"Basiretle Hareket Edilmezse, Sonucu Askerî Ya Da 'Askerîleşmiş Sivil İdare'dir"

"Basiretle Hareket Edilmezse, Sonucu Askerî Ya Da 'Askerîleşmiş Sivil İdare'dir"

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Kobani’ye saldırmasının ardından Türkiye’de başlayan protestolar için, “Eğer basiretle hareket edilmeyecek olursa, olaylar hükümeti devirmeyi hedefleyen yaygın kalkışmalara...

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Kobani’ye saldırmasının ardından Türkiye’de başlayan protestolar için, “Eğer basiretle hareket edilmeyecek olursa, olaylar hükümeti devirmeyi hedefleyen yaygın kalkışmalara dönüşür ki, bunun sonucu sıkıyönetim ve askerî ya da ‘askerîleşmiş sivil idare’dir. Diğer yandan ciddi bir parçalanmaya ve iç çatışmaya kapı aralanabilir. Bu kritik eşikte herkesin teenni ve sağduyu ile hareket etme zarureti var” dedi.

Ali Bulaç’ın Zaman’da “Kritik eşik” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

“Kobani düşerse çözüm süreci biter” parolasıyla harekete geçen Kandil’in PKK’sı Türkiye’nin birçok yerleşim merkezinde kalkışma boyutlarında gösterilere başladı. Kamu binaları, masum halkın işyerleri, arabalar, bankalar tahrip ediliyor. Uzun zamandır gündemimizde olmayan OHAL devreye girdi. Olaylar bu şekilde devam edecek olursa OHAL’i sıkıyönetim takip edecek.

Abdullah Öcalan’ın duruma ne kadar hâkim olduğu şüpheli. Legal düzeyde siyaset yapan HDP de ikiye ayrılmış durumda; Selahattin Demirtaş büst ve bayrakların yakılması için “provokasyon” derken, Kışanak vd. şahin bir dil kullanıyor.

Ne olup bittiğini anlamak lazım. Türkiye’nin 2011’de ilk düğmesini yanlış iliklediği bölge politikasının PKK için altın tepsi içinde hem beşeri varlığını koruyabileceği, hem gönlünde yatırdığı politik-idari modeli uygulayabileceği bir toprağa sahip olacağı hesap edilmemişti. Türkiye’de 40 yıl zorlu mücadele veren PKK hiç beklemediği tarihsel bir anda Kuzey Suriye’de üç kantonda hâkimiyet kurdu, bu fırsatı hiçbir şekilde kaybetmek istemez. Üç kantondan biri Kobani, IŞİD’in ağır saldırısı altında, düştü düşecek. PKK’ya göre IŞİD açısından stratejik önemi olmayan Kobani’ye bu kadar yüklenmesinin tek bir açıklaması olabilir, o da Türkiye ile birlikte hareket etmesi. Komplo teorisi gibi gelebilir ama PKK’ya göre, IŞİD Kobani’yi düşürürse, Cezire ve diğer yerlere de saldıracak, bu da Kuzey Suriye’deki PKK merkezli oluşumun sonu olur. PKK’ya göre Türkiye, samimi ise a) Sınırlardan geçişi kolaylaştırmalı, b) PYD’ye ağır silahlar vermeli, c) Kanton bölge oluşumuna engel olmamalı. PKK/PYD açıkça Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye asker çıkarmasına karşı çıkıyor, çünkü hükümete güvenmiyor.

Türkiye’nin PKK/PYD’ye üstü kapalı yaptığı öneriler şunlar: a) Tampon bölgeye karşı çıkma; b) Sen de ÖSO’ya katıl, Esed’i devirelim; c) PYD kanton bölge fikrinden vazgeçsin.

PKK ve Türkiye, uzlaşmaz iki karşıt noktada duruyor. Bu arada PKK, istekleri yerine gelmese Türkiye’yi yakıp yıkacağı tehdidinde bulunuyor, kendisi gibi düşünmeyen bütün gruplara saldırıyor. Diyarbakır, Batman ve başka yerlerde saldırmadığı grup yok. Hizmet’e ait dershanelere saldırıyor, sabah görevliler hiçbir şey olmamış gibi camları takıyor, seslerini çıkarmıyor. Ama herkes aynı modda değil. HÜDAPAR da namlunun hedefinde. Durup dururken PKK –“Sen de IŞİD gibi düşünüyorsun, hükümete yakın duruyorsun”- bahanesiyle parti binalarına, işyeri ve başka mekânlarına saldırdı, 7 Ekim gecesi itibariyle HÜDAPAR, beş elemanının öldürüldüğünü açıkladı. HÜDAPAR ses çıkarmaz ama Hizbullah diğer gruplar gibi susmaz, aşağıdan gelecek tazyik ve başka tahriklerin etkisinde silaha sarılır. HÜDAPAR, “Devlet bize sahip çıkmıyor, ortada güvenliğimizi koruyan ne polis var ne asker. PKK bizi IŞİD’le ilişkilendiriyor ama IŞİD bizi de tekfir ediyor, böyle devam ederse çok kötü olacak” diyor. Öteden beri HÜDAPAR’ın tezi şu: Hem hükümet hem PKK çözüm sürecini sona erdirmek istiyorlar, bunun için bir çatışma ortamı lazım. Her iki taraf da bizi bir enstrüman olarak kullanmak istiyor. Biz, silahlı mücadeleyi çoktan geride bıraktık, legal bir parti olarak faaliyetimize devam etmek istiyoruz. Birileri bizi silah kullanmaya mecbur ediyor.

Kamuoyunun gözünden kaçan başka bir husus var. Güneydoğu’nun çeşitli illerinden çok sayıda Kürt genci IŞİD saflarında savaşmak üzere Suriye ve Irak’a geçiyor. Bir iddiaya göre en son 400 kişi IŞİD’e katıldı. Bu gençleri PYD’ye karşı savaşmaya sürükleyen sebepler şöyle: a) PKK’ya duyulan antipati; b) PKK’nın kazanması durumunda Kobani ve diğer kantonlarda sol otoriter bir rejim kurması ve bunun Türkiye Kürt bölgesi için model olma kaygısını taşıması; c) ABD ve Batı’nın askerî işgallerine karşı küresel cihad çağrısı; d) Hizbullah silahı bırakınca aktif mücadele sahasının boş kalmasıyla ortada kalan radikallerin savaşabilecekleri bir cephenin oluşması; e) Halife çıktı, ona biat etme zaruretine inanmaları.

Durum kritik. Eğer basiretle hareket edilmeyecek olursa, olaylar hükümeti devirmeyi hedefleyen yaygın kalkışmalara dönüşür ki, bunun sonucu sıkıyönetim ve askerî ya da “askerîleşmiş sivil idare”dir. Diğer yandan ciddi bir parçalanmaya ve iç çatışmaya kapı aralanabilir. Bu kritik eşikte herkesin teenni ve sağduyu ile hareket etme zarureti var." CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.