Belediyecilikte bir efsane
Seçimlerde nereye gidiyoruz (4)
Belediye hizmette halkla iç içe olan bir kamu kuruluşudur. Köyler ve mezralar hariç büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyeleri ile birlikte bu gün için halkın yüzde doksanının kucaklayan bir organizasyonun adına belediye denmektedir.
Bunlar bulundukları yerleşim merkezlerinin yolunu, kanalizasyonunu, suyunu, ulaşımını, park ve bahçelerini, şimdilerde doğalgazını temin eden ve halkın kullanıma arz eden kuruluşlardır. Bazı belediyelerimizde göze çarpan ancak büyük çoğunluğunda yeteri kadar ele alınmayan bir konu da kültür çalışmalarıdır.
Dikkat edilecek olursa nerede “Belediye” kelimesini kullanacak olsak orada hemen “hizmet” kelimesini de birlikte terennüm ediyoruz (söylüyoruz). Zira belediyecilik bir ticarethane, kar elde eden bir kuruluş değildir. Belediyeler, kendilerine üçe mal olan bir şeyi beşe satarak kar edemezler, böyle bir gaye ile çalışamazlar.
Belediyelerin tek amacı ve buna bağlı hazırladıkları programları hep halka ve hizmete dönük olmaya mecburdur. Hizmetini gereği kadar yapamayan Belediyelerin başkan ve meclis üyeleri bir sonraki seçimde halkın teveccühüne mazhar (sevgisine) olamamakta ve seçilememekte, belediye hizmetlerinin aksamaması için yerlerine bir başka başkan, meclis üyeleri seçilerek hizmet yarışına katılmaktadırlar.
Belediye makamını ve yetkisini kendilerinin, yaran ve yandaşlarının palazlanmasına alet edenler belki bir süre bu amaçlarını sürdürebilirler ama unutmasınlar ki “tespit edilmiş istikbal (gelecek) yakındır” atasözü gereği ikinci seçimde saltanatları mutlaka sona erdirilir.
MİLLİ GÖRÜŞ BELEDİYECİLİĞİ
“Milli görüş” başta düşünce tarzı sonra icraat ve uygulamalarında milletimizin bin yıllık düşünce ve inanışının uygulanması demektir. Tarihi bir gerçektir ki milletimiz inanışta, düşüncede ve uygulamada “Hakk’ın korunmasına” büyük önem vermiş, haksızlıkların giderilmesinde bu makamlar birer vasıta olarak kullanılmışlardır. Mutlu bir toplum oluşturabilmenin tek çözüm yolu önce mutluluğa talip bir idareci ile bulunmasından geçer.
Polisin, kanunun kendisini göremeyeceği, bulamayacağı yer ve zamanlarda “yaptıklarını, yapması gerekirken yapmadıklarını gören, bilen ve bir gün bunlardan hesaba çekileceğini bilen…” insanlar, belediye başkanı ve belediye meclisi üyesi olurlarsa böyle insanlardan asla bir zarar gelmeyeceği gibi yapması gereken hizmetler de beklenenin ve ümit edilenin fevkinde (daha fazlası) olacaktır.
Bu makamlar tarihimizde hep hizmete vesile yerler olmuşlar, atalarımızın hizmette düsturları (prensip) “Sizin hayırlınız, insanlara hayırlı olanıdır” esası olmuştur.
Milli görüş’ü benimsemiş bir belediye başkanı gece uyumak için başını yastığa koyarken, “Acaba, benim şehrimde bir vatandaşım bile olsa aç ve susuz kalmış mıdır?” diye düşünmekte, kendisini uykunun kucağına bir türlü bırakamamaktadır.
Milli görüş belediyeciliğinde rüşvet, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma gibi gayri hukuki ve gayri insanı davranışların kesinlikle yeri yoktur. Bu gibi aşağılık hareketleri belediye başkanları kendileri yapmayacakları gibi kimselere de yaptırmazlar. Bu günkü deyimiyle asla “yemezler ve yedirmezler”
Diğer partiler ve adaylar içerisinde de ahlaklı ve ehliyetli kimseler vardır, denilebilir. Elbette bu doğrudur. Ama bunların düşünce ve inanış tarzları, makamın ve yetkinin sağladığı imkânlar, kadrosunun ve çevresinin kendisi gibi bir yapıya sahip olmaması, üst makamların yasa dışı ve yanlış istek ve arzuları gibi hususlar bu insanları, “tuz içinde kalan balık da tuz olur” kuralınca ayaklarını kaydırmakta, kendilerinin bile bundan haberleri olmamaktadır.
ÖRNEKLER VE DEVRİMLER
“Bu kadar emin nasıl yazıyorsunuz” derseniz, elbette bunun ölçüleri olduğu gibi örnekleri de mevcuttur. Ama önce konuyu genel olarak ele alalım.
1989 yılı mahalli seçimlerinde Refah Partisi kanalıyla Milli görüşçü Belediye başkanları ilk defa halka hizmet etmek için Belediyelerin başlarına geldiler. Çok kısa bir zaman sonra yaptıkları icraatlarla, aldıkları tedbirlerle (önemler), halkla kurdukları temaslarla büyük bir fark ortaya koydular. Biz buna “Efsane belediyecilik hizmetleri” diyoruz.
Ne yapmış bu belediye başkanlarımız, halkın gönlünde nasıl taht kurmuşlardır? Devrim niteliğindeki bu çalışmaların bize göre belli başlı sebepleri şunlardır. Bunlar;
1. Halkla güzel ilişkiler devrimi yapmışlardır. Belediyenin ve başkanın kapıları her
zaman halka açık olduğu gibi “Beyaz masa” uygulaması halkın dertleriyle yakından ilgilenmişler, belediye başkanı ve diğer yetkililer zaman zaman halkın karşına çıkarak onlara hesap vermişlerdir.
2. Bütçe devrimi yapmışlardır. Asla yememişler ve yedirmemişlerdir. Belediye imkânlarını halka hizmette kullanmışlardır. Böylece verimli hizmetler üretmişlerdir.
3. Çevre devrimini gerçekleştirdiler. Çünkü insanıyla, havasıyla, suyuyla, ağacıyla, hayvanıyla bir bütün olan çevre bizlerin mutluluğunun sağlanmasında önemi ne kadar büyükse, bunun nesillerimize devredilmesi de o kadar önemli olduğuna inanarak kendileri çevreyi korudukları gibi kimseye de çiğnetmemişlerdir.
4. Yatırım devrimi de bunların işi olmuştur. Üretime, istihdama ve ihracata dönük yatırımların, bulundukları şehre sağlanması için belediye olarak üstlerine düşen görevleri yerine getirebilmek için çırpınmışlardır. Yatırım yapmak isteyen başta büyük şehirlerde yaşayan hemşerilerini şehirlerine davet ederek onlara kolaylıklar sağlamışlardır.
5. İnsani devrimi gerçekleştirmişlerdir. Millet olarak sahibi olduğumuz değerleri siyasete katmışlardır. Halkımızın, “siyaset yalansız olmaz” kanaatini, “siyaset de olsa doğru olmak esastır” şekline çevirmişlerdir. Hizmetin ve onun verimliliğini engelleyen “israf ve savurganlığı” belediyeden kaldırmışlar, “rüşvetin kökünü kurutmuşlardır”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.