Buyurun Cenaze Namazına
Nereye gidiyoruz yazı serisi
Nereden geldiği belli olmayan bir takım istekler, bir de bakıyorsunuz kanunlaşıyor ve 70 milyon insanı bağlayan hükümler manzumesi oluveriyor. Bunların meclisteki müzakereleri ise göstermelik bir iki konuşma ile geçiştiriliyor. Ama sıra oylamaya gelince bir de bakıyorsunuz iktidarı ve birçoğu da muhalefeti “evet” demekle kanun kabul ediliveriyor.
Geçen dönem bu konuyu kendime dert edindim ve bir gün meclise gittim. Bir milletvekili arkadaşımla görüştüm. Kendisine; “Allah’ınızı severseniz, siz bu çıkardığınız yasaları iyice inceliyor musunuz? Bunların birçoğu uygulamada milletimizin aleyhine hükümler barındırıyor” dediğim zaman o arkadaşım;
“Bizim kanunları incelemek ve ona göre leyh ve aleyhinde konuşma yapmak gibi bir lüksümüz yoktur. Bize; “Bu yasa hakkın gurup kararı vardır ve bunu meclisten geçireceğiz derler. Biz de oyumuzu o şekilde kullanırız(!)” cevabını almıştım.
Bundan önce hakkında, “Tohumculuk yok edildi, Tohumculukta korkunç boyutlar ve Ari ırk yaratma projesi” adında üç makale yazdığım, “Tohumculuk kanunu” ile yine hakkında “Yeni bir Vatikan mı?” diye yazdığım yeni vakıflar kanunu tam bu tespit ettiğim şekilde gelişmiş ve meclisten geçmişlerdir.
Milli gençlik vakfı gibi ülkemizin ve dünyanın en büyük ve milli bir genlik kuruluşu yasalara azami uygun çalıştığı halde ayak oyunlarıyla kapatılmış, bütün malları hazineye aktarılmıştır. Yapılan bu haksızlığın düzeltmeye çalışılması gerekirken, Yeni Vakıflar kanunu ile ise “Fener Rum Patrikhanesine” büyük yetkiler ve imkânlar verilmiştir. Patrikhane; şimdi “Fener Rum devletini” ilan etmek için zaman ve fırsat kollamaktadır.
YA TOHUMCULUK KANUNU
Tohumculuk kanunu 31.10.2006 da 5553 numaralı kanun olarak kabul edilmiş Resmi gazetenin de 26 340 sayısında 08.11.2006 tarihinde yayınlanmıştır.
Yerli ve milli tohumculuğumuzun kökünü kurutan, tohum almak için çok uluslu şirketlerin (hepsi İsrailli) kapısına bizi bağlayan ve DNA’sı ile oynanmış (hücre yapısı bozulmuş) tohumlarını her ekim ve dikim mevsiminde yeniden almaya mecbur olduğumuz kısır tohumlarla bizleri baş başa bırakmaktadır.
İş bununla da kalmamakta, bu tohumlarla üretilen meyve ve sebzeleri yiyenlerin kendilerinin de gün geçtikçe kısırlaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Nasıl oluyor da bir ülke bir tek kurşun atmadan böylesine işgal edilmiş bir ülke manzarası arz edebilmektedir?
Yukarıda tarih ve sayılarını verdiğim bu kanun, 2011 yılının haziran ayında yani 12 Haziran seçimlerinden sonra uygulanmaya başlayacaktır.
Ancak, bu "kanun"da neler yazdığına geçmeden önce, size bir başka iki kanundan söz edeceğim. Bunlardan birincisi, ABD'nin, Irak'ı işgal ettikten hemen sonra çıkarttığı "Tohum Yasası"... Bu yasa ile "çokuluslu şirketler" Irak'ın tohum üretim piyasasına egemen olurlar...
Oysa bir ülkenin bitki örtüsünün biyolojik çeşitliliği ve bu çeşitliliğin güvenliği, o ülkenin geleceğidir. Ve egemenlik haklarının içinde yer almaktadır...
Bu gün dünya da tohumculuğunu elinde bulunduran 6 büyük tekel vardır. Bunlar; Novartis, Monsanto, Cargill, Dupont, ADN ve Bayer isimli şirketleridir. Bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında veya bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları bulunmaktadır
İkinci yasa ise Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında çıkartılan (1925 yılında) bir kanundur. Kanun numarası: 682/ Kabulü: 2.12.1925/ R. Gazete numarası: 244/ R.G. Tarihi:14.12.1925 - Kanun adı: Her nevi fidan ve tohumların meccanen (açıkça) tevzii (dağıtımı) ve Devletin uhdesinde (kontrolünde) bulunan arazinin fidanlık ihdası (yapılması) için Ziraat vekâletine (Bakanlığına) ve idarei hususiyelere (ilgili Genel müdürlüklere) bila bedel (ücretsiz) teffizi (verilmesi) hakkında kanundur.
TİCARETTE CEZA MANTIĞI
2006 yılında AKP hükümetince çıkartılan “Tohumculuk kanunu” 2011’i haziran (seçimlerden sonra) ayında yürürlüğe girecektir.
Bu kanun şöyle diyor: “Bundan böyle bahçelerinde domates, biber, lahana... Ve tarlalarında buğday, arpa, mısır... Ve meyve bahçelerinde erik, kayısı, şeftali yetiştirenler, kendi ürettikleri [yerli] tohum ve fidelerini kesinlikle kullanamayacaklar...
Bu tohumları mutlaka... Belirlenecek olan çok-uluslu şirketlerden ithal edeceklerdir...
Peki, vatandaş bu kanunu dinlemezde kendi bildiğini okursa ne olacak?
Kanunun ceza hükümleri, o kadar yaman ki, ne yaman... Açın okuyun ve mutlaka kendi gözlerinizle heceleyin bu kanunun maddelerini... Ve görün, bir ülkenin nerelerden, nerelere getirildiğini... İlkinde yerli tohum üreticisi, taşıyanı, depolayanı, satanı ve ekeni büyük para cezalarına çarpılacak, tekerrüründe ise bunlara hapis cezası verilecektir.
Serbest piyasa kurallarına kesinlikle uymayan, bu sahada ki rekabetçi ortamı çok uluslu şirketler lehine bozan, kendi üreticisini cezalandıran bir kanun var karşımızda.
Aslında yapılacak işlem bellidir ve 4 – 5 senede bir elimize geçen bu fırsatı kaçırmamamız gerekmektedir. Bu ve benzeri tüm olumsuzluk kanun ve kararların değiştirmesi şarttır. O halde bu inancı benimseyen ve işbirlikçi olmayan, milli görüş sahibi iktidarı seçerek işin başına getirmemiz ve12.Haziran seçimlerinin, bu benzeri olumsuzlukların giderilmesinde “milat – dönüm noktası” olmasını sağlamamız lazımdır.
Nereden geldiği belli olmayan bir takım istekler, bir de bakıyorsunuz kanunlaşıyor ve 70 milyon insanı bağlayan hükümler manzumesi oluveriyor. Bunların meclisteki müzakereleri ise göstermelik bir iki konuşma ile geçiştiriliyor. Ama sıra oylamaya gelince bir de bakıyorsunuz iktidarı ve birçoğu da muhalefeti “evet” demekle kanun kabul ediliveriyor.
Geçen dönem bu konuyu kendime dert edindim ve bir gün meclise gittim. Bir milletvekili arkadaşımla görüştüm. Kendisine; “Allah’ınızı severseniz, siz bu çıkardığınız yasaları iyice inceliyor musunuz? Bunların birçoğu uygulamada milletimizin aleyhine hükümler barındırıyor” dediğim zaman o arkadaşım;
“Bizim kanunları incelemek ve ona göre leyh ve aleyhinde konuşma yapmak gibi bir lüksümüz yoktur. Bize; “Bu yasa hakkın gurup kararı vardır ve bunu meclisten geçireceğiz derler. Biz de oyumuzu o şekilde kullanırız(!)” cevabını almıştım.
Bundan önce hakkında, “Tohumculuk yok edildi, Tohumculukta korkunç boyutlar ve Ari ırk yaratma projesi” adında üç makale yazdığım, “Tohumculuk kanunu” ile yine hakkında “Yeni bir Vatikan mı?” diye yazdığım yeni vakıflar kanunu tam bu tespit ettiğim şekilde gelişmiş ve meclisten geçmişlerdir.
Milli gençlik vakfı gibi ülkemizin ve dünyanın en büyük ve milli bir genlik kuruluşu yasalara azami uygun çalıştığı halde ayak oyunlarıyla kapatılmış, bütün malları hazineye aktarılmıştır. Yapılan bu haksızlığın düzeltmeye çalışılması gerekirken, Yeni Vakıflar kanunu ile ise “Fener Rum Patrikhanesine” büyük yetkiler ve imkânlar verilmiştir. Patrikhane; şimdi “Fener Rum devletini” ilan etmek için zaman ve fırsat kollamaktadır.
YA TOHUMCULUK KANUNU
Tohumculuk kanunu 31.10.2006 da 5553 numaralı kanun olarak kabul edilmiş Resmi gazetenin de 26 340 sayısında 08.11.2006 tarihinde yayınlanmıştır.
Yerli ve milli tohumculuğumuzun kökünü kurutan, tohum almak için çok uluslu şirketlerin (hepsi İsrailli) kapısına bizi bağlayan ve DNA’sı ile oynanmış (hücre yapısı bozulmuş) tohumlarını her ekim ve dikim mevsiminde yeniden almaya mecbur olduğumuz kısır tohumlarla bizleri baş başa bırakmaktadır.
İş bununla da kalmamakta, bu tohumlarla üretilen meyve ve sebzeleri yiyenlerin kendilerinin de gün geçtikçe kısırlaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Nasıl oluyor da bir ülke bir tek kurşun atmadan böylesine işgal edilmiş bir ülke manzarası arz edebilmektedir?
Yukarıda tarih ve sayılarını verdiğim bu kanun, 2011 yılının haziran ayında yani 12 Haziran seçimlerinden sonra uygulanmaya başlayacaktır.
Ancak, bu "kanun"da neler yazdığına geçmeden önce, size bir başka iki kanundan söz edeceğim. Bunlardan birincisi, ABD'nin, Irak'ı işgal ettikten hemen sonra çıkarttığı "Tohum Yasası"... Bu yasa ile "çokuluslu şirketler" Irak'ın tohum üretim piyasasına egemen olurlar...
Oysa bir ülkenin bitki örtüsünün biyolojik çeşitliliği ve bu çeşitliliğin güvenliği, o ülkenin geleceğidir. Ve egemenlik haklarının içinde yer almaktadır...
Bu gün dünya da tohumculuğunu elinde bulunduran 6 büyük tekel vardır. Bunlar; Novartis, Monsanto, Cargill, Dupont, ADN ve Bayer isimli şirketleridir. Bu firmaların Türkiye'deki tohumculuk firmalarıyla hisse bazında veya bayilik yoluyla kurdukları ortaklıkları bulunmaktadır
İkinci yasa ise Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında çıkartılan (1925 yılında) bir kanundur. Kanun numarası: 682/ Kabulü: 2.12.1925/ R. Gazete numarası: 244/ R.G. Tarihi:14.12.1925 - Kanun adı: Her nevi fidan ve tohumların meccanen (açıkça) tevzii (dağıtımı) ve Devletin uhdesinde (kontrolünde) bulunan arazinin fidanlık ihdası (yapılması) için Ziraat vekâletine (Bakanlığına) ve idarei hususiyelere (ilgili Genel müdürlüklere) bila bedel (ücretsiz) teffizi (verilmesi) hakkında kanundur.
TİCARETTE CEZA MANTIĞI
2006 yılında AKP hükümetince çıkartılan “Tohumculuk kanunu” 2011’i haziran (seçimlerden sonra) ayında yürürlüğe girecektir.
Bu kanun şöyle diyor: “Bundan böyle bahçelerinde domates, biber, lahana... Ve tarlalarında buğday, arpa, mısır... Ve meyve bahçelerinde erik, kayısı, şeftali yetiştirenler, kendi ürettikleri [yerli] tohum ve fidelerini kesinlikle kullanamayacaklar...
Bu tohumları mutlaka... Belirlenecek olan çok-uluslu şirketlerden ithal edeceklerdir...
Peki, vatandaş bu kanunu dinlemezde kendi bildiğini okursa ne olacak?
Kanunun ceza hükümleri, o kadar yaman ki, ne yaman... Açın okuyun ve mutlaka kendi gözlerinizle heceleyin bu kanunun maddelerini... Ve görün, bir ülkenin nerelerden, nerelere getirildiğini... İlkinde yerli tohum üreticisi, taşıyanı, depolayanı, satanı ve ekeni büyük para cezalarına çarpılacak, tekerrüründe ise bunlara hapis cezası verilecektir.
Serbest piyasa kurallarına kesinlikle uymayan, bu sahada ki rekabetçi ortamı çok uluslu şirketler lehine bozan, kendi üreticisini cezalandıran bir kanun var karşımızda.
Aslında yapılacak işlem bellidir ve 4 – 5 senede bir elimize geçen bu fırsatı kaçırmamamız gerekmektedir. Bu ve benzeri tüm olumsuzluk kanun ve kararların değiştirmesi şarttır. O halde bu inancı benimseyen ve işbirlikçi olmayan, milli görüş sahibi iktidarı seçerek işin başına getirmemiz ve12.Haziran seçimlerinin, bu benzeri olumsuzlukların giderilmesinde “milat – dönüm noktası” olmasını sağlamamız lazımdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.