Davutoğlu: Ankara Kriterleri'ni Uygulamaya Kararlılıkla Devam Edeceğiz

Davutoğlu: Ankara Kriterleri'ni Uygulamaya Kararlılıkla Devam Edeceğiz

Başbakan Ahmet Davutoğlu, özgürlük ve demokrasi etrafında AB standartlarının üstüne çıkarak Ankara Kriterleri'ni uygulamaya kararlılıkla devam edeceklerini söyledi. Davutoğlu, "Türkiye başta AB perspektifi olmak üzere dünya ile bütünleşme...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, özgürlük ve demokrasi etrafında AB standartlarının üstüne çıkarak Ankara Kriterleri'ni uygulamaya kararlılıkla devam edeceklerini söyledi. Davutoğlu, "Türkiye başta AB perspektifi olmak üzere dünya ile bütünleşme çabalarını sürdürecektir. AB ve Avrupa içindeki özellikle ekonomik kriz sonrasında tırmanan yabancı düşmanlığını ve Avrupa kıtasını, ortak politikamızı dini yapıyla izah etme çabalarına karşı biz büyük çevrede dünyanın her yerinde Avrupalı olarak Avrupa hepimizin ortak kıtasıdır. Bütün dinlerin, milletlerin ortak kıtasıdır demeye devam edeceğiz." dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin Afyonkarahisar'da gerçekleştirilen istişare ve değerlendirme toplantısında üç önemli konu olarak çözüm süreci, dış politika ve ekonomiyi görüştüklerini söyledi. "İstişare insanı kibirden uzak tutar" diyen Davutoğlu, "İstişaremizde küçük bir format değişikliği yaptık ve 3 konuda eş zamanlı olarak derinlemesine tartışma yapma kararı aldık. Bunlardan birisi çözüm süreci ve iş güvenlik reformu, ikincisi; dış politikada bölgemizde yaşanan değişim, üçüncüsü ise küresel ve Türkiye'deki değişim, Türk ekonomisindeki gelişmeler." diye konuştu.

'TÜRKİYE ÇEVREDEKİ BÜTÜN HALKLAR İÇİN BİR SIĞINAK, BİR LİMAN, BİR DOST OLMAYA DEVAM EDECEKTİR'

İstişare toplantısında dış politikaya ilişkin yapılan görüşmeden bilgiler aktaran Davutoğlu, çevre ülkeler ve bölgelerin istikrara kavuşması için Türkiye’nin elinden gelen bütün çabayı göstereceğini söyledi. Toplantının dış politika oturumunda da bu konuda mutabık kaldıklarını ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu: "Türkiye’nin siyası istikrarı ve ekonomik kalkınmasını sürdürebilmesi için, çevredeki bu ateş çemberinden Türkiye'yi azade kılmak, beri tutmak için ne gerekiyorsa her türlü tedbiri alacağız. Bu yangının ülkemize sirayet etmemesi için, gelecek nesillere zihnen parçalanmış ya da kültürel olarak ötekileştirilmiş bir ülke bırakmamak için çevremizdeki bu yangının Türkiye'ye sirayet etmemesi anlamında her türlü tedbiri alacağız. Çevre bölgelerde sadece Suriye ve Irak'ta değil, bütün Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Kafkasya'da, Orta Asya'da kardeş halklarımız, bizimle tarihi paylaşmış kardeş halklarımız, bize dönük herhangi bir taleple geldiklerinde, bir an bile tereddüt etmeden onların taleplerine her türlü imkanımızla karşılık vermeye çalışacağız. Nasıl ülke içinde ayrım gözetmiyorsak nasıl bizim felsefemizde vatandaşlık ilkesi söz konusu olduğunda, etnik, mezhebi, dini ayrım söz konusu değilse çevre, dost ve komşu halklar için de aynı prensip geçerlidir. Suriye'den gelen bir kardeşimize, nasıl Türkiye'de bu salonda bulunan değişik bölgelerden gelen vatandaşlarımıza bir soru sormadığımız gibi, bizden yardım isteyen kardeşlerimize de sen Arap mısın, Kürt müsün, Türkmen misin, Şii misin, Sünni misin diye sormayız. Bu bizim temel inanç ve ilkelerimize de siyaset felsefemize de aykırıdır. Kim ne derse desin, kim Türkiye’yi ne şekilde, yurt içinde ve yurt dışında itham etmeye, karalamaya kalkışırsa kalkışsın, Türkiye çevredeki bütün halklar için bir sığınak, bir liman, bir dost olmaya devam edecektir. Kobani'den gelen Kürt kardeşimiz, Tel Abyad'dan gelen Akçakale'ye geçen Arap kardeşimiz, Bayırbucak'tan gelip Yayladağı'ndan Hatay'a giren Türkmen kardeşimiz arasında bir fark görmedik, görmeyeceğiz. Zaten temel, ilkesel anlayış farkı da buradan çıkıyor. Başka partiler, 'Şu etnik gruba sahip çıkalım, diğerlerine ne olursa olsun hiç önemli değil' diyorlar. İşte HDP'nin yaptığı gibi. Suriye'deki etnik ayrışmayı Türkiye'ye yansıtmaya çalışıyorlar. Ya da diğer partiler de 'Şu kökenden olursa yardım edelim, şu kökenden olmazsa yardım etmeyelim veya en azından uzak duralım' gibi bir anlayışla ayrımcılık yapıyorlar. Bizim için bu ayrımcılıkların hepsi gayriinsanidir, gayrimillidir. İnsani ve milli politikamız bunların hepsine sahip çıkmayı gerekli kılar. Bundan sonra da bu politikamızı devam ettireceğiz."

'TÜRKİYE HİÇBİR DÖNEMDE BİR RADİKAL GRUBU, TERÖR GRUBUNU, ŞİDDET GRUBUNU DESTEKLEMEMİŞTİR'

Türkiye ile ilgili uluslararası medyada sürdürülen belli terörist gruplarla alakalandırma çabalarına 'içeriden yardım eden, uluslararası medyada bunun öncülüğünü yapanlar olduğu' görüşünü savunan Davutoğlu, bunlar için "Aslında Türkiye'ye karşı kurulan tuzağın piyonlarıdır. Türkiye hiçbir dönemde hele hele AK Parti dönemlerinde herhangi bir radikal grubu, terör grubunu, şiddet grubunu desteklememiştir. Onlara nasıl karşı çıkmışsa halkının üzerinde varil bombaları yağdıran, kimyasal silah kullanan, Scud füzeleri göndererek 300 bin masumu katleden Suriye rejimine ve benzer rejimlere de karşı çıkmıştır. Karşı çıkmaya devam ediyor. Bu açık ve şeffaf politikamız sürdürülecek. Yine dün yapılan toplantılarda bugün sunumda hepimizin üzerinde mutabık kaldığı hususlardan biri de Türkiye başta AB perspektifi olmak üzere dünya ile bütünleşme çabalarını sürdürecektir. AB ve Avrupa içindeki özellikle ekonomik kriz sonrasında tırmanan yabancı düşmanlığını ve Avrupa kıtasını, ortak politikamızı dini yapıyla izah etme çabalarına karşı biz büyük çevrede dünyanın her yerinde Avrupalı olarak Avrupa hepimizin ortak kıtasıdır. Bütün dinlerin, milletlerin ortak kıtasıdır demeye devam edeceğiz. Özgürlük ve demokrasi etrafında AB standartlarının üstüne çıkarak Ankara Kriterleri'ni uygulamaya kararlılıkla devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

10 gün sonra G-20 toplantısı için Avusturalya’ya gideceğini bildiren Davutoğlu, "Küresel alanda da G-20 dönem başkanlığını sürdüreceğimiz 2015 yılı ve Birleşmiş Milletler İnsani Zirvesi’ne 2016’da evsahipliği yapacağız. İkisinde de Türkiye’nin küresel bir aktör, küresel ve öncü, vicdan ülkesi olma özelliğinin gereğini yapmaya kararlılıkla devam edeceğiz." bilgisini verdi.

'TÜRK EKONOMİSİ İSTİKRARLI ŞEKİLDE YOLUNA DEVAM EDİYOR'

Ardından ekonomiye ilişkin yaptıkları görüşmelerden bahseden Davutğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ekonomi alanında son derece kapsamlı ve ilgili ekonomi bakanlarımızın ekonomiyle ilgili doğrudan ya da dolaylı bütün bakanlarımızın katıldığı 6 saat süren küresel ekonomiyle ilgili değişimler ve Türkiye’nin bu anlamda ekonomik kalkınması konusunda çok verimli fikir alışverişi yaptık. Dün vurgulamıştım, birçok iş çevrelerinin küresel alandaki denklemlerinin fikir kuruluşlarının da gözardı etmemesi gereken gerçeklik var. O da şu, 1990’lı yıllar dünya ekonomisinin genişlediği ve bu genişleme içinde özellikle finansal alanda çok ciddi bir akışın olduğu dönemde hemen hemen bütün ülkeler ekonomik kalkınma anlamında mesafe kaydettiler. Maalesef Türkiye o dönemde dünya ekonomisi büyürken yerinde saydı ve hatta 1994’te, 1999’da 2001’de yaşadığı ekonomik krizlerle daha önce ait olduğu ekonomik sınıflandırmanın da gerisine düştü çünkü o dönemlerde ne yaptığını bilmeyen iktidarlar vardı. Çünkü o dönemde milletle bütünleşmediği için milletin kaynaklarını belli şekilde kullanamayan iktidarlar vardı. AK Parti ise tam aksine dünya ekonomisi küçülürken 2008’de 1929’dan bu yana yaşanan en büyük ekonomik kriz yaşanmışken AK Parti yönetimindeki Türk ekonomisi büyümeye devam etti. Ortalama yüzde 5 civarında büyümeyi her sene gördük ve gayrisafi yurtiçi hasılamız da 3,5-4 misli arttı. Şimdi dünya piyasaları daralıyor, ciddi sıkıntılar var ama kararlı ekonomi politikamızla ekonomimizden güzel haberler gelmeye devam ediyor. Ekim ayı ihracatımız 12 milyar 598 milyon dolar oldu. Bu geçen yılın Ekim ayına göre yüzde 6,7’ye işaret ediyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatı gerçekleşiyor. Bu şu açıdan önemli, hani birileri Türkiye’yi karamsar tabloların içine hapsetmek istiyor, hani birileri ah bir sendeleseler de başka kötü niyetler çıksa diyor ya, onun inadına millet iradesinin bereketlendirdiği Türk ekonomisi istikrarlı şekilde yoluna devam ediyor. Büyük bir ülke olmanın getirdiği birçok travma, sıkıntıları kendi içimizde yaşadığımız yeni meydan okumaları görüyoruz ama ekonomimiz inadına büyüyor ve milletimizin iktidarımıza olan güveni de inadına artıyor. TÜİK rakamlarına göre, Ocak-Eylül ayı 2013 yılında 112 milyar 273 milyon dolar olan ihracatımız bu yeni rakamlarla Ocak-Eylül ayları arasında 118 milyar 542 milyon dolar oldu. Bu da yüzde 5,5 artışa işaret ediyor. Bu niçin önemli biliyor musunuz? Ekonomide, belli tedbirlerle mali istikrarı korurken iç talep ki gereksiz bir balon gibi büyüdüğünde nasıl sonuçlar doğurduğunu Avrupa ekonomilerinden gördük. Böyle dikkatli bir politika yürütülürken ekonominin büyümesinin temel motor gücü dış talep olmaya başlıyor. Biz, bu konuda 2008’den bu yana öylesine dikkatli bir politika takip ettik ki Avrupa ekonomilerinde dıştan kaynaklanan dış talep daraldığı zaman biz hükümetlerarası konferanslar ve diğer faaliyetlerle çevre bölgelere yöneldik, Ortadoğu’ya özellikle. Ortadoğu’da bu kaos dönemine girilip dış talep alanı daralmaya başlandığında Afrika’ya yöneldik. İşte ekonomik zihniyetin siyasetle birleştiği yer bu. Bu, ekonomik politik zihniyettir. Dünya ekonomik politiği krizdeyken Türkiye ekonomik politik alanda attığı adımlarla gerçek bir başarı hikayesi oluşturmuştur. Yine, bu anlamda iç talepte aldığımız tedbirlerle, bir başka önemli gelişmeyi daha yaşadık. Ocak-Eylül ayları esas alındığında geçen sene 2013’te 187 milyar 625 milyon dolar olan ithalatımız aynı aylar itibarıyla bu sene aynı aylar itibarıyla 179 milyar 681 milyona geriledi. Yani ithalatımız yüzde 4,2 düşüş yaşadı. Toplam olarak baktığımızda Ocak-Ağustos döneminde geçen yılın aynı döneme göre cari işlemler açığı 16 milyar 199 milyon azaldı. Bu da cari işlemler açığının bu sene yüzde 5,7 olması anlamına geliyor. Türk ekonomisinin temel kaynağı insan kaynağı, coğrafyasıdır. Temel zaaf noktası da özellikle enerji bağımlığı dolayısıyla ithalatımızın ara malları itibarıyla düşürme imkanımızın olmamasıdır. Bu yüzden cari işlemler açığımızdaki fark hep bizim için temel ekonomik problemler haline gelmiş. Şimdi bunun düşmesi Türk ekonomisinde yapısal anlamda da çok sağlıklı bir aşamaya gelindiğini gösteriyor. Bu çalışmaları sürdüreceğiz. Türkiye’de karamsar tablo üretmeye çalışanlar başarılı olamayacaklar. 62. Hükümet Programını yazarken de vurguladığımız gibi daha önceki dönemlerde sağlanan ekonomik büyüme şimdi yapısal reformlarla kalıcı ve sürdürülebilir hale geldi. Onun için önümüzdeki dönemde 25 sektörel değişim ve dönüşüm programı açıklanacak. Bu şu açıdan önemli, 62. Hükümeti kurarken bir seçim hükümeti kurmadık. Aslında geçmişte hiçbir zaman seçim ekonomisi uygulamadık. Önümüzdeki kısa ve orta gelecekte bizim iktidarımızın alternatifi yoktur. Uzun gelecekte de yoktur ama mütevazı olmaya çalışıyorum. O zaman bir seçim kaygısıyla şu seçimi atlatalım sonra bakarız diyemeyiz çünkü o seçimi atlattıktan sonra da biz iktidar olacağız. Yani popülist politikalarla halka 1990’larda bu yüzden kaybettik ekonomiyi. Popülist politikalarla bir sonraki seçimde kazanıp kazanamayacağını bilmeyen iktidarlar öylesine popülist politikalar uyguladılar ki zikretmek istemem. 1991-1992 yıllarında sosyal güvenlik alanında atılan adımların bedelini hala bu halk ödüyor. Hangi ekonomik reform programıyla ilgili adım atarsak atalım o günlerde sosyal güvenlik alanında yapılan hataların bedeli karşımızda görüyoruz. Bir kara deliktir, aradan kaç yıl geçmesine rağmen. Bizim için böyle bir alternatif söz konusu değil. 62. Hükümet Programını açıklarken ekonomi alanındaki kurmaylarımızla, yetkililerimizle hep bu planlamayı yaptık ve inşallah 2015 seçimlerinden sonra da seçimsiz geçecek 4 yıl için daha büyük yapısal hamleler gerçekleştirebilmek için şimdiden ekonomik altyapısını takdim etmeye kararlıyız. Bizden kimse seçim gerekçesiyle şu veya bu şekilde ekonomik disiplinden vazgeçeceğimizi düşünmesin. Hem iç hem dış piyasalara buradan sesleniyorum, biz önümüzdeki 10 yılı planlayarak adım atıyoruz ve bu anlamda kimseden Türk ekonomisindeki istikrardan şüphe ve tereddüt etmemesi gerekir. Merkezi yönetim bütçe açığı 2014 için yüzde 1,9 olarak hedeflenmiş. Şuan ki tahminimiz yani son pozitif gelişmelerle yüzde 1,4’e gelebilir. 2017 hedefimiz de yüzde 0,3. Bütçe açığını bir anlamda tamamıyla sıfırlama yönünde kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Bu anlamda ,dış borç stok oranında dünyada en iyi ülkelerden birisiyiz."

Ekonominin sadece büyüme ve gelişme rakamlarıyla değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın insanın istihdamı ve refahı için olduğunu söyleyen Davutoğlu, şunları ekledi: "2008 krizinden bu yana bütün dünyada istihdam rakamları olumsuz seyrederken hala istikrarlı bir istihdam gözlenmezken ve büyüme rakamları yüzde 1’ler civarında seyrederken Türkiye Nisan 2009’dan bu yana 5 milyon 688 bin istihdam oluşturduk. Sadece geçen sene 1 milyon 187 bin vatandaşımızı işe kavuşturduk. Bunlar, istikrarlı bir ülkenin ayak sesleri. Sadece istikrarın değil, tarihte yeni ve güçlü bir özne olarak yürümek isteyen bir milletin ayak sesleri. Bu ayak seslerini dost ve düşman duysun ve bilsin. Bu, istikrarlı kalkınmamızın siyasi temellerini de yani demokrasimizi de güçlendirmesinde kararlı şekilde yürüyeceğiz."

Davutoğlu, ardından partiye ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "2001’de Afyon’dan yola çıkmıştı, Rabb'imizin takdiri, milletimizin teveccühü ile 2002'nin 3 Kasım’ında yani yarın yıl dönümünü kutlayacağız, iktidar olduk. Demokratik ülkelerde nadir görülen bir şeydir. Bir buçuk yıllık partinin iktidar olması. Neden biliyor musunuz? Milletin geleceğe bakışı karamsarlaşmıştı, ülkenin yargısına, siyasetine, düzenine, güveni kalmamıştı. Başbakanlık önünde hesap makineleri kırılıyordu, sokaklar perişan haldeydi. Her açıdan bir çöküş dönemi yaşanıyordu. Şimdi bize yeni Türkiye’den ne kastediyorsunuz diyenlere işte cevabımız burada. 2002'inin 3 Kasım’ındaki eski Türkiye’nin alternatifini teklif ediyoruz. Ona karşı demokrasisi güçlü, ekonomisi kalkınmış yeni bir Türkiye var diyoruz. Özgürlüklerin teminat altına alındığı bir Türkiye. 12 yılda çok büyük hamleler gerçekleştirildi. Önümüze tehditler, şantajlar, engeller, provokasyonla çıkarıldı. Hepimiz biliyoruz. Karalılıkla yola devam ediyoruz. Şimdi 2002’den 2014’e kadar bu engellemeler karşısında özgürlükler insan haklarına siyasal yapıyı, insan odaklı ekonomik kalkınmayı ve itibarlı dış politikayı, kurumsallaştırma yönünde büyük hamleler yapmış AK Parti’nin önümüzdeki 8 yıllık yeni Türkiye’nin mahiyetindeki temel vizyonu bütün bu ilkelerin uygulandığı devlet yapısının, siyasi hayatın, başta yeni anayasa olmak üzere yeniden tanzim edilmesidir. Meşruiyetin temellendirildiği, ekonomimin yapısal anlamda zemine oturtulduğu, uluslararası alandaki itibar ve onurumuzun bütün dünyaca takdir edildiği bu yürüyüşe kararlı bir şekilde devam edeceğiz."

'TUZAK ONLARA, VİZYON BİZE YAKIŞIR'

Davutoğlu, sözlerini şöyle noktaladı: "Yeni tarihi bu anlamda tarihi çerçeve içinde büyük milletler için tarihi evrelerin bir dönemini ifade eder. Bazı milletler için yeni dediğinizde 3-5 yıllık, bazıları için 10 yıllıktır. Milletlerin tarihi deriniğine ne kadar gidersen ki bizim milletimizin böyle bir tarihi derinli var, gelecek perspektifi de o derece uzun ömürlü olur. Biz, bu yeni Türkiye yürüyüşünü ilk 12 yılını tamamladık şimdi önümüzde Cumhuriyetin 100. yılına giderken ikinci aşamasında bütün milletimize demokrasinin bir daha tehdit edilemeyeceği, hiçbir vesayetli yapının bu ülkede bir tehdit odağı haline gelemeyeceği, tahkim edilmiş, güçlendirilmiş bir demokrasi vaad ediyoruz. İnsanlık onuruna aykırı her türlü uygulamanın kesinlikle hayat alanı bulamadığı yeni bir siyasal düzen teklif ediyoruz. Ekonominin kalıcı ve sürdürülebilir kalkınmayla büyüdüğü insanımızın başı dik yaşadığı müreffeh bir Türkiye vadediyoruz. Bunların üzerinde insan hakları, insan onuru, adına kadim değerlerle çağdaş değerleri buluşturan, yepyeni bir kültürel uyanışın bir medeniyet merkezi olan Türkiye vaad ediyoruz. Önümüze engeller çıkaracaklar. Yine tehditlerine, provokasyonlarına devam edecekler. Yine tuzaklar kuracaklar biliyoruz ama onlar da bilsin ki biz bu tuzaklar karşısında vizyonlar üreteceğiz. Provokasyonlar karşısında vakur bir şekilde siyasi duruşumuza devam edeceğiz. Hiçbir zaman dürüstlüğümüzü, samimiyetimizi ve millete olan inancımızı kaybetmeyeceğiz. Tuzak onlara, vizyon bize yakışır. Hakaret ve tahkik onlara edep bize yakışır. Kriz çıkarmak onlara deva bulmak bize yakışır. Çatışma çıkarmak onlara çözüm bulmak bize yakışır. Allah bizi bu yoldan ayırmasın." CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.