta, bürokrasideki paralel yapılanma ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki paralel yapılanma” olarak anlattı. Ordu içindeki yapılanmaları Halaskaran-ı Zabıtan ve İttihat Terakki’ye benzeten Davutoğlu, terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olan KCK yapılanması için de “Son Kobani olaylarında gördüğümüz, bir müddettir değişik istihbari kaynaklardan gelmesi suretiyle zaten yakından takip altında tuttuğumuz ‘Türkiye’de üniter devlet sistemini kabul ediyoruz, çözüm sürecine saygılıyız’ dedikten sonra, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da insanlara ayrıca haraç görünümüyle, vergi görünümü güya altında haraç toplamaya kalkanlar, mahkeme kurmaya kalkanlar, bir belediye varsa belediyenin yanında paralel bir başka belediye kurup, halkın seçtiği görüntü altında başka yapılar kurmaya çalışanlar.” ifadelerini kullandı. Davutoğlu, “AK Parti bu üç vesayeti de paralel devlet anlayışını da kesinlikle tarihin çöplüğüne atacaktır.” dedi.

Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin Afyon’da gerçekleştirilen 23. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışında konuştu. Türkiye’de 3 vesayetin olduğunu olduğunu söyleyen Davutoğlu, AK Partinin içselleştirici bir siyasetin takipçisi olduğunu dile getirdi. Davutoğlu, "Bütün bu siyaseti yürütürken de 3 vesayete hem dikkatleri çekiyoruz hem bu vesayetlere izin vermeyeceğimizi bir kez daha buradan izin vermeyeceğimizi haykırmak istiyorum. AK Parti bu üç vesayeti de paralel devlet anlayışını da kesinlikle tarihin çöplüğüne atacaktır.” diye konuştu.

HALASKARAN-I ZABITAN, İTTİHAT TERAKKİ BENZETMESİ

Davutoğlu, konuşmasının devamında asker içindeki cunta, bürokrasideki paralel yapılanma ve Güneydoğu’daki yapılanmadan bahsederek 3 vesayeti anlattı: “Birincisi; cuntalar ve darbelerin vesayet anlayışı. Seçimle halkın oyları ile gelmiş bir başbakan, Adnan Menderes ve iki arkadaşı şehit edildiler. Nasıl oldu bu? Sadece Adnan Menderes’e dönük bir darbe değildi bu. O dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’a da yapıldı. Çünkü TSK’nın içinde paralel bir silahlı kuvvetler doğdu, Milli Birlik Komitesi adı altında. Ve cuntalaşma ta ittihat terakki döneminde başlayan ve bir imparatorluğa mal olan silahlı kuvvetlerin parçalanması cuntalaşması teşebbüsü değişik şekillerde hortladı. 12 Eylül’dü, 28 Şubat’tı devlet içinde ayrı bir devlet varmış gibi siyasi meşruiyetini halktan alan iktidarlara karşı Demokles’in kılıcı gibi oldular. Şimdi eski Türkiye ile yeni Türkiyeyi soranlara söylüyorum. Bu ülkelerde birileri bazı başbakanlar, genelkurmay başkanından ancak işaretle bahsedebiliyordu. Şu işareti yaparak. Şimdi devletin bütün organlarıyla işte son uzun süren MGK’da da tam bir uyum içinde herkesin kanaatini serdettiği askerin asker olarak onurlu TSK mensubu olarak görevini ifa ettiği ve gücünü halktan alan bir siyasi iktidar döneminde onurla söylüyorum silahının modernizasyonu bile tankını başka bir ülkeye yaptırmak zorunda olan bir silahlı kuvvetler, kendi tankını kendi füzesini kendi savaş gemisini yapan bir silahlı kuvvetler olmanın onurunu taşıyor. TSK ve güvenlik birimlerimiz Türkiye’deki kamu düzeninde olursa Türkiye’nin güvenliğinin de omurgasıdır. Güçlendirilecektir, takviye edilecektir. Ama ne silahlı kuvvetler içinde ne de herhangi bir güvenlik birimi içinde paralel bir yapılanmaya da izin verilmeyecektir. Herkes görev alanını bilecek, görev alanıyla ilgili gereğini yapacak ama görev alanına girmiyorsa, Türkiye’deki yargıdır, 28 Şubat’ta olduğu gibi kanaat beyan eden bir yapı olmayacak. Bunun devletimize açtığı yaralar bilinir. Halaskaran-i Zabıtan, İttihat Terakki bir imparatorluğu bitirdi. Milli Birlik Komitesi ve o dönemde çıkan cunta bir demokrasiyi bitirdi. 12 Eylül’ün baskıcı yapısı milli birliği ve toplumsal barışı bitirdi. 28 Şubat bir neslin ümitlerini karartı, eğer AK Parti iktidarı gelmemiş olsaydı. Asker sivil ilişkisi dünyanın neresinde demokratik ülkelerde hangi kurallarla işliyorsa işleyecek silahlı kuvvetlerimiz de sadece bölgenin değil dünyanın en etkin silahlı kuvvetleri haline gelecektir.”

"BİZİM DÖNEMİMİZDE HİÇBİR SİVİL TOPLUM FAALİYETİ ENGELLENMEYECEKTİR"

Davutoğlu, ikinci vesayeti ise şöyle anlattı: "Şimdi ikinci vesayetle karşı karşıyayız. Bu sefer bürokrasi içinde bilinçli şekilde yerleştirilmiş ve bilinçli bir şekilde sizler şu şu işleri yaparak şu kademelere geleceksiniz geldiğiniz yerde de diğer vatandaşların hakları ne olursa olsun onlar hangi imtihanlara girmiş olurlarsa olsunlar hangi başarıyı göstermiş olurlarsa olsunlar, onlara bakmayacaksınız bizim verdiğimiz isimleri alacaksınız yargıda örgütleneceksiniz, emniyette örgütleneceksiniz, silahlı kuvvetlerde ve diğer yerlerde örgütleneceksiniz ve bir gün bizim istediğimiz bir gün yönetim için zemini hazır hale getireceksiniz, diye birileri planlıyorsa ki, planlanmıştır, bunun işaretleri de görülmüştür, buna da izin verilmeyecektir. Bu da başka bir vesayetçi bir yapıdır. Vatandaşın hukukunu yok eden bir yapıdır. 'Benim grubumdandır, benim tarafımdandır' diye bir imtihanda ki, ben bir hoca olarak, bir öğretim üyesi olarak bunu söylüyorum, bir öğretim üyesi sınıfa girdiğinde talebeleri karşısına aynı bir hakimin şeyi gibi kördür, görmez talebesinin etnisitesini, kimliğini, bölgesini, şehrini ve ona hakkını vermekle yükümlüdür. İmtihan sistemlerinde oynayarak, bazı vatandaşların, gençlerin hakkını yiyip, bazılarını öne çıkararak yapılanırsanız, HSYK seçimlerini neredeyse bir siyasi mücadele alanı haline getirirseniz, bunun iyi niyetinden, bunun bir sivil toplum hareketi olduğundan bahsedemezsiniz. Meşruiyetin temeli millettir. Millet adına güç kullanma iradesinde olanlar, arzusunda olanlar millete gidecekler, destek alacaklar. Biz hiç kimsenin siyaset yapmasına karşı değiliz. Herkes siyaset yapabilir ama siyaset yapmadan bürokrasi üzerinden siyaset yapmaya kalkılırsa, onlara söyleyeceğimiz tek söz var; Biz milletten aldığımız emaneti çiğnetmeyiz. Hangi hakla olursa olsun, bürokrasi bürokrasidir ve devletin emrindedir. Devleti idare etme yetkisi de sadece ve sadece halktan meşruiyetini alan siyasi kadrolardadır. Beğenmeyebilirsiniz, o zaman istifa edersiniz. O siyasi kadro ile çalışmak istemezseniz, bırakırsınız. Beğenmeyebilirsiniz, örgütlenin ve işte 2015 seçimlerine herkes girsin, karşımıza çıkacak olan herkes mert, açık, şeffaf bir şekilde karşımıza çıksın, meydanlarda halkla birlikte onlarla konuşalım. Halk kimi tercih ederse, başımızın üzerinde yeri var. Ama halktan böyle bir yetki almadan bizim başımızın üstüne çıkmaya kalkarsınız biz bu başı öyle kolay kolay teslim etmeyiz. Bu dönemde, 12 yıl içinde sivil toplum örgütlerinin önünü açtık, hep destek verdik. Bu salonda olup da bu sivil toplum faaliyetlerine destek vermeyen kimse yoktur. Okul mu açıldı, destek verdik. Bağış mı yapılacak, katkıda bulunduk. Her türlü desteği verdik. Çünkü biz şöyle görmüştük açıkçası; yeni bir kutlu yürüyüş var. Nasıl 12, 13. yüzyılda Anadolu'da yeni bir uyanış oldu, bunun Selçuklu Devleti vardı, Artuklusu vardı, daha sonra Dulkadiroğlu Beyliği, Akkoyunlu, büyük bir siyasi yapılar vardı Selçuklu başta olmak üzere. Onlar siyaseti yapardı. Horasan erenleriydi, Ahilikti, sivil toplumdu, onlar da sivil toplum hareketi yaparlardı. Bu mantıkla baktık bu çabalara, destek de verdik. Sadece şu veya bu gruba değil, herkese. Dini veya seküler değil, herkese buna bütün ticaret odaları, sanayi odaları, sivil toplum kuruluşları şahittir. İdeolojik ayrım yapmadan, çünkü ne kadar çok bu yaygınlaşırsa o kadar büyük inşa faaliyeti olur diye. Ama bunlardan şu veya bu grup ‘ en sivil toplum özelliklerimi kullanarak devleti yöneteyim’ demeye başladığı anda haddi aşmış olur. Devletin kendi otoritesine ortak kabul etmez. Ettiği anda, devlet olma niteliğini kaybeder. Bu anlamda da, meselenin doğru anlaşılmasını istiyorum. Bu paralel yapılanmalara karşı mücadelemiz kesinlikle bunlara şu veya bu şekilde vaktinde gönül vermiş ve aynen bizim iyi niyetimizle davranıp 'Bu hayırlı işlerde katkıda bulunayım' diyen Anadolu insanına, Trakya insanına karşı değildir. Onları tenzih ederiz. Onlar doğru bir iş yaptıkları inancıyla katkıda bulundular ama bu yapı içindeki kriminolojik işlere karışmış olanlar yani binlerce insanı dinlemiş olanlar, özel hayatlara müdahale etmiş olanlar, sadece AK Parti'yi değil, bütün partileri dinleyip bir siyaset dizaynı yapmış olanlar, sadece devlete ve bize ihanet etmediler. Kendilerine gayet iyi niyetle destek veren o masum, o hayırsever kitleye de ihanet ettiler. En büyük ihaneti de onlara yaptılar. Onun için o kardeşlerime sesleniyorum. Bu tutum karşılığında siz de bu tabloda tutumunuzu ve tavrınızı net olarak koyun. Şunu bir kez daha son MGK toplantısı üzerinden yapılan spekülasyonlara cevap mahiyetinde söylüyorum, bizim dönemimizde hiçbir sivil toplum faaliyeti engellenmeyecektir. Gerçek bir sivil toplum hareketinin önü açılacaktır. Hangi siyasi düşünceye sahip olursa olsun, derneklerin, kuruluşların özgürlükleri korunacaktır. Ta ki o yapı üzerinden herhangi bir dernek veya siyasi toplum üzerinden milletin vermediği bir yetkiyi kullanmaya kalkmasınlar. O zaman o çizgi aşılır. Özgürlükler ancak hukuk devleti içinde başka özgürlükleri kısıtlamadığı zaman kullanılabildiğinde özgürlük alanı taşır. Bu konudaki tutumumuzun açık ve net olarak bilinmesini arzu ediyorum.”

KCK’Yİ PARALEL YAPI OLARAK ANLATTI

Davutoğlu, son olarak üçüncü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki “paralel yapıyı” şöyle anlattı: “Üçüncü paralel yapı; son Kobani olaylarında gördüğümüz, bir müddettir değişik istihbari kaynaklardan gelmesi suretiyle zaten yakından takip altında tuttuğumuz ‘Türkiye’de üniter devlet sistemini kabul ediyoruz, çözüm sürecine saygılıyız’ dedikten sonra, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da insanlara ayrıca haraç görünümüyle, vergi görünümü güya altında haraç toplamaya kalkanlar, mahkeme kurmaya kalkanlar, bir belediye varsa belediyenin yanında paralel bir başka belediye kurup, halkın seçtiği görüntü altında başka yapılar kurmaya çalışanlar, bunlar da bir başka paralel yapılanmadır. Bunlara da izin verilmeyecek. Bunlara da kendi oluşturdukları alanda kendi zulümlerini oradaki halka yapmaya çalışanlara da izin verilmeyecek. Son Kobani olaylarında geldiğimiz noktada hepimizin üzerinde hassasiyetle durduğu ve bundan sonra da duracağı temel prensip kamu düzenidir. Türkiye özgürlükler ülkesidir. Ama özgürlüklerle birlikte güvenliğin de tehdit edilmediği, bir kamu düzenine dayalı bir hukuk devletidir. Bu hukuk devleti niteliğini Türkiye'nin her bir metrekaresinde hakim kılacağız. Kimse başka ülkelerdeki gelişen olaylara bakıp da ham hayal peşinde koşmasın. Hukuk devleti içinde özellikle de TBMM çatısı altında siyaset yapan milletvekillerine, HDP’lilere açık söyleyeyim, bu ülkenin hukuk devleti niteliğine zarar verecek her türlü eylemden uzak durmaya ve kendi sempatizanlarına bu eylemlerden uzak durmalarını telkin etmeye davet ediyorum. Son İç Güvenlik Reformu ve Özgürlüklerin Korunması paketinde de açık bir şekilde kamuoyuyla paylaştığımız gibi kamu düzeninin korunması hususunda her türlü tedbiri alacağız. Molotof kokteyli silah sayılacak, maskeli gösteri yapanlar suça iştirak etmiş sayılacak, uyuşturucuya karşı etkin mücadeleyle, uyuşturucular terörist sınıfı içinde değerlendirilecek.”

"YEPYENİ BİR İNŞA VE RESTORASYON SÜRECİNE GİRİYORUZ"

Davutoğlu, bu konudaki sözlerini şöyle bitirdi: "Yeni Türkiye, milli iradenin bütün vesayetlere karşı korunduğu, temel meşruiyetin, siyasal meşruiyetin ancak ve ancak milli irade üzerinden sağlandığı, inşa edildiği bir dönem olacak. 2002’den beri aslında kullanıyoruz Yeni Türkiye kavramını ve süreklilik içinde devam ediyoruz. Ama şimdiye kadar önümüze konan engelleri birer birer aşmaya, bu engeller karşısında milli iradeyi tahkim etmeye çalıştık. Şimdi bütün bu birikim üzerinde devletimizin yeniden tanzimi, insan haklarına dayalı özgürlükçü bir Anayasa’nın mutlaka yazılması, kabul edilmesi, siyasal sistemin temel özgürlüklere dayalı çoğulcu karakterinin korunması, kültürel ekonomik alanda yeni atılımların önünün açılmasını sağlayacak yepyeni bir inşa ve restorasyon sürecine giriyoruz. Bunun için önümüze engel çıkaracaklar. Daha ilk günden biz yeni Türkiye derken, gerek Kobani olaylarıyla, gerek başka mesajlarla eski Türkiye’yi inşa etmek isteyenler çıkabilecek. Onlara karşı da bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”

CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.